DEMET İLCE / MUHABİR
Asrın felaketi sonrasında binlerce insan, travma sonrası stres bozukluğu yaşadı, hala da bazıları yaşamaya devam ediyor. Hiç şüphesiz yaşanan deprem en çok çocuklarda travmaya neden oldu. Depremin psikolojik etkilerinin hala devam ettiğini belirten Psikolog Buse Karaköse, deprem travmasının günler, haftalar, aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkabileceğini söyledi ve travması olan insanlar için neler yapılması gerektiğini Diriliş Postası’na aktardı. Karaköse, çocukların travma sonrası davranışlarını ele aldı ve deprem sürecinden en az 2 hafta geçmesine rağmen işlevselliğimizi etkileyecek şekilde kaygı yaşıyorsak psikolojik destek almamız gerektiğini söyledi.
“TÜM TOPLUM OLUMSUZ ETKİLENİR”
Doğal afetler; toplumların sıklıkla karşılaştığı travmatik, büyük doğa olayları olarak tanımlayan Karaköse, “Afetler bireylerde ruhsal travmalara yol açmakla birlikte toplumsal psikolojiyi de olumsuz yönde etkiler. Sadece afetzedeler değil, onların yakınları, yardım ekipleri, tüm toplum süreçlerden olumsuz etkilenir.” dedi.
“TRAVMA YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKABİLİR”
Yaşanan afete maruz kalan bireylerde travma sonrası stres bozuluğu ve akut stres bozukluğunun en sık rastlanan psikolojik sonuçlar olduğuna dikkat çeken Karaköse, travmaların ortaya çıkış zamanı ile ilgili şunları aktardı:
“Bireylerde yaşanan afet sonrası travma ile ilgili belirtiler saatler, günler, aylar sonrası ortaya çıkabilir. Hatta bazen belirtiler yıllar sonra bile görülebilir. Travmatik olay sonrası ortaya çıkan belirtilerin bir aydan daha uzun sürmesi bu durumun kronik hale gelebileceğini düşündürür. Bu kronikleşen travma sonrası stres belirtileri, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak adlandırılır.”
Karaköse, travma sonrası ortaya çıkan TSSB ile akut stres bozukluğu arasındaki fark ile ilgili ise “Akut stres bozukluğu ise, travmatik olaydan sonraki 4 hafta içerisinde ortaya çıkar. En az 2 gün en fazla 4 hafta sürmektedir. TSSB ile arasındaki en temel fark süredir.” ifadesine yer verdi.
Afet sonrası tepkilerin, kişiye ve afetin büyüklüğüne göre değiştiğini ifade eden Karaköse, “Bu durumda destek veren uzmanların sürçle ilgili bilgisinin yeterli olması, depremzedenin kayıplarını iyi bilmesi gerekir.” dedi.
“ÇOCUKLAR TRAVMAYA DAİR OYUNLAR OYNAR”
Depremin psikolojik etkilerinin ne kadar sürdüğüne ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Karaköse, şunları söyledi:
“TSSB yaşayan bireyler olayla ilgili olumsuz anıları elde olmadan tekrar tekrar anımsarlar çocuklar ise yaşadıkları travmaya dair oyunlar oynarlar. (Örneğin; legolarla ev inşa edip onu yıkma). Yaşadığımız 6 Şubat depremi sonrası ahşap bloklarla oynamak isteyen çocuklardan bu materyallerin uzaklaştırılmaya çalışıldığı oldu. Bu maalesef yanlış bir müdahale. Çocukların iyileşmesinin en iyi yolu oyundur. Yaşadıkları travmaları kurdukları oyunlarla dışa vururlar, böylece iyileşme başlar.”
