Sözlü kültür toplumlarında kavgalar çok olur. Bu kavgalar uzun sürer, bir türlü bitmek bilmez ve sürekli tekrar eder. Birbirimize güvenmiyoruz, tedbirli değil temkinli hatta tedirginiz; çünkü aramızda ilk anlaşmış olmamız gereken konuda kafamız karışık, kavramlardan aynı şeyi anlamıyoruz.
Hürriyet denilince ne anlıyoruz mesela ya da ne kastediyoruz? Özgürlükle aynı şey midir hürriyet? Ne bu hürriyet, ne demek yani? Serbest olmak, istediğini yapabilmek, kafana göre takılmak mı hürriyet? “Değil efendim, tabii ki kurallara bağlı olacağız, senin hakkın başkasının hakkının başladığı yerde biter.” böyle bir şey geçti mi aklınızdan? “Senin özgürlüğün başkasının başladığı yerde biter” diye başlayan ve “Başkasını rahatsız etmediğin sürece hazlarını yaşayabilirsin” diye devam tarifte söz edilen hürriyet değildir; hatta hürriyetin zıttıdır. Hürriyet, hazlarının esaretinden kurtulmuş, bütün dünyalıkları reddetmiş ve sadece Allah’a (cc) bağlanmış olmak demektir. Hür insan, sadece Allah’tan korkar, sadece Allah’tan ister, sadece Allah’tan ikram ve ihsan bekler ve sadece Allah’ın rızasına taliptir. Hürriyeti böyle tarif eden bir şuurlu Müslüman’la, Batı’nın 2. Dünya Savaşı sonrası köpürttüğü haz esaretini hürriyet diye tarif eden insanın tartışmasının bitmesi mümkün değildir ki… Bunun gibi, vatan, memleket, yurt kavramları da birbirinden farklıdır ve yine bakış açsına göre başka tarifleri vardır. Vatan derken o ne kastediyor ben ne kast ediyorum? Vatan derken bir idealler bütününden mi söz ediyoruz; yani bir fikrin kapsadığı içinde teklifleri olan bir medeniyet haritası mı anlıyoruz, yoksa İngilizler’in çizdiği “Alın sizin milli sınırlarınız budur” dedikleri kara parçasını mı anlıyoruz?
Kavramları farklı tarif etme derdi büyük bir derttir ve tartışmanın tarafları susuyorlarsa eğer anlaştıkları için değil kavga edecek fırsatı bulamadıkları içindir. Huzursuzluk hatta iç savaş manipülasyonlarının tamamı bu derdin meydana getirdiği çatlakları kullanır.
Bir haftadan beri devam eden devlet tartışmalarında da aynı derdin içinde debeleniyor kamuoyu. Herkes “devlet” diyor, “hükümet” diyor ama kimse “devlet” derken ne kastettiğini söylemiyor. Devlet, halkın algısında var olan sistematik bir organizasyon mudur? Devlet, millet ve halktan bağımsız kendi bütünlüğünü yine kendine ait müstakil organlarıyla var eden kendi başına bir sistem midir? Devlet, kendi öz bilinci olan organik bir organizasyon mudur? Devlet, kendiliğinden ortaya çıkmış konjonktürel bir sonuç mudur? Hangisi devletin tarifi ve hükümeti nereye koyuyorsunuz? Devlet derken ne kastediyorsunuz? Bence Anayasa bu işi yapmalıydı, kurallar yerine tarifler olmalıydı. Elinde aynı bayrakları taşıyan iki taraf birbirine saldırıyor ve saldırmayı bayrak için yaptığını iddia ediyorsa; ya taraflardan biri yalan söylüyordur ya da “bayrak” denilince birbirine zıt şeyler anlıyorlardır. Bir devlet batarsa bundan dolayı batar işte…