Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirmek için darbe yapan cuntanın Rabia ve El Nahda meydanlarında gerçekleştirdiği katliamın üzerinden üç yıl geçti.
Yüzlerce masum insanın katledildiği ve yaralıların diri diri yakıldığı vahşetin acıları hâlâ tazeliğini koruyor.
Katliamın yıldönümünde El Cezire kanalında yayınlanan belgesel darbecilerin işledikleri cinayetin boyutunu bir kez daha gösterdi.
Rabia ve El Nahda’da gerçekleştirilen vahşetin savunulabilecek hiçbir yanı yok.
Bu nedenle, darbeye destek verenler suçlarının hatırlatılmasından ve katliamdaki rollerine işaret edilmesinden rahatsız oluyorlar.
Oysa Rabia ve El Nahda’da gerçekleştirilen katliamdan Abdulfettah El Sisi kadar darbeye destek veren ve cuntaya meydanlardaki kalabalıkları ne pahasına olursa olsun dağıtması için baskı yapan Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan da sorumlu.
BAE’li bakan Enver Gırgaş’ın Rabia belgeseli nedeniyle El Cezire’yi suçlayıp, “El Cezire, İhvan kanalı olmayı seçerek kendini ikinci plana itti” demesinin nedeni bu.
İşledikleri suçun zamanla unutulup gitmesini istiyorlar.
Bu arada Mısır’da Rabia ve El Nahda katliamı öncesi Abdulfettah El Sisi’yle görüşerek kan dökülmesini önlemeye çalıştığını iddia eden davetçi Muhammed Hassan’ın açıklamaları tartışılıyor.
El Vatan gazetesine konuşan Hassan, masum insanların ölmesini önlemek için çaba sarfettiğini fakat İhvan liderlerinin kendisini ihanetle suçlayarak arabuluculuğunu reddettiklerini söylüyor.
Abdülfettah El Sisi’nin yaklaşımının gayet esnek olduğunu, buna karşılık İhvan liderlerinin mantıksız şart ileri sürdüklerini iddia ediyor.
Hassan ayrıca, o sırada Kahire’de bulunan AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’un İhvan liderlerine Mursi’nin yeniden cumhurbaşkanlığına döneceği sözü verdiğini ve İhvan’ın bu nedenle katı bir tavır sergilediğini öne sürüyor.
Son olarak da devlet ve İhvan arasındaki gerginliği gidermenin en iyi yolunun Rabia ve El Nahda kurbanları için devletin kan parası ödemesinin en iyi çözüm olduğunu söylüyor.
Hassan’ın bu açıklamalarına İhvan’ın cevabı gecikmedi.
Cemaat liderlerinden Mısır Planlama eski Bakanı Amr Derrac, Hassan’ın nefes alıp verir gibi yalan söylediğini, kendisiyle hiç karşılaşmadığı halde Hassan’ın konuştuklarını iddia ettiğini, bahsettiği günlerde de Ashton’un Mısır’da olmadığını açıkladı.
Katliamda Hassan gibi sözde âlimlerin de rolü olduğuna dikkat çekti.
Abdulfettah El Sisi’yi savunmak ve İhvan’ı suçlamak için kırk takla atan Muhammed Hassan’ın açıklamaları çelişkilerle dolu.
Hem Ashton’un İhvan’a durumu kabullenip darbeye teslim olmaları gerektiği tavsiyesinde bulunduğunu söylüyor.
Hem de aynı Ashton’un İhvan liderlerine Mursi’nin yeniden iktidara döneceği sözü verdiğini iddia ediyor.
Utanmasa “Katliamı İhvan yaptı” diyecek.
Kan parası önerisi ise Rabia’da ve El Nahda’da katledilenlerin cuntanın iddia ettiği gibi teröristler olmadığının, bilakis masum insanların vahşice katledildiğinin itirafı niteliğinde.
Bizim açımızdan buradan çıkarılacak ders şu:
Muhammed Hassan gibiler diktatörlerin ve cuntaların koltuk değnekleri gibidir.
Darbeye zemin hazırlanmasının ve meşruiyet kazandırılmasının araçlarıdır.
İslam davetçisi kisvesi altında postal yalayıp darbe davetçiliği yapanlara itibar etmemek ve hatta varlıklarına izin vermemek gerekir…