Selamun Aleyküm
Güzel ülkemin toprak kokan yiğitleri…
Anaları, babaları, rahminde can taşıyan bacıları… Deyin hele nasılsınız?
Dostlar yazıma neden böyle bir girizgâh ile başladım biliyor musunuz? ‘’Nasılsınız?’’ sorusunu topyekûn nasıl katlettiğimizden ve onu nasıl kuşa çevirdiğimizden bahsedeceğim de ondan… Derdim asla kimseyi paylamak değil, zaten haddim de değil. Lakin bilesiniz ki sineme sığmıyor artık kelimeler, demesem de huyum kurusun, kalbime batıyor dikenler…
Eskiden atalarımıza nasılsın diye biri sorunca bilemiyorum ki o ‘’Sıratı geçince belli olacak’’ derlermiş. Şimdilerde bizler ‘’nasılsını’’ daha çok bir birbimize hal hatır sorarken kullanıyoruz. Nasılsın, günümüz dünyasında artık tüm yazışmalarımızın, selamlaşmalarımızın ve karşılaşmalarımızın vazgeçilmez bir ezberi haline gelmiştir. Nezaket kuralları içerisinde literatüre dâhil edilen bu kelimeye hemen hemen herkesin hiç sektirmeden verdiği cevap da aynıdır: “Teşekkür ederim, iyiyim ya da Elhamdülillah iyiyim.’’ Hemen ardından ‘’Peki ya siz nasılsınız?’’ demeyi de hiç ihmal etmeyiz. Sanki alayımız bir çadır tiyatrosunda al takke ver külah bir nezaket formalitesini yerine getiriyoruz…
Şöyle biraz eskilere doğru gidip gönül hafızamızı bir yoklayalım. ‘’Mektuplarımız, nasılsın sorusuyla başlar ve hemen büyüklerin ellerinden, küçüklerinden gözlerinden öper ve beni soracak olursan…’’ diyerek de devam ederdi değil mi? Ya şimdi… Maskeli klasik sorulara maskeli klasik cevaplar… Esasen yaptığımız şey ‘’Nasılsın’’ samimiyetsizliğine karşı ‘’iyiyim’’ üçkâğıtçılığıdır.’’ Niye mi öyle söylüyorum? Her ikisi de sahte her ikisi de yapmacık da ondan. Sanırım ya ağzımız alışmış ya da sorana iyiyim demek biraz kolayımıza geliyor. Allah’ınızı severseniz dostlar, eğri oturup doğru konuşalım. İçimizden kaç kişi “nasılsın?” sorusuna “iyiyim” cevabını içtenlikle ve samimi bir şekilde veriyor? Ya da kaç kişi gerçekten karşısındakinin halini hatırını öğrenmek ve ona yardımcı olmak istediği için yürekten bu soruyu soruyor? Kimse yok yere kendini kandırmasın. Herkes belli ki çok fena takiyye yapıyor. Esasen kimse kimsenin derdini merak da etmiyor, nasıl olduğunu bilmek de ilgilenmek de istemiyor…
Kıymetli dostlar yüce dinimiz İslam’a göre; ‘’Derdine çare olmayı düşünmeksizin bir dosta nasılsın diye sormak bilesiniz ki büyük riyakârlıktır.’’ ‘’Nasılsın’’ demek, bu suali soranın omuzlarına fevkalade sorumluluk yükler. İmam-ı Gazali Hazretleri ‘’Merak etmediği, dert etmediği halde birine nasılsın diye sormak, münafıklıkta bir mertebedir’’ buyurmuştur. Hafazanallah, nasılsın dediğimiz bir kimse, eğer bir sıkıntısını bize söyler, biz de gücümüz yeterken bunu kulak ardı edip o kişiye yardım etmezsek o zaman vay ki vay halimize… Dostlar lafın daha düzünü söyleyeyim mi? Biz, gerçekten birbirimizi Allah için yürekten sevmiyoruz! Canına yandığımın dünyasında hayatın gerçeklerini göz ardı edip, hep yalanlarına sarılıyoruz. Bazen soruyorum kendime ‘’Bu dünya iyi olanların değil de acaba iyi oynayanların mı dünyası?’’
Selametle…