Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, DEAŞ elebaşı Ebubekir el Bağdadi’nin öldürülmesinin terörle mücadelede bundan sonraki kararlılığı perçinleyen bir gelişme olduğunu belirterek, “Fakat buradan özellikle Suriye’de YPG terör örgütüne bir kredi çıkartma, onlara bir paye verme şeklinde bir çabanın olduğunu da görüyoruz. Bunlara karşı da herkesin çok dikkatli olması gerekiyor.” dedi.
Kalın, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesinin akademik yıl açılışına katıldıktan sonra gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. ABD Başkanı Donald Trump’ın DEAŞ elebaşı Bağdadi’nin öldürülmesine ilişkin açıklamalarını değerlendirmesi istenen Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün konuya ilişkin sosyal medyadan yaptığı açıklamayı hatırlatarak, “Bu terörle mücadelede önemli bir kazanımdır.” dedi.
Türkiye’nin DEAŞ’la bugüne kadar bir çok cephede mücadele ettiğini, Fırat Kalkanı Harekatı’nda 3 binden fazla DEAŞ’lı teröristin etkisiz hale getirildiğini anlatan Kalın, binlerce DEAŞ’lı veya iltisaklı kişinin sınırda durdurulduğunu, yargılandığını, ülkelerine gönderildiğini dile getirdi. Kalın, şöyle konuştu:
“Özellikle son 3-4 yılda bu terör örgütünün Suriye ve Irak sahasında yükselişine paralel olarak biz çok ciddi bir mücadele verdik. Bu terör örgütü, her şeyden önce en çok İslam’a ve Müslümanlara zarar vermiş bir beladır, bir kanserdir. Bugüne kadar birçok Müslümanın kanına girmiştir. Suriye’de, Irak’ta, Ürdün’de, Türkiye’de başka yerlerde yaptığı saldırılarla yüzlerce masum insanın ölmesine sebep olmuş bir terör örgütüdür. Ne ideolojisi ne yöntemi ne sosyolojisi bu coğrafyayla uzaktan yakından ilgisi olan bir terör örgütü değildir. Dolayısıyla bunların temizlenmesi, bu sapkın ideolojinin ortadan kaldırılması Türkiye’nin de desteklediği, mücadele ettiği bir konudur.
Zaman zaman ‘Türkiye DEAŞ’la yeteri kadar mücadele etmiyor, bunların sınırdan geçişlerine izin veriyor, hatta bunları destekliyor’ gibi bir takım kara propaganda faaliyetlerinin yapıldığını gördük. Bunlara karşı en net cevabımızı biz Fırat Kalkanı Harekatı’nda, öncesinde ve sonrasında verdik. Bundan sonra da bu terör örgütüyle mücadelemiz etkin bir şekilde devam edecek. Bu konuda sadece askeri makamlarımız, ilgili birimlerimiz değil Diyanet İşleri Başkanlığımız da DEAŞ ideolojisinin ne kadar sapkın bir ideoloji olduğuna dair ilmi, akademik çalışmalar yaptı. Bunları daha da devam ettireceğiz.”
“DEAŞ VE FETÖ’NÜN DİNİ KULLANAN SAPKIN BİR İDEOLOJİ ANLAMINDA FARKI YOK”
Son dönemde din kaynaklı, İslam’ı ideolojisine alet eden iki terör örgütüyle karşı karşıya kalındığını ifade eden Kalın, bunun birisinin DEAŞ terör örgütü, diğerinin ise FETÖ terör örgütü olduğunu söyledi.
Dünyanın kendisine saldırdığı için DEAŞ terör örgütünü küresel bir terör problemi olarak gördüğünü ancak FETÖ’yü bu çerçevede görmediğini belirten Kalın, “Halbuki baktığınız zaman dini kullanan sapkın bir ideoloji anlamında ikisinin birbirinden bir farkı yok. İkisi de son tahlilde hedeflerine ulaşmak için şiddeti meşru gören, kullanan örgüt. FETÖ örneğinde de bunu 15 Temmuz’da gördük.” dedi. Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“DEAŞ’a karşı mücadelemiz etkin bir şekilde bundan sonra da devam edecek. Özellikle Suriye sahasında, bizim kontrolümüzde olan bölgelerde DEAŞ’ın bir varlık göstermemesi, hiçbir şekilde geri gelmemesi için de çalışmalarımız sürecek. DEAŞ liderinin öldürülmesi önemli bir kazanımdır, terörle mücadelede bundan sonraki kararlılığı perçinleyen bir gelişmedir fakat buradan özellikle Suriye’de YPG terör örgütüne bir kredi çıkartma, onlara bir paye verme şeklinde bir çabanın olduğunu da görüyoruz. ‘Onlar bir takım istihbarat paylaşımı yapmışlar, destek olmuşlar’ gibi. Bunların YPG terör örgütünü meşrulaştırmaya dönük birer çaba olduğunu biz görüyoruz. Bunlara karşı da herkesin çok dikkatli olması gerekiyor. Bizim açımızdan DEAŞ nasıl bir terör örgütüyse FETÖ nasıl terör örgütüyse PKK da onun Suriye’deki uzantıları olan YPG de PYD de onun değişik fraksiyonları da birer terör örgütüdür. Zaten dünyanın anlamadığı şey bu. Türkiye, aynı anda üç terör örgütüne karşı mücadele eden tek NATO ülkesidir, DEAŞ’a, FETÖ’ye ve PKK’ya karşı mücadele eden bir ülkedir.”
