Devlet başkanına hakaret tarifesi

Abone Ol

Bir gazetemizin geçtiğimiz günlerde aynı gün aynı sayfasında yer verdiği haberlerde 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü için söylenen sözleri hakaret saydı. 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için söylenen ve İnönü için söylenen sözlerden hiç de hafif olmayan sözler aynı değerlendirmeyi yapmaması tartışmalara neden oldu.

Bir sözün hakaret olup olmadığını ayırt etmek için mahkemelere koşuyoruz ama buna gerek yok. Herhangi bir Türkçe sözlüğü dahi açıp bakmamız yeterli. Bir kişiye karşı yapılmış hakaret gelişmiş ülkelerde her kesimin tepkisine neden olurken bizde hakaret edenden çok hakaret edilene bakılıyor. Hakaret edilen bizimle aynı görüşleri paylaşmıyorsa, birçoğumuz hakareti mübah sayıp sesimizi çıkartmıyoruz.

Medyadaki haberlere bakarsak eğer Cumhurbaşkanı’nın neredeyse kendisini eleştiren herkesten davacı olduğu yönünde bir algı var. Bu algıya durumdan vazife çıkartıp, eleştiri sınırların bile aşmadığı halde her önüne gelen hakkında soruşturma başlatan savcıların, personeli hakkında idari işlem başlatan, işten atan kamu görevlilerinin payı büyüktür. Sahi Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar bizzat kaç kişi hakkında hakaret nedeniyle davacı olmuştur? Emin olun üçü beşi geçmeyecektir…

Bir de konjonktüre göre susanlar var ülkemizde. Örneğin 28 Şubat darbesi sürecinde toplumun bir kesimi alenen zulüm gördü, hakarete uğradı. Bu hakaretler dönemin devlet yöneticilerine de yapıldı. Büyük bir kesim bu hakaretler karşısında sustu, seyretti.

Hele bu durumu eleştiren yayın organları ağır cezalarla karşı karşıya kaldı. Örnek çok. İşte birkaçı…

Basın tarihine geçen olaylardan biri 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilgiliydi. Bir gazetemiz ‘Yeter artık Nemrut’ başlıklı bir manşet atmıştı. Metinde hiç isim verilmeyen manşet soruşturma konusu oldu. Haberdeki bazı ifadelerden yola çıkılarak bu kişinin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğuna karar verildi. Bu gazeteye devlet başkanına hakaretten tam 40 günlük ağır para cezası kesildi!

Aynı dönemde hükümetin yanında yer alan bir başka gazete ise Başbakan Necmettin Erbakan’a manşetten İblis (Şeytan) dedi. “Çek elini iblis” başlıklı haberde Türkiye Cumhuriyeti’nin devrik Başbakanı Erbakan resmen aşağılanıyordu. Sözkonusu Erbakan olunca bu haber için re’sen bile işlem başlatılmadı.

2013 yılının Mayıs ayının sonunda alevlenen Taksim Gezi Parkı olayları sürecinde bir başka başbakan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ağır hakaretlere maruz kaldı. Bir gazete manşetinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için “Firavun” ifadesini kullandı.

Bir gazetemizin başyazarı da hidroelektrik santralleri nedeniyle hükümeti eleştirdiği yazısında “Bu zihniyet analarını da satar.” ifadelerini kullanmıştı.

Bir başka gazetemizin yazarı da yazısında Başbakan Erdoğan için “Artistlik yapma lan!” demişti.

Örnekleri çoğaltmak mümkün…

Mehmet Akif Ersoy bir şiirinde, 2. Abdülhamit için “Yıldız’daki baykuş”, “zalim”, “korkak”, “ne melunsun ki rahmetler okuttun İblis’e”, “gölgesinden korkan bir ödlek” ifadelerini kullanmıştı. 2. Abdülhamit, bu mısraları düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirmiş olmalı ki Milli Şair‘imiz oracıkta darağacına çekilmedi!

Hakarete hakaret demediğimiz sürece karşılıklı hakaretlerin sonu gelmeyecek.

Eğri oturup doğru konuşmanın vakti gelmedi mi?