Bir ara, gözü yazar olmakta ama, henüz yazmadığı için, yazarlık istidadıyla alâkalı bir fikrimin olmadığı genç bir kardeşimin, mahallemizin, gündem jargonuyla, hâlâ yayın hayatına devam eden, yandaş gazetelerden birisinde çalışmasına önayak oldum.
Mahallenin gazetesi filan denildiğine bakmayın. Mahallenin çocuklarına bir faydası dokunmadı.
Bu da nasıl bir laf mı?
Tam yerinde bir laf. Hatta gediğini sağlam bulmuş bir taş kadar yerinde.
Bir gazetenin yöneticileri, sahiden kimlik ve kişilik sahibi kişilerse sözüm yok, ancak, bulundukları yere, gazetecilik mesleğinin çilesini çekerek gelmemiş, hacının olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler hesabından muamele gören, hakikatte sağlam duruşlu olmayan, yeteneksizlikleri ve birikimsizlikleri, iş bilmezlikleri yüzünden ailesini bile geçindirebilecek kadar maharete sahip olmayan ve biraz da bu hallerine merhamet duygusuyla iş başına getirilmiş, kendi menfaatlerini önceleyen kifayetsiz sünepelerse elbette kimseye faydaları dokunmaz.
Bu kifayetsizler, oturdukları koltukta, iş bilirliklerinden çok, birilerinin tavassutuyla bir iş sahibi olduklarının bilincinde, şayet işlerini bir kaybederlerse eski perişan günlerine dönme, kallavi bir ücretten olma korkusuyla, özetle kıç korkuları yüzünden etliye sütlüye karışmaz, çalışanlarının haklarını savunmaz, kimseye arka çıkmadıkları gibi, yetenekli gençleri mesleğe kazandırmak çabası da göstermezler.
Zeki ve yetenekli adamlar müesseseye ziyarete bile gelsin istemezler. Bu sebepten, maişet sıkıntısı çeken birikimli ve kıymetli adamların -çoğuyla dost ve arkadaştırlar- sefaletine bigâne kalırlar.
Kurdukları çeteyle akıl almaz bir dayanışma sergiler ve kapağı attıkları müesseseyi dönüşümlü olarak yönetir yuvarlanır giderler.
Benzetmek gibi olsun. Keçi b.ku gibi adamlardır. Ne kokar, ne yapışırlar.
Neyse, nasıl olduysa, girişimim işe yaradı ve genç kardeşimiz işe alındı.
Doğrusu, gazetenin yazar kadrosuna dahil edilmedi. Yazarlık, çizerlikte gözü olması sebebiyle, karşılaştıkça şikayetlenen bu kardeşim, müessese içinde olmanın bir fırsat olduğu, ufak tefek haberler, haber yorumlar yazarak müdahil olması gerektiği önerilerimi pek de dikkate almadı galiba.
Şayet, gazete içinde bu dileğini dile getirdiyse, yöneticilerin umursadığını da sanmıyorum.
Hevesli gençlere fırsat vermek, onları yetiştirmek gerekir.
Şahsen benim, bırakın fırsat vermeyi, gazete yayın yönetmenliğini bana bırakmış kıymetli bir ustam bile oldu.
Bir gün, yazarlığa hevesli bu kardeşimi, yazmak üzerine onca laflamamızın ardından, spontane bir teste de tabi tutmak istedim.
Hemen, oracıkta, içinde bulunduğumuz otobüste gözüme takılan, metal plaka üzerindeki “Dikkat! Kucağında küçük çocuklu hamile bayanlara yer veriniz” ikaz yazısını gösterip, yazım ve anlam açısından değerlendirmesini söyledim.
-Nasıl yani? dedi.
-Sen olsan bu ikazı nasıl yazardın?
-Aynı şekilde yazardım.
-Yani bu cümlede herhangi bir olumsuzluk, yanlışlık yok mu demek istiyorsun?
-Evet.
-Bu ilk dersin. Sonraki görüşmemizde bu cümle üzerine fikrini yine soracağım.
Üç-beş ay sonra karşılaştığımızda ilk işim, o cümleyi hatırlatmak oldu.
Cevabında herhangi bir değişiklik yoktu.
Hâlâ bir şekilde yazarak kazanıyor hayatını.
Bir ara yazdıklarıyla da hayli dikkat çekti.
Yazdıklarını okudum mu? Hayır.
Yıllar oldu görüşmeyeli. Karşılaşırsak aynı cümleyi tekrar hatırlatacağım.
Cevabında bir farklılık olursa, dönüp bugüne kadar yazdığı metinleri okuyacağım.
Söz!
Yazıda bahsi geçen gazetecilere ne mi oldu?
Kifayetsizlerin kaderi ne olursa o oldu. İlahi tecelli.
Kimsenin ardında durmadıkları için, arkalarında pek fazla kişiyi bulamadılar.
Orada burada sersem sepelek gazeteciliğe devam ediyorlar.
Gün gelecek, onca yıl yönetici gazetecilik yapmalarına rağmen ‘ustalarımdı’ diye yâd etmeyecek kimse onları.
Mesleki olarak kimseyi yetiştirmediler ama, iş tuttukları tüccar kılıklı bir herif onlar sayesinde gazeteci olarak boy göstermeyi başardı.
Bütün birikimi ve gazetecilik numarası da AK Parti düşmanlığı üzerine olunca tabi olarak TV tartışma programlarının gediklisi olarak kolaylıkla yer buluyor.
Böyle işte…
Neydi otobüsteki ikaz cümlesi?
“Kucağında küçük çocuklu hamile bayanlara yer veriniz.”
Sahi siz olsanız nasıl bir Türkçe ile yapardınız bu uyarıyı?