Bu mücadelede dünyanın yeteri kadar Türkiye’nin yanında durmadığına, destek vermediğine dikkati çeken Kalın, “Bu mücadeleyi biz kendimiz yaptığımızda Cumhurbaşkanımızın tabiriyle ‘terörü kaynağında kurutmak için’ adım attığımızda da bu sefer ‘Suriye’de demografik denge bozuluyor, insani kriz oluyor, DEAŞ’la mücadele zayıflıyor, DEAŞ geri gelecek’ gibi bir takım yalan yanlış haberlerle zihinlerin çelinmeye çalışıldığını görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Kalın, terörün her türüne karşı olduklarını belirterek, dünyada terör örgütleri arasında hiyerarşik ilişkiler kurarak, ayrım yaparak “bu iyi terör örgütüdür”, “bu kötü terör örgütüdür” diyerek terörle mücadele edilemeyeceğinin altını çizdi.
Terörün her türüne karşı el birliği ile mücadelenin şart olduğunu vurgulayan Kalın, “Bu DEAŞ için de geçerlidir, FETÖ için de geçerlidir, PYD, YPG, PKK için de geçerlidir.” dedi. DEAŞ’a karşı mücadelenin aynı kararlılıkla devam edeceğinin altını çizen İbrahim Kalın, “Fakat buradan YPG’yi aklamaya, onlara bir paye vermeye dönük çabaların da bizim açımızdan kabul edilemez olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim.” ifadesini kullandı.
“YOĞUN BİR DİPLOMASİ OLDU”
Bir gazetecinin, “ABD Başkanı Trump Türkiye’ye de teşekkür ederek, ülkeler arasında ilgili birimlerin haberdar edildiğini söyledi. Bu operasyona yönelik olarak Türkiye’den herhangi bir istihbarat ya da lojistik desteği söz konusu mudur?” sorusuna Kalın, şu yanıtı verdi:
“Askeri ve istihbari birimlerimiz Amerikan mevkidaşlarıyla bu konuda temas içerisinde oldular, koordinasyon da yaptılar. Özellikle, operasyonun yapıldığı gece askeri makamlarımız arasında yoğun bir diplomasinin olduğunu ifade edebiliriz. Biz zaten böyle bir şeyden sadece memnuniyet duyarız, buna destek oluruz. Böyle bir terör örgütünün burada yuvalanması, Suriye’de, bizim sınırımızda veya başka bir bölgede bizim zaten kabul edebileceğimiz bir şey değildir. Biz bugüne kadar terörle mücadelede, askeri ve istihbari anlamda destek sağladık, koordinasyon yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam ederiz.”
Geçmişte Türkiye’de yakalanıp ülkelerine iade edilen DEAŞ’lıların Avrupa ülkelerinde serbest bırakıldığını hatırlatan Kalın, “Sonra bir kısmı Fransa’da terör eylemlerine karıştı. Bugün de bakın yine aynı mesele yine karşımızda duruyor. Bizim devraldığımız bölgede bulunan DEAŞ’lı esirlerle ilgili Avrupa ülkeleri, kaynak ülke olarak bunları almak istemiyorlar. Çok ilginç bir şey. Halbuki uluslararası hukuka göre, o devletlerin mecburiyetidir kendi vatandaşını almak. Suç işlemiş olsa da alıp onu yargılar, gerekli hükümleri verir, cezası, infazı neyse, bunu uygular. Ama burada çok garip bir durumla karşı karşıyayız. Terörle mücadele ediyorsak, burada herkesin elbirliğiyle buna destek olması gerekir.” diye konuştu.
