Gündem

Darbe soruşturmasında hakimden süikast iddiası

Abone Ol

Anadolu Adalet Sarayı’nda darbe girişimine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında 60’a yakın hakim ve savcının tutuklama kararına imza atan Sulh Ceza Hakimi, kendisine yönelik ‘suikast ihtimaline’ karşı suç duyurusunda bulundu. Hakimin suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldı.

DİKKAT ÇEKEN KARARLAR VERDİ

Darbe girişimine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında hakim ve savcıların tutuklama kararları ile FETÖ/PDY’ye yönelik soruşturmalarda önemli kararlara imza atan Anadolu Sulh Ceza Hakimi Hasan Akdemir, kendisine yönelik suikast ihtimaline binaen savcılığa başvurdu.

FRENLERİNİN TUTMADIĞINI FARK ETTİ

Edinilen bilgiye göre olay şu şekilde gelişti. Hakim Hasan Akdemir dün sabah saatlerinde adliyeye aracıyla normal bir şekilde geldi. Akşam saatlerinde otoparka park ettiği aracıyla adliyeden çıkış yapan hakim Akdemir, yolda giderken frenlerinin tutmadığını fark etti ve aracını yetkili servise götürdü. Servis tarafından incelenen 2015 model Volkswagen Passat marka dizel otomatik aracın frenlerinin hiç tutmadığı belirlendi. Servisteki görevlilerce Akdemir’e aracının yeni olduğu için dışarıdan bir müdahale ile söz konusu durumun oluşabileceği bilgisi verildi.

SORUŞTURMA BAŞLATILDI

Yaşanan durum polise haber veren Hakim Akdemir, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na kendisine yönelik suikast ihtimaline binaen suç duyurusunda bulundu. Anadolu Örgütlü, Kaçakçılık ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu ise Akdemir’in suç duyurusu üzerine soruşturma başlattı. Akdemir’e ait aracın teknik incelemeye alındığı öğrenilirken adliyenin otoparkında da olaya ilişkin görüntü kaydı olup olmadığı ise araştırılıyor.

HAKİMİN VERDİĞİ FETÖ OPERASYONU SORUŞTURMASI KARARI

İstanbul merkezli 3 ilde yapılan FETÖ/PDY operasyonları kapsamında 20 kişinin “Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve üye olmak”, “Terör örgütünün finansmanını sağlamak”, “Terör örgütü propagandası yapmak”, “Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklamak” tutuklanmasına karar veren hakim Akdemir, geçtiğimiz Haziran ayında 25 sayfalık bir karar yazmıştı.

Pinhan Restoran’da imha edilmek üzere ele geçirilen belgelerin ardından şüphelilerle ilgili tutuklama veren hakim Akdemir kararında, “Pinhan Restorant olarak bilinen ve maruf olan bu yerin hareket merkezi olarak kullanılmış olması, buluşma noktası olarak tespit edilmiş olması ve pinhanın sözlük anlamının ‘gizlenen, üzeri örtülen, saklanan’ olarak Arapça ve Farsçada kullanılan bir kelime olduğu kanaatine varılmıştır. Söz konusu örgütün var olup olmadığı hususunun tartışmasız olduğu, böyle bir örgütün var olduğunun herkesçe bilinen bir gerçek olduğu, böyle bir örgütün maruf olması nedeniyle maruf olan şeyin ispata muhtaç olmadığı, bu örgütün herkesçe de bilindiği üzere belli hedeflere ulaşmak için her türlü yöntemi mübah saydığı, dolayısıyla TCK’da örgütlü suçların soruşturma aşamasında basit şüphenin dahi çok büyük önem arz ettiği gibi dosyamızda söz konusu bu kararımızın verilmesi için makul ve yeterli şüphe bulunmuştur” demişti.

HAKİMİN VERDİĞİ DARBE GİRİŞİMİ SORUŞTURMASI KARARI

Öte yandan Hakim Akdemir, darbe girişimine ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında 60’a yakın hakim ve savcının “Silahlı terör örgütüne üye olma” ve “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlarından tutuklama kararını verdi. Hakim Akdemir 13 sayfalık tutuklama kararında, “Sevk edilen şüphelilerin her ne kadar Hakimlik ve Savcılık mesleğini yapıyor olsalar da, silahlı terör örgütü olan FETÖ/PDY üyesi oldukları, örgüt üyeliği bilinç ve kastı ile örgütün diğer mensupları devletin tüm silah imkanlarını kullanan askerler tarafından yapılan darbe girişimine fikir ve eylem birliği olarak katıldıkları, ayrı ayrı tutuklanmalarına karar verilmesi kamu adına talep edildi. Yıllardır organize bir şekilde kendilerinden olmayan kamu çalışanlarının Emniyet Müdürlüğü, askeriye, tıbbiye, mülkiye ve adliye gibi kurumlarda binlercesinin sicilleri bozularak terfi ettirilmediği veya memurluktan atıldığı, bunlar yapılırken hiçbir hukuk kuralı tanınmadığı, kendilerine olan güvenin 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumla HSYK’yı da ele geçirerek kendilerine olan güvenin aşırı boyutlara çıkmasıyla rahat hareket etmeye başladıkları kanaatine varılmıştır” cümlelerini kullandı.