Demokratik sivil “Yeni Anayasa” için: Ne, niçin, nasıl, kiminle ve nereye kadar? (1)

Abone Ol

Hatırlarsanız, 2008 yılında Yeni Anayasa konusu bugünkü hararetli tartışmalardaki gibi gündeme girmiş ve ülkedeki esaslı/yapısal her türlü problemin çözümü önündeki engel olarak sunulmuştu. Fakat her nedense toplumun büyük beklentilerini karşılamak ve 1982’den bu yana, artık köhnemiş ve yamalarla geçiştirilen anayasanın artık daha fazla “yama” kabul edecek hali kalmamasına rağmen konu birdenbire gündemden kalkmıştı.

Daha sonra 2010 yılından 2013 sonuna kadar belirli zaman aralıklarıyla sürekli gündemde oldu. Fakat üzerinde konsensus sağlanabilecek bir anayasanın ortaya çıkması, sanki görünmez eller tarafından devamlı değiştirilen sıcak gündemle ustaca ikinci plana itiliveriyordu.

Yeni Anayasa yeni bir uzlaşma ve halkın, siyasetin, idarenin/yönetimin taze bir başlangıç yapması, yeni bir beyaz sayfa açması için yeni bir fırsat demektir. Bu açık ihtiyaç duyulan yeni başlangıca çok yaklaşmamıza karşın, her seferinde bir aksilik çıkmıştı. Şimdi anayasa değişikliği yeniden gündemde ve konu büyük bir ciddiyetle tartışılıyor. Şimdiden 28 madde üzerinde iktidar ve muhalefetin uzlaşmış olması son derece olumlu ve sevindirici bir gelişme. Bütün toplum olarak makul beklentilerimizin karşılanması için çalışmaların hızlanarak devamını yürekten diliyoruz.

Hem bir idare hukuku profesörü olarak hem de sade bir vatandaş olarak 82 Anayasası’nın kabulünden 35 yıldan sonra, sivil ve uzlaşma üzerine kurulu bir anayasaya ilk defa bu kadar yaklaşmış olmanın heyecanını yaşıyorum.

Anayasa neden bu kadar önemli… “Devlet bütün kurumlarıyla bazı aksaklıklar olsa da işliyor ve bu durumda yeni anayasanın neyi değiştireceği” akıl çelecek bir soru olarak kafaları kurcalayabilir. İşte bunun için, toplumun bütün kesimleri açısından yeni bir dönüm noktası olabilecek bu fırsatı, geçmişteki örnekleriyle birlikte tarihi serencamıyla beraber okuduğumuzda konuyu anlayabiliriz.

Anayasa içeriğinin sistematiği ve lafzıyla mevcut anayasanın çok üzerinde bir metin olacağı gibi bir beklenti bizleri hayal kırıklığına uğratabilir. ABD anayasası gibi istisnaî tarihi metinler dışında, birçok devletin anayasası üç aşağı beş yukarı şekli anlamda birbirine benzer. Ülkenin devlet modeli, siyasi ve idari yapılanma/teşkilatlanma, temel hak ve özgürlükler konusunda esaslar, üç devlet erkinin/kuvvetlerin yapısı ve birbiriyle ilişkisi ve diğer maddeler.

Pekiyi, onları birbirinden farklı kılan asıl noktanın ne olduğu sorulursa, özellikle, bu farklılığı oluşturan iki boyutun vurgulanması gerekir. İlki anayasanın ruhuyla ilgilidir. İkincisi ise uygulamadır. Uygulayıcıların anayasaya saygıları, samimiyetleri ve maharetleri.

Dünyanın en ileri anayasa metnini en mutantan sözlerle süsleyerek getirseniz de sosyolojik tabanı olmayan, saygı gösterilmeyen ve kâğıt üzerinde kalan maddelerin, toplumun hâlihazır durumuna ve geleceğine herhangi bir katkı sağlamayacağı kesindir. Bugün artık kapsamlı bir anayasa değişikliği ülkenin her kesimden insanı tarafından bekleniliyor. Daha fazla gecikilmeden ve zamana yayılmadan böylesi bir anayasanın kabulü mutlak bir zarurete dönüşmüştür…