Özyönetim çığırtkanlığıyla, estirdikleri terörle onbinlerce kişinin evlerini terk etmesine, birçok vatandaşın da ölümüne neden olan PKK’yı savunan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, ‘cici çocuk’ maskesinin düşmesinin ardından şimdi de Diyarbakır’daki DTK Genel Kurulu’nda ‘bölünme’den söz etti. Bunları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üçüncü büyük partisinin genel başkanı olarak söyledi. Temsil ettiği, oylarını aldığını düşündüğü Kürt halkı adına dile getirdiği söylemleri %80’den fazla bir oranda tabanına zıt, tabanından başka bir atmosferde şunları dile getirdi. Ağzında ıslattığı baklalar bir bir şöyle sıralandı: “Bu direniş zaferle sonuçlanacak, herkes halkın iradesine saygı duyacak. Kürtler artık kendi coğrafyasında siyasi irade olacak. Gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Belki Kürtlerin bağımsız devleti de olacak federal devleti de.”
Bu söylemi destekleyenlerin ortaya koydukları insanlık gerçekten ne kadar ne hak ettiklerinin resmini çiziyor. İstemeyen Kürt halkı adına hangi halkın böyle bir hakkı olduğunu iddia ediyorlar doğrusu anlaşılamıyor. Yaşlı kadın cesedinin fotosunu sağından, solundan çekip her türlü medya organında paylaşıp o kadıncağızın cesedini bir hafta boyunca sokaktan kaldırmayı akıl edemeyenler (işlerine gelmeyenler) aynı halk için özgürlük, insanlık, adalet v.s. edebiyatları yapanlar çıkıyor ve Kürtler adına konuşuyorlar ya da konuşmaya kendilerinde hak görüyorlar. Bir kadının cesedi üzerinden devletin varlığını sorgulamaya çalışıyorlar. Bir hafta bir kadının cesedi sokakta kalıyor da devlet nerede? Bu soru üzerinden oluşturmaya çalıştıkları algının ne kadar bayat bir yöntem olduğunun, konuştukça battıklarının farkında olmadan… işe yarar ya da yaramaz ya da kirli emelleri için bildikleri tek yöntem bu onu kullanıyorlar.
Bunları anlamak mümkün de bu isyankar söylemleri manşetlere taşıyanları, bunları cilalayanları anlamak mümkün değil. Demirtaş’ın bu açıklamalarını Cumhuriyet Gazetesi ‘Kürtlerin son virajı’, Demokratik Özerklik İlanı başlıkları ve ‘Kürt hareketi özyönetimde kararlı. Siyasi statü için anayasa değişikliği şart’ ifadeleriyle 1. sayfasına taşıyarak adeta ‘bölünme’ye destek verdi. Ayrıca ‘Kürsüye çıkan eşbaşkanlar bu kez kararlıydı. Toplantı bir kırılma noktası işaretiydi. 200 yıldan beri bu topraklarda yaşam mücadelesi veren Kürt halkı kendisini yönetebilme iradesini istiyordu’ bölünme taleplerini meşrulaştırma gayretine giriyor. İşte bunu anlamak zor. Cumhuriyetin bu tavrı, “Elden giden laikliğe(!)” eyvah mı yoksa eldeki hainliğe eyvallah mı? Galiba…
Devletin bize nerde olduğunu soruyorlar. Cesetler ortada dururken, devlet bunları neden kaldırmıyor, devlet nerede diyorlar. Devlet ağızlarından çıkan bu baklayı hendeklere gömmekle meşgul. Başka bir sorunuz var mı?