Bu yıl 50.’sinin düzenlendiği ve 21-24 Ocak 2020 tarihleri arasında yapılmakta olan WEF ( World Economic Forum) Dünya Ekonomik Forumu’nun bugün ikinci günü icra ediliyor.
Dünya ülkelerinin önemli sorunlarının tartışıldığı ve içerisinde yaşadığımız gezegenimizin ne tür problemlerle karşı karşıya kaldığı konularının ön planda tutulduğu uluslararası bir forum hüviyetinde olan Davos Zirvesi dünya çapında katılımcılarla her yıl ocak ayında İsviçre’nin Davos kasabasında yapılıyor.
Son yıllarda dünyayı etkileyen küresel ısınmadan ekonomilerde adil yapıların nasıl oluşturulacağına, su kaynaklarının nasıl verimli kullanılması gerekliliğinden teknolojik değişimlerin hayatı nasıl etkileyeceğine ve toplumsal tepkilerin hangi sebeplerle ortaya çıktığından iş dünyasının toplum sorunlarına hangi metotlarla ne kadar eğilmesinin daha verimli olabileceğine kadar yüzlerce konu başlığı zirvede tartışılıyor.
Bundan önceki yıllarda da bu konulara yakın konu başlıkları hep tartışıldı ama gelinen noktada hâlâ dünyada ne adalet istenilen noktaya gelebildi, ne sömürü düzeni son bulabildi ne de servetlerin paylaşımında sosyal refahın yükseltilmesi amacı güdülerek bir ekonomi modeli ortaya konulabildi.
Maalesef ben merkezli modellemelerin hazin sonu budur. Ama ben yerine biz merkezli bir yaklaşım ortaya konulabilirse dünyanın gidişatı değişebilir.
Açıkçası batı medeniyeti bu zamana kadar bunu başarabilmiş konumda değil.
Her zaman karlılık, her zaman üretim ve her zaman yüksek servet beklentisiyle yapılan yatırımlarla insan hayatını tehdit eden bir doğal yaşam alanına çevrilmiş bir dünyaya sahip olduk ki sonuçta doğal denge bozularak iklimler değişmeye buzullar ise erimeye başladı.
Ekonomilerde birkaç kişi veya aile tüm serveti eline aldı toplumun diğer geniş kesimleri fakirliğe ve yoksulluğa mahkûm edilir bir hale getirildi. Dolayısıyla da birçok ülkede bu gidişata isyan edenlerin sayıları her geçen gün artıyor.
Küresel ısınmanın artmasıyla su kaynakları kurumaya yüz tuttu ve elimizdeki kaynakları verimli kullanamaz hale geldik.
Teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişmekte insan ile teknoloji arasındaki ince çizgi her dakika biraz daha incelmektedir. Robotların birçok iş kolunda insanların yerini alacağını bugünden kestirebiliyoruz. Durum böyle olunca da şu soruyu sormadan geçemiyoruz çalışacak alanı daralan insan geçimini nereden ve nasıl kazanacaktır?
İş dünyası elde ettiği kazancını ortaya koyduğu faaliyette rolü olan tüm kesimlerle adil bir şekilde paylaşmalıdır ki dünya da huzur artsın, refah artsın ve çekişmeler azalsın.
Bunun için öncelikle adalet mekanizmasının iyi oturtulması gerekmektedir. Mekanizmayı oturtabilmek için de belki batı medeniyeti kendi ülke sınırları içerisinde iyi bir düzeye getirdiği adaleti mazlum coğrafyalarda da yaptıklarıyla “Adalet herkes için vardır” ilkesinin hep geri plana atılmamasının önünü açmalıdır.
Ama bu zamana kadar yaptıkları bu ilkenin hep geri plana atılmasından yanaydı.
Bu Davos bunun miladı olabilir mi?
Milat olmazsa dünyadaki huzursuzlukların bir kat daha artacağını bilerek ve kafa yapısının değişmediğini de gördüğümüze göre sorunun cevabı kanımca hayırdır.