Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olarak 15 Temmuz 2014’te onayladığı kanunu hatırlayan var mı? “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” adıyla anılan adımı sonradan “çözüm süreci” olarak anıldı.
O günün başbakanı Erdoğan’ın, “Siyasi geleceğime de mal olsa bu sorunu çözeceğim. Bu sorunu çözmek için baldıran zehri içeceğim.” demesiyle başlanan sürecin nerelere evrildiğini biliyorsunuz.
Öcalan’ın “Silahlı mücadele devri bitti. Silahları bırakın.” çağrısı terör örgütü tarafından reddedildi.
Bir yıl devam eden süreçte size hatırlatmak istediğim şey, Öcalan ve terör örgütünün yaptıkları değil. Bu sürece en “sert” tepkiyi gösteren kişiyi hatırlatmak istiyorum; MHP lideri Devlet Bahçeli’yi…
Karşı çıkılan çözüm sürecini aradan geçen 10 yılın sonunda bu sefer başlatanın MHP lideri Bahçeli olmasının ne ifade ettiğini “iyi” anlamak lazım. Eski ile yeni arasındaki “şok” edici farkı bir eleştiri olarak hatırlatmıyorum. Sorunun çözümünün Türkiye için ne kadar “hayati” olduğunu anlamanız için yazıyorum.
Ömrünü ve siyasi mücadelesini Türkiye’nin “bekasına” adamış bir siyasi liderin Türkiye’nin varlığını tehdit eden terör ateşinin yakıcı sıcaklığını anlamanız için daha ne yapması gerekiyor?
ABD/İsrail’in açık açık Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan açıklamaları karşısında, ömürlerini Türkiye’nin bekasına adamış Erdoğan ve Bahçeli’nin bu tehditleri seyretmesini beklemiyorsunuz değil mi?
DEVLET’İ ANLAMAK “DEVLETİ” ANLAMAKTIR
Devlet Bey’in Meclis açılışında DEM Partililerle tokalaşmasının şoku henüz atlatılamamışken; üzerine Bahçeli’nin, Öcalan’ı terör örgütünü lağvettiğini ilan etmesi için Meclis’e çağırması Türkiye’nin karşı karşıya olduğu “beka” sorununun geldiği “kritik” noktayı gösteriyor.
Erdoğan ve Bahçeli, büyük bir siyasi “risk” alarak terör sorununu çözmek isterken muhalefet tarafı da boş durmuyor. Muhalefet partileri, dünyanın nereye gittiğinden, kurulan yeni dünya düzeninden ve Türkiye’nin karşı karşıya olduğu “tehditten” bihaber hamaset yarışı yapıyorlar.
Biri “el yükseltiyor”, öbürü daha önce terörün siyasi ayağıyla yaptığı ittifakı unutmuş gibi Meclis’te oraya buraya ip atıyor, bir diğeri “Cesedimizi çiğnemeden Meclis’e giremez.” sözleriyle konuyu anlamaktan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İç cepheyi güçlendirelim” mesajıyla başlayan süreçte Bahçeli’nin DEM’e uzattığı el ve Öcalan’a yaptığı çağrı; aslında teröre kol kanat geren muhalefete, terör örgütüne ve patronlarına büyük bir meydan okumadır!
Çözüm sürecinde Öcalan’ın “Silahları bırakın” çağrısını tanımayan Kandil ve patronları ABD ile İsrail, o gün Öcalan’ı fiilen öldürdüler; şimdi İmralı’ya gömme işini “devlete” yaptırmak istiyorlar. Bahçeli’nin itiraz ettiği şey bu. Bahçeli, “Madem önderiniz, lideriniz, serokunuz; buyurun, kendi cenazenizi kendiniz gömün.” diyor.
Kimsenin moralini bozmadan, çözüm çabalarını umutsuzluğa düşürmeden sürecin sonucu konusunda öngörülerimi yazıyorum. Umarım yanılırım…
Ama…
Devlet Bey’in, “devletin” bekasına halel getirecek bir şey yapacağına ihtimal veriyor musunuz? Müsavat Bey’in Meclis’te attığı ipi odasına asan Devlet Bey’in o ipi kimin boynuna geçirdiğini yakında herkes görecek!..