2024 seçimlerinde Donald Trump, Demokratların bu "yükselen koalisyonunu" çözmeyi başardı.
Obama döneminde liberaller, eğitimli gençler, siyahlar, Latinolar ve diğer etnik gruplardan oluşan geniş bir seçmen tabanına güveniyordu. Bu seçmenlerin, sosyal güvenlik ağı gibi konularda güçlü bir hükümetten yana oldukları düşünülüyordu. Ancak 2010 ve 2014 ara seçimlerinde, üniversite eğitimi almamış seçmenlerin Demokratlardan uzaklaşmasıyla çatlaklar oluşmaya başladı. Bu eğilim, Trump'ın 2016'da zafer kazanmasıyla daha da belirgin hale geldi.
Trump, Demokratların Güvendiği Seçmen Gruplarına Yöneldi
2024 seçimlerinde Trump, siyah seçmenlerin %13'ünü, Latinoların %46'sını ve 30 yaş altı seçmenlerin %43'ünü kazandı. Ek olarak, üniversite eğitimi almamış seçmenlerin %56'sının oyunu aldı. Demokratlar, özellikle büyük şehirlerde Cumhuriyetçi seçmen gücüne karşı koymak için güçlü marjlar elde etmek zorundaydı ancak beklentilerin altında kaldılar.
Bu sonuçlar, Demokratların iç çekişmeleri ve yeniden yapılanma gerekliliği konusunda parti içinde önemli tartışmalara yol açtı. Sol kanatta yer alan Senatör Bernie Sanders, partinin kimlik siyasetine odaklanmak yerine çalışan sınıfa daha fazla hitap etmesi gerektiğini vurgularken, merkezdeki bazı Demokratlar ise Trump’ın kültürel söylemlerle seçmen tabanını genişlettiğini belirtti.
Kimlik Siyaseti ve Demokratların Dönüşüm Arayışı
Trump'ın sert göç politikaları ve ekonomiye odaklanması, onun seçmenleri etkilemesinde önemli bir rol oynadı. Demokratların birçok sosyal adalet reformu, seçmenlerin bir kısmında ters tepti. Örneğin, Trump kampanyası, Harris'in federal mahkumlara yönelik cinsiyet geçiş ameliyatlarını desteklemesini merkezine alarak yaklaşık 21 milyon dolar harcadı.
Bu seçim sonuçları, Demokratların seçmenlerle nasıl daha etkili bağ kurabileceği konusundaki arayışlarını hızlandırdı.