Devletin sivil toplumu mu, sivil toplumun devleti mi?

Abone Ol

15 Temmuz darbe teşebbüsünden dört ay önce bu sütunlardaki bir yazımda yeni paralel yapılara dikkat edilmesi hususunu gündeme getirmiştim.

Nisan 2016 tarihli yazımda demiştim ki;

Devletin her kurumunda en üstten en alta kadar yerleşmiş olan Paralel Yapı mensupları, bu günlerde sıkıntılı günler yaşıyor gibi görünseler de, yapılan operasyonlarda en fazla öne çıkmış olan isimler takibe uğruyor.

Geri kalanlar bir yolunu bulup izlerini kaybettirmeyi başarıyor.

İlginçtir, bazı öne çıkan isimlere her nedense bir türlü müdahale edilmiyor, ya da edilemiyor.

Bunun iki sebebi var: Birincisi, geçmişten bugüne gelen ticari, sosyal veya akrabalık ilişkilerinden dolayı, bazı siyasetçiler, bazı Paralel Yapı mensuplarını koruma altına alıyor.

İkincisi ise, Paralel Yapı mensupları tehlikeyi sezer sezmez, hükümete yakın yapılara, sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara sızarak, suret ve kimlik değiştiriyorlar.

Bir başka büyüyerek gelişmekte olan tehlikeye gelince; Paralel Yapı ile mücadele ederken, başka başka paralel yapıların devlete sızma girişimleri dikkatlerden kaçıyor.

Hükümetin sivil toplum kuruluşlarına gösterdiği yakınlığı suistimal edebilen bazı STK’lar var.

Beyefendi’ye ya da AK Parti’ye yakın, Başbakan’ın danışmanı, Milli Görüş tabanlı diye muteber kabul edilen sivil toplum kuruluşları, yaptıkları iyi niyetli ve başarılı çalışmaların yanında, bürokraside ve yönetimde yeni vesayetler oluşturacak tehlikeli adımlar atıyorlar.

Atamalarda, ihalelerde aktif rol alıyor, etkili olabildikleri bakanlıklarda söz sahibi oluyor, bakanlığın taşra müdürlüklerini kendi kadrolarıyla yeniden yapılandırmak için mücadele ediyor ve çok da başarılı oluyorlar.

Hâlbuki bu STK mensupları konuşmaya başlayınca bir çırpıda, “STK mensupları devletten beslenmeyecek, devlete sızmaya çalışmayacak, devleti yönetmeye heves etmeyecek, ihale peşinde koşmayacak, atamalarda kendi adamlarına makam ve mevki dağıtmayacak. Ya ne yapacak; millete hizmet edecek; yurt, Kur’an kursu veyahut okul yaptıracak, burs verecek, ihtisaslaşacak ve ihtisas alanlarındaki meselelerin hallinde, çözüm önerileri getirecek tespitler, araştırmalar yaparak ilgili makamlara bunları raporlar halinde takdim edecek” deyiveriyorlar.

Ve fakat pratikte öyle yürümüyor.

Özellikle eğitim camiasında, Milli Eğitim Bakanlığı’nda, il müdürleri atayan, il müdürlerini görevden alan, Paralel Yapı’dan boşalan yardımcı kaynak kitapları, testleri ve deneme sınavları gibi sahaları Bakanlık onaylamamasına rağmen doldurmaya çalışan yeni paralel yapılara dikkat!

Şimdi, yani 15 Temmuz hain, lain darbe teşebbüsünün üzerinden 5 ay geçtikten sonra bu yazıyı yeniden dikkatlerinize sunmak istedim.

Darbe öncesiyle darbe sonrası arasında hiçbir fark yok.

Hiçbir şey değişmemiş. Hiçbir şey değişmediği gibi durum daha tehlikeli bir vaziyete doğru gidiyor.

Bu yeni paralel yapılar hakkında önümüzdeki günlerde daha farklı bilgiler ve belgeler ortaya koyacağım.

Geçmişinde itibarı sağlam, güvenilir sivil toplum kuruluşları, bugün Paralel Yapı’dan boşalan alanlarda neler yapıyor ne filmler çeviriyorlar göreceksiniz…