Derhal bu kişilik yırtılmasının önüne geçelim! Yarın çok geç olabilir…

Abone Ol

Belli ki bu dünyanın insanı değil bunlar… Kimlerden mi bahsediyorum, mazlum dünyanın masum insanlarından, yani ‘’Utanma duygusu olan ve hala yüzleri kızarabilenlerden…’’ Eğer çevrenizde, konuşurken hala yüzü kızaran birileri kaldı ise, lütfen onlara çok iyi bakın ve onları sevin olur mu? Çünkü günümüz dünyasında ölçülü davranmaya çalışan ve içinde utanma duygusunu barındıran insanların nesilleri yok olmak üzere. Hani ne bileyim eğer böyle bir çocuğunuz falan da varsa, birilerinin lafına inanarak ‘’utangaç benim çocuğum’’diye üzülüp, yok yere kalbinizi falan da daraltmayın. Ve sakın ha alıp da çocuğu bir Psikologa falan da götürmeyin. Kendinizle ve çocuğunuzla gurur duyun. Bilesiniz ki doğru olan onlar, eğri olan bizleriz…

Evet, kıymetli dostlar; Utanma duygusu asla utanılacak bir durum değil, bilakis takdir edilecek bir durumdur. Esasen utanma duygusu yüzün şekli ile de ilgili değil, insanlıkla Müslümanlıkla ilgilidir. Yani demem o ki; ‘’Hayâ duygusu ile kızarmayan yanağı, boya ile kızartmakta’’ çözüm değildir! Çünkü edep, hayâ öncelikle Allah’a ve sonra insanlara karşı kendi insanlık konumunu muhafaza etmektir. Edep, kalpte meydana gelen harika bir inceliktir. Hayâ, kişinin her hususta haddini bilmesi, namusu muhafaza etmesi ve haysiyetini korumasıdır. Bir insanda utanma duygusu varsa ondan zinhar korkmayın, bilesiniz ki onda hala ümit vardır. Kişinin, yanlış davranışının farkına varıp yüzünün kızarması, utanması ve çekinmesi normal olandır. Yanlış olan ise bunu yadırgamaktır. Utanma duygusu her insanda fıtraten var olan bir duygudur. İnsanları hayvanattan ayıran bir özellik de edeptir, utanma duygusudur. Eğer insanların fıtratında utanma duygusu olmasaydı, ta ezelden bu tarafa avret yerlerini kapatmaz çıplak gezer, sokak ortasında da hayvanlar gibi cinsel ilişkiye girerlerdi değil mi?

Peki, kıymetli dostlar deyin hele bugün itibarı ile bu konuda ne durumdayız diye çevrenizi şöyle el altından hiç sorguladınız mı? Yekten söyleyeyim ki dostlar, bizim kulağımıza gelen haberler çok kötü ve durumumuz içler acısı. Evlatlarımız, ciğerparelerimiz hızla heba olmaktadırlar. Gençlerimizin arka bahçeleri darmaduman edilmiş, mahremiyet sınırlarını koruma çabasında olan kişiler de ‘’utangaç ve çekingen’’ olarak damgalanmışlardır. ‘’Ar dünyasından, kar dünyasına’’ dönen şu üç günlük dünyada, edebiyle yaşamak gençlerimiz için gerçekten çok ciddi bir iş haline gelmiştir… Öyle arsız, öyle yüzsüz bir toplum olmuşuz ki; “Utanma kavramını” gönlümüzden de, dilimizden de, adeta söküp atmışız! Ulu orta yerde öpüşen gençler, belden aşağı savrulan küfürler, giyinmeyi unutan kadınlar, kadın gibi giyinen erkekler falan filan…

Lisan-ı münasiple diyorum ki; ‘’Hiç kimsenin umutlarımızı hadım etmeye hakkı yoktur! Bu sekülerizm belası karaçalı gibi aramıza girmiş ve hızla her tarafımızı sarmış durumdadır.’’ Ha birde yeri gelmişken namus deyince sadece kadınları akıllarına getiren aklı evvellere de buradan özellikle hatırlatmak isterim ki ‘’Namus sadece kadınlara ait bir kavram değil tüm insanlara ait bir kavramdır.’’ Kimse kimseyi yok yere kandırmasın, hakikati de boğmasın! Bu konularda ‘’Bilesiniz ki sürekli kendi kalemize gol atıyor, tavşan kuyruğu gibi de ne uzuyor ne de kısalıyoruz.’’ Zevk ve eğlenceye olan düşkünlüğümüz, yüzümüzün ar damarını çatlamış, artık hiçbir şeyden de öyle kolay kolayda utanmıyoruz. Ne yaptığımız ahlaksızlıklardan, ne de çevreye verdiğimiz rahatsızlıklardan üzüntü duyuyoruz. Giderek bozuluyor, giderek yozlaşıyoruz. Lakin hızla çoğalan bu ruhsuz adamların yüzünden artık acıyı bal eylemek istemiyoruz. Etrafımız pedofili hastaları, tacizler, tecavüzler, sapıklarla doldu… Artık tepeden tırnağa ürpermenin ve bu yanlışa dur demenin vakti geldi de geçiyor bile…

Ez cümle demem o ki kıymetli dostlar; ‘’Utanma duygusu unutmayalım ki imandandır ’’ Ve bilesiniz ki utanması azalanın önce kalbi nasır tutar, sonra da ölür. Utanç damarı çatlayan, utanmayan insandan da inanın her şey beklenir. Son dönemlerde farkında mısınız bilmiyorum ama yine ergenlerin büyük bir kısmı ekranlardaki müstehcen görüntülerden fazlasıyla etkilenip haramı sıradan bir davranış olarak görmeye başladılar. Gayri meşru ilişkilere eğilim gösteren bu tezek yemiş sahipsiz gençler, evlilikten de hızla kaçar oldular. Ekranlarda sergilenen, gayri ahlaki görüntüleri içselleştiren bu gençlerimiz, mahremiyetin kapılarını bilesiniz ki sonuna kadar araladılar. Kimse bize artık ne olur maval okumasın.! Artık havalı ve kof lafların miadı dolmuştur. Bu iş artık gem almaktan da çıkmıştır. Özel olan hiçbir şey kalmamış ve her şey artık gözler önünde yaşanmaktadır. Gençler elimizden bir sabun gibi tamamen kayıp gitmeden, bir an önce konunun muhatapları artık harekete geçmeli ve bu ahlaki çürümenin, kişilik yırtılmasının önüne geçmelidirler. Yarın çok geç olabilir…

Allah’a emanet…