DEPREM SONRASI TRAVMANIN ETKİLERİ
Travmaların etkisiyle ilgili de konuşan Karaköse, yetişkinler ve çocukların travmatik olayla ilgili kabuslar görebileceğini, bazen olay tekrar yaşanıyormuş gibi hissedebileceklerini ve travmatik olayı anımsatan herhangi bir durum yaşadıklarında ani fiziksel ve psikolojik tepkiler verebileceklerine dikkat çekti.
6 Şubat depremlerine maruz kalan vatandaşlarımızda da travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin çokça gözlemlendiğini dile getiren Karaköse, depremin ardından yapılan psikolojik destekler ile ilgili ise şunları söyledi:
“Ülkemizi derinden sarsan bu olaya maruz kalan afetzedelere psikolojik destek sağlamak için hızlıca planlamalar yapılmıştır. Birçok vakıf, dernek süreçte uzman destekleri planlamış, birçok uzman hızlıca alanda bireylerle çalışmalarına başlamıştır. Türk Psikologlar Derneği de süreçte uzman ekibiyle deprem bölgelerinde bulunmuştur.”
“DEPREMİN PSİKOLOJİK ETKİLERİ SÜRÜYOR”
Karaköse, kendisinin de depremden 6 ay sonra Malatya’da konteynır kentte depremzede çocuklara gönüllü psikolojik destek sağlama şansım olduğunu söyledi ve “Depremin üzerinden uzun bir süre geçmiş olsa da psikolojik etkiler hala gözle görülebilir düzeydeydi. Yaşanılan afetin bireyleri derinden etkilediği unutulmamalı, uzmanlar tarafından sağlanan desteğin faydalı olabilmesi için sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir.” önerisinde bulundu.
Karaköse ayrıca, afetzedelerin şok sürecinin ardından, alanda gönüllü destek vermek için bulunan, ya da en yakınında ulaşabileceği uzmanlara hızlıca yönlendirilmesi ve bireysel bir destek planlaması yapılması gerektiğinin altını çizdi.
DEPREMDEN SONRA UZUN SÜRELİ KAYGI
“Deprem hepimizin hayatında kaygıyı arttırır.” diyen Karaköse, deprem sonrası uzun süreli yaşanan kaygı ile ilgili ise şunları aktardı:
“Ancak deprem sürecinden en az 2 hafta geçmesine rağmen işlevselliğimizi etkileyecek şekilde kaygı yaşıyorsak (uyku bozukluğu, en küçük hareketlenmede deprem oluyormuş gibi korkma, ağlama isteği, deprem anını düşünerek sevdiklerimizi kaybedeceğimize inanmak vs.) uzmandan destek almamız gerekir. Deprem konusunda eğitim alarak bu konuda bilinçlenmek süreci yönetmeyi kolaylaştıracaktır. Terapist eşliğinde depremle ilgili inanışları, düşünceleri sağlıklı bir kanalda değerlendirme öğrenilebilir.”
MARAŞ DEPREMLERİNDE 850 KİŞİ UZVUNU KAYBETMİŞTİ
“Sağlık Bakanlığı son depremde uzuv kaybedenlerin sayısının 850 olduğunu açıkladı.” diyen Karaköse, depremde organ ya da yeti kaybı yaşayanlara nasıl yaklaşım olması gerektiğini şu sözlerle anlattı:
“Uzuv kaybı yaşayan bireylerin işlerine yeniden sarılmaları için rehabilitasyon süreci şart. Depremden en az 3 ay sonra asıl süreçler başlıyor. Burada bir eylem planı yapılması gerekiyor. Bizde ilk olarak can kurtarma çabası oluyor. Oysa can kurtarmadan sonraki süreç de oldukça kıymetli. Özellikle uzuv kaybı yaşayan hastalarda psikolojik destek, fizik tedavi desteği gibi birçok planlama yapılmalı. Uzuv kaybı sonrası intihar eden birçok vaka var. Hem medikal hem de psikolojik desteğin beraber sağlandığı yapılanmalar olmalı ve kayıp yaşayanlara uzmanlar tarafından destek sağlanmalı.”