“Günümüz insanının en büyük problemi, derdi, sıkıntısı nedir?” diye sorsanız cevabım nettir: Samimiyetsizlik…
Yaptığımız işleri “mış gibi” yapıyoruz, insanlarla ilişkilerimiz çıkar üzerine kurulu, güzelliğimiz suni, boyumuz abartılmış, kaşımız alınmış, kirpiklerimiz sahte, konuşmalarımız yapmacık…
Kısacası biz, biz değiliz!..
Güneş gibi ol şefkatte, merhamette,
Gece gibi ol ayıpları örtmekte,
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte,
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette,
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol!..
diyor ya Mevlana Celaleddin Rumi!.. Ne olduğumuz gibi görünebiliyoruz el âlem ne der diye, ne de göründüğümüz gibi olabiliyoruz!.. Almış başını gidiyor ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik… İçimiz fitne ve fücur kaynıyor, kimse hakkında en ufak bir hüsniyet taşımıyoruz, art niyetliyiz kendimiz dışındakilere karşı… Ama gelin görün ki herkes bizi iyi bilsin, iyi tanısın; övsün, yüceltsin istiyoruz. Yapmacık bir nezaket, yalancı bir gülümseme, sahte bir samimiyet gelip oturmuş kişiliğimizin başköşesine!.. İçimiz başka, dışımız başka; yaşayamadan yaşlanıp gidiyoruz.
Cengiz Numanoğlu, “Desinler Diye” şiirinde gününüz insanının çirkin yüzünü çok güzel resmetmiş.
Şu insan denilen, iki cinsiyet;
Bazen, şeytan ile kurar ünsiyet.
Namus, şeref, hayâ, edep, haysiyet,
Ne bulursa harcar… Desinler diye…
Kimi var, modanın dümen suyunda,
Teşhir hastalığı vardır huyunda.
Kimlik arar durur, etek boyunda;
Ne modern bir kadın… Desinler diye…
Kimi, iflâs etmiş, ahlâktan yana,
Politik virüsler, karışmış kana,
İhanet vız gelir, hatta vatana;
Siyaset cambazı… Desinler diye…
Hâli pürmelalimizi anlamak için bu şiirin tamamını okumanızı özellikle tavsiye ederim. “Desinler…” diye yaşarken kendimiz olmaktan çıktık ya da kendimiz olamadık bir türlü…
Yine ismet Özel,
“Ne derler acaba, diye kahrolası bir put vardır!” der.
“El âlem ne der kaygısıyla boğuşmaktan, Allah ne der kaygısına daha erişemedik.” bir türlü… Kulları memnun edeceğiz, kulların hoşuna gidecek şekilde yaşayacağız diye Allah’ın memnuniyetini ve hoşuna gidecek şekilde yaşamayı aklımıza bile getirmez olduk.
Kendimizi hatasız, günahsız göstermek için hatalarımızı, günahlarımızı yok sayma veya doğru gösterme derdine düştük. Kendimizle yüzleşip kendimizi düzeltme derdinde olmadık. Özür dilemenin, hatadan dönmenin bir erdem olduğunu unuttuk…
Duruşumuzu kaybettik, kimliğimizi yitirdik, kişiliğimizi inşa edemedik…
Yakında ilan edeceğiz dünya âleme:
Kimliğimizi, kişiliğimizi, onurumuzu, duruşumuzu, insanlığımızı yitirdik; hükümsüzdür!..