Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlılığı, terör ve G-20

Abone Ol

G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye dönük eleştirileri son derece isabetliydi. PYD’ye verilen silahlar bugün PKK’ya yapılan operasyonlarda ele geçiriliyor. DEAŞ’a karşı kullanılmak üzere verildiği söylenen silahlar askerimize polisimize karşı kullanılıyor.

ABD bir dünya gücü olabilir. Bu ona her şeyi yapma hakkı vermez. Uluslararası hukuk diye bir kavram var. Terör örgütlerini silahlandırmak bütün hukuki metinlerde suçtur. Bugün Katar’a ambargo uygulayanların yegane gerekçesi, terör örgütlerine destek olmak. Katar küçücük bir ülke, bir şehir devleti. Aşiret hiyerarşisi ile yönetilen ülke. Katar’ın gerçekte herhangi bir örgüte destek verip vermediğini bilmiyoruz. Irak’ı işgal eden aynı ABD kimyasal silahlar yalanını ortaya atmıştı. Sonradan bunun bir bahane olduğu anlaşıldı. Katar meselesinde de benzer bir uygulamanın yapılmadığını düşünmek için hiç bir sebep yok.

Suriye’nin ABD tarafından -haydut devlet- ilan edilmesinin nedeni, terör örgütlerine destek verdiği iddiasıydı. Suriye’de demokratik bir yönetimin olmadığı, çoğunluğun azınlığa ezdirildiği doğru. Ama bu teröre destek anlamına gelmiyor. Netice de aynı bahane ile Suriye’ye de müdahale edildi. Milyonlarca insan ülkesini terk etti. O insanların sayısı kadar yani milyonlarca trajedi yaşadı. Ülkelerini terk edenlerin çilesi orada bitmedi. Gittikleri ülkelerde de hüsn-ü kabul görmediler. İçlerinden bazılarının serkeşliği hepsine mal edildi. İstenmeyen misafir durumuna düştüler.

Ortadoğu’yu terör bahanesi ile karıştıran ABD bugün bir terör örgütü olan PKK uzantısı PYD’ye yardım ediyor. Verilen silahlar DAEŞ’in elindekilerle mukayese edildiğinde amacın DAEŞ ile mücadele olmadığı hemen ortaya çıkıyor. ABD daha büyük bir hedef için PYD’yi silahlandırıyor. PKK’nın 30 yıldır Türkiye’de mücadele ettiği düşünülürse açık hedefin DAEŞ ,gizli hedefin Türkiye olduğu anlaşılır. Bu bakımdan Cumhurbaşkanının gösterdiği tepki ve getirdiği eleştiriler yerindedir.

Diğer yandan Demirtaş’la ilgili provakatif soruya verilen cevap da Türkiye’nin son bir kaç yıllık gelişmelerden gerekli dersleri çıkardığını gösterir mahiyettedir. Cumbaşkanı Erdoğan, Demirtaş’ın terörist olduğunu, Kobani eylemelerini gerekçe göstererek söyledi. Bu doğru bir tanımlama. DAEŞ’in Kobani önlerine geldiği dönemlerde halkı sokağa çağıran Demirtaş’tı. Bu çağrı üzerine sokaklar savaş alanına döndü, suçsuz günahsız kırkın üzerinde hayatını kaybetti. Azmettirici Demirtaş’tı. Devlet, o gün de bu gerçeği görmüş ama çözüm sürecinin devamı için beklemişti. Aynı dönemlerde bazı HDP milletvekillerinin tehditvari açıklamaları, terör örgütüne methiyeler düzen beyanları gazete sayfalarında duruyor. PKK’ya yaslandığını söyleyenleri, PKK sizi tükürükle boğar diyenleri, vatandaşı camiden çıkarıp sokakta namaz kıldıranları, Öcalan’ı iyilik meleği yapanları bu millet unutmadı. Devletin alicenaplığı PKK ve uzantıları tarafından bir zaaf gibi görüldü. Bir kaç militan ve ABD’nin desteği ile vatan toprağını parçalayacaklarını, kardeşi kardeşten koparacaklarını düşündüler. Ama hem devlet zamanında uyandı hem de vatandaş PKK’nın barış değil kan ve göz yaşı istediğini gördü. Bugün artık dün değil. Geçmişin zaaflarını bugüne taşıyacaklarını sananlar aldanıyor. Terörün her rengini yok etmeye bu millet kararlıdır. Cumhurbaşkanının açıklamaları hem toplumda makes bulmakta hem de çözüm sürecinin gönüllerde bıraktığı tortuları temizlemektedir. Başarı milletçe kararlı durmaya bağlıdır. Şehitler verecek, evlatlarımızı kaybedecek ama bu ülkenin tek bir taşını kimseye peşkeş çekmeyeceğiz. Cumhurbaşkanın kararlılığı, Türk milletinin desteği, bu topraklar üzerinde- hayal kurulamayacağını- herkese gösterecektir.