Bütün dünya “görünmez bir düşman” ile mücadele ediyor…
Çok hızlı yayılan ve çoğalmak için de daha fazla insan bedenini işgal eden bir düşman…
Bu görünmez düşmana karşı mücadele ederken organize olmak çok önem arz ediyor…
Bu organize olma halini sağlayacak, toplumuna “güvendesin”duygusunu verebilecek olan en önemli ve en meşru yapı devlettir…
Dünya da daha önce yaşanan büyük krizlerin devlet kontrolünden çıktıktan sonra fırsatçıların kontrolüne nasıl geçtiğinin çok ilginç örnekleri vardır…
Bugün yaşanan salgında da “devletin organizasyon kapasitesi”ne saldırmaya çalışan çok kötü niyetliler var…
Tabir yerindeyse kendi niyetleri açısından “krizi fırsata çevirmek” istiyorlar…
Devlet aygıtına zafiyet ya da bir kontrol kaybı yaşatabilirler ise oluşan otorite boşluğunda kendi emellerini sergileyebilecekleri aşikârdır…
Bu amacı kestirmek çok da zor değil…
Tarihte kıtlık, salgın ya da savaşlar kontrolden çıktığında,ne zaman ve kim/kimler tarafından bitirileceği bir muammaya dönüştüğünde, sahte peygamberlerden tutun da mesihlerin envaiçeşidi sahada arz-ı endam eylemeye başlamıştır…
Bu gerçekleri de hesaba katmak zorundayız ve erkenden bu tarzdaki istismarları da takibe almak durumundayız…
Normal koşullarda bile modern çağın en büyük istismarcılarına dönüşebilmiş medyumlar, falcılar ve bilumum inanç sömürücüleri için bu günler çok daha kolay manipüle edilebilirdir…
Psikolojisi bozulmuş, dikkati dağılmış, endişeli insanları“umudun benim” diyerek kandırmak, bu gün dünden çok daha kolaydır…
Birinci dünya savaşı ve sonrasındaki uzun yoksulluk yıllarında Almanya’yı çaresizliğe iten devletsizlik ya da otorite boşluğu, Hitleri bile önce “Münih Mesihi” olarak sahne taşıdı…
Daha sonra iktidara geldiğinde buna dair bütün kayıtlar silinmiş olsa da gerçek buydu…
1927 Tarım Buhranı ve 1929 Ekonomik Buhranı sonrasında yaşanan Menemen Hadisesi de yine Mesiyanist bir anlayışın ürünüydü…
Bu tip istismarların her birinin tam olarak birbirine benzemesi gerekmez…
Dünyanın her yerinde kendi kültürel farklılığı içerisinde renk değiştirerek kendisine yer bulan ciddi bir “parazit yaşam” anlayışından bahsediyorum…
Kendilerine bile faydaları olmayacak bu sahtekarların, hayata hiçbir katkı sunmadan insanların zaaflarından beslenmesi kabul edilebilir değildir…
Ortak aklı paramparça edilmiş toplumların istismara da açık olduğu kesimdir…
İstismarcıların ya da sömürmek isteyenlerin “korkacak bir şeylerinin olmaması” için diğerlerinin darmadağınık olması yeterlidir…
Bu istismarcıların hareket özgürlüğü, toplumun organize olmadaki acziyetine bağlıdır…
Organize olmada bir zafiyet yaşamamanın garantisi de, sağlıklı bir devlet aklının varlığıdır…
Bugün dünyadaki örneklerinin en iyilerinden biri olduğu aşikâr olan bir devlet aklımız var iken onu el birliği ile yaşatmak zorundayız…
Sahtekarların çıkarları dağınıklıkta olabilir…
Fakat bizim organize olmaya, devletimizin ve milletimizin etrafında kenetlenmeye ihtiyacımız var…
Gücümüzün kaçınılmaz bir gereği olarak…