Mehmet Akif Çavdarlı - Diriliş Postası
Deniz tuzu, adından da anlaşılacağı üzere, deniz suyunun buharlaştırılmasıyla elde ediliyor. Buharlaşmanın ardından kalan tuz minimal işleme tabi tutuluyor, bu da kalsiyum, potasyum ve magnezyum gibi minerallerin izlerini korumasını sağlıyor. Deniz tuzu, sofra tuzuna göre daha büyük kristallere sahip ve yiyeceklerin üzerine serpildiğinde hafif bir çıtırtı hissi veriyor.
Sofra tuzu: Saf ve işlenmiş
Sofra tuzu ise tuz yataklarından çıkarılıyor. Daha saf ve ince bir yapıya sahip olması için çeşitli işlemlerden geçiriliyor, bu da doğal minerallerin kaybına yol açıyor. Sofra tuzu, topaklaşmasını önlemek için katkı maddeleri ile güçlendiriliyor. Önemli bir katkı maddesi ise iyot mineralidir. İyot, tiroid hormonlarının üretiminde önemli bir rol oynuyor ve tiroid sağlığını destekliyor.
Besin değerleri yakın, ama sodyum miktarı farklı
Hem deniz tuzu hem de sofra tuzu ağırlıkça yaklaşık %40 sodyum içeriyor. Ancak, deniz tuzunun daha büyük kristalleri nedeniyle, aynı miktarda sofra tuzuna göre daha az sodyum içerebiliyor. Örneğin, bir çay kaşığı sofra tuzu yaklaşık 2.360 mg sodyum içerirken, bir çay kaşığı deniz tuzunda bu oran 2.000 mg'dır.
Unutmayın, yetişkinler için günlük sodyum ihtiyacı 1.500 mg'dır. Ancak çoğu insan bu miktardan çok daha fazlasını tüketiyor. Sodyumdan zengin bir diyet, kan basıncını artırabilir ve bu da kalp hastalığı ve felç riskini yükseltebilir.
Sağlığa faydaları: İyot ve cilt bakımı
Sofra tuzu, tiroid sağlığı için önemli olan iyotla zenginleştirilmiştir. Deniz tuzu ise sıcak bir banyoda kullanıldığında egzama gibi cilt sorunlarının giderilmesine yardımcı olabilir. Yüksek magnezyum içeriği sayesinde de cildin nemlenmesine ve pürüzsüzleşmesine katkıda bulunabilir.
Sonuç olarak, deniz tuzu ve sofra tuzu arasında önemli farklar var, ancak her ikisi de aynı temel besin değerine sahip. Sağlığınız için en önemli faktör, tuz tüketimini dengelemektir. Tuzlu yiyeceklerden uzak durmak ve sağlıklı bir diyet uygulamak, genel sağlığınızı korumak için en etkili yoldur.