Türkiye’nin bugüne kadar terörle mücadelede üzerine düşenin fazlasını yaptığının altını çizen Kalın, “Cumhurbaşkanımızın dirayetli liderliğiyle Barış Pınarı Harekatı ile de hem sahada hem masada güçlü olmanın ve netice almanın çok güzel bir örneğini ortaya koyduk. Bundan sonra da DEAŞ, PKK, FETÖ terör örgütlerine karşı mücadelemiz hem sahada, hem masada hem her platformda kararlı bir şekilde devam edecek.” dedi.
“ZİYARET PLANLANIYOR, GÖRÜŞMEYLE İLGİLİ BİR TEYİT VEREMİYORUM”
Bir başka gazetecinin “Neçirvan Barzani’nin bir ziyareti olacak bu hafta içinde Türkiye’ye. Cumhurbaşkanı ile bir görüşme var mı?” şeklindeki sorusu üzerine Kalın, “Ziyaret planlanıyor, görüşmeyle ilgili şu anda bir teyit veremiyorum. Aslında çok önceden planlanmış bir şeydi bu. Bu son hadiseyle doğrudan ilgili değil.” diye konuştu.
Irak’ın kuzeyindeki yönetimle de bölgedeki bütün ülkelerle ve bölge yöneticileriyle olduğu gibi iyi ilişkilerin bulunduğunu, bu ilişkileri geliştirmek istediklerini dile getiren Kalın, bunun için temasların devam edeceğini söyledi. Zaman zaman Barış Pınarı Harekatı’nın Kürtlere karşı yapıldığına dair bir takım tezviratlarda bulunulduğunu anımsatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun böyle olmadığını aslında herkes biliyor. Bizim bölge Kürtleri ile herhangi bir sorunumuz yok, ülkemizde yaşayan Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok, bizim sorunumuz Kürtleri de ezen, onlara zulmeden terör örgütüdür, onları asla temsil etmeyen terör örgütlerine karşı mücadeledir. Aynı şey Suriye için de geçerli. Suriye’de PKK’lı, YPG’li olmayan Kürtlerle bizim bir sorunumuz yok, iyi ilişkilerimiz var. Bunlar, Anayasa Komisyonunda da müzakerelerde de var, Cenevre, Astana süreçlerinde de var. Biz onları desteklemeye devam edeceğiz. Ama terör örgütüyle yollarımızı da kesin bir şekilde ayrıştırdığımızı ve terör örgütüne karşı de mücadeleye devam edeceğimizi ifade etmek isterim.”
Kalın, bir gazetecinin, “Cumhurbaşkanı’nın Almanya Şansölyesi ile görüşmesi oldu, bir yandan da dörtlü bir zirve durumu var. Ona ilişkin bir takvim gündeme geldi mi?” sorusunu yanıtlarken, şunları kaydetti:
“Onların Cumhurbaşkanımıza bir Londra daveti var. Cumhurbaşkanımız da çok haklı olarak ‘konu Suriye, mülteciler, bizim ülkemiz, bu coğrafyada yaşanan gelişmeler, gelin bu toplantıyı İstanbul’da, Antep’te, Urfa’da yapalım’ dedi. Bize göre de doğru adres bu üç şehirden birisidir. En doğrusu Gaziantep ya da Şanlıurfa’dır. Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor, temas halinde olacağız. Eğer gerçekten bu görüşmeyi önemsiyorlarsa, bu konuyu önemsiyorlarsa gelip bu toplantıyı Türkiye’de Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde yapmaları bence daha isabetli olur. Çünkü Cumhurbaşkanımız iyi bir ev sahibidir, hangi şehrimiz olursa olsun onları en güzel şekilde ağırlayacağından kimsenin şüphesi olmasın.”
TÜRKİYE’NİN İLK TEMATİK ÜNİVERSİTESİ
Kalın, akademik yıl açılışına katıldığı Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi ile ilgili değerlendirmelerde de bulunarak, özellikle müzik ve sanat alanında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu vizyonla yeni bir temel atıldığını, Türkiye’nin ilk tematik üniversitesinin de böylece kurulduğunu ifade etti.
Rektör Erol Parlak’ın iki yıl gibi kısa bir sürede 400’ün üzerinde öğrenci ve 40 dolayında akademik kadro ile çok iyi bir çalışmanın temellerini attığını belirten Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Özellikle müziğimizin, kültürümüzün, sahne sanatlarının, şiirin, edebiyatın, görsel sanatların bir arada bütünlük içinde ele alınacağı bir ilim yuvası inşa edildi. Kampüs gezildiğinde Neşet Ertaş Sokağı ile Pir Sultan Abdal Caddesi, Mozart ile Dede Efendi, Itri ile Bach burada birbiriyle barışık şekilde Anadolu müzik irfan geleneğini hem de dünya kültürlerini bir araya gelen bir ortam haline geldi.” değerlendirmesini yaptı.