Suriye’de Esed diktatörlüğünün sona ermesinin yankıları devam ederken önceki gün Ürdün’ün Akabe kenti önemli toplantılara ev sahipliği yaptı.
İlk toplantıda “Suriye’ye İlişkin Arap Dışişleri Bakanları İrtibat Komitesi” üyeleri bir araya geldi.
Daha sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da katıldığı uluslararası toplantı gerçekleştirildi.
Her iki toplantıda da Suriye’de yaşanan gelişmeler ele alındı.
Toplantıların ardından yapılan açıklamalarda Suriye halkına destek mesajları verilse de Arap sokağında “Sahada zafer kazanan devrimcilere masada tuzak mı kuruluyor?” sorusu gündeme geldi.
Bu şüphenin sebebi Akabe’de bir araya gelen ülkelerin birçoğunun Suriye rejiminin devrilmesinden hoşnut olmaması ve Arap Baharı rüzgârlarının diktatörleri devirdiği ülkelerde daha önce yaşanan acı tecrübeler.
Örneğin Yemen’de devrim tam anlamıyla başarıya ulaşmadan Körfez ülkelerinin sürece dâhil olması karşı devrimin ilk adımıydı.
“Kan dökülmesini önleme” bahanesiyle yapılan o müdahalenin Yemen’i bugün ne hâle getirdiği ortada.
Türkiye’nin Suriye’de artan ağırlığının Arap başkentlerinde rahatsızlığa yol açtığını da unutmamak gerekiyor.
Akabe’de sadece Arap ülkeleri dışişleri bakanlarının katıldığı ilk toplantıdan sonra yayınlanan sonuç bildirisinde “tüm tarafları içine alacak siyasi geçişin Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Birliği gözetiminde” yürütüleceği ifade edildi.
Bildiride ayrıca BM Genel Sekreteri’ne geçiş sürecini destekleyecek bir BM heyeti oluşturulması çağrısı yapıldı ve tüm askerî eylemlerin durdurulması talep edildi.
Geçiş sürecinin BM ve Arap Birliği’nin eliyle yürütülmesi Türkiye’nin ve devrimcilerin saf dışı bırakılması demek.
Askerî eylemlerin durdurulmasının da PKK/PYD/YPG’yi korumak anlamına geleceği aşikâr.
Bildiride geçiş süreci için BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına atıf yapılması ayrı bir sorun.
Aralık 2015’te oy birliğiyle kabul edilen söz konusu karar, Suriye’de ateşkes ve rejim ile muhaliflerin siyasi çözüm için masaya oturması çağrısında bulunuyordu.
Rejim devrildikten sonra o kararın hiçbir hükmü kalmadı.
Baas rejimi sanal olarak diriltilip devrimcilerle müzakere masasına mı oturtulacak?
Şam’da artık meşruluğunu devrimden alan geçici bir hükûmet var ve halkın özgür iradesini yansıtmayan Arap rejimlerinden daha çok meşruluğa sahip olduğu kesin.
BM ya da Arap Birliği gözetiminde alternatif bir hükûmet kurulmasına izin verilirse Libya’daki gibi bir iki başlılığın ortaya çıkması kaçınılmaz olacak; bu da Suriye’nin bölünme ihtimalini güçlendirecektir.
Suriye’de devrimciler devlet kurumlarını koruyarak herhangi bir karmaşa ve yönetim boşluğu ortaya çıkmasına izin vermedi.
Her alanda gerekli yeterliliğe sahip çok sayıda vatandaşı var.
Kısacası Suriye’nin güvenlik ve istikrara kavuşmak için BM ya da Arap Birliği vesayetine ihtiyacı yok.
Suriye’yle ilgili toplantılar ülke dışında değil, Şam’da yapılmalı.
Düne kadar rejimi korumaya çalışan ve devrimcileri “terörist” olarak gören ülkelerin Suriye halkının yanında görünerek “devrimi çalmalarına” izin verilmemeli.
Bunun için de zafer coşkusuyla rehavete kapılmadan PKK/PYD/YPG işgali altındaki bölgelerin bir an önce kurtarılması ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün garanti altına alınması gerekiyor.