Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından millete seslendi.
Erdoğan, “Ülkemizin sağlıktan dış politikaya, tabii afetlerden ekonomiye kadar olan tüm önceliklerini görüştüğümüz kabinemizde yaptığımız istişarelerle önümüzdeki dönemin yol haritasını çıkartıyoruz.” diye konuştu.
Gündemlerinin ilk maddesinin koronavirüs salgını olduğunu dile getiren Erdoğan, salgının tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de tehdit etmeyi sürdürdüğünü belirtti.
Dünyada vaka sayısının 28 milyona yaklaştığını, ölü sayısının da 900 bini aştığını söyleyen Erdoğan, “Yerküredeki hiçbir yerin bu salgının etkisinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Günlük vaka rakamlarının 80 bini, ölü sayılarının bini geçtiği ülkeler var. Avrupa ülkelerinin bazıları salgının yeni dalgası ile boğuşuyor.” değerlendirmesini yaptı.
Bu fotoğraf içinde Türkiye’nin hem sağlık alt yapısının gücü hem alınan tedbirler sayesinde oldukça iyi bir noktada bulunduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak mevcut durum da bizim için kabul edilebilir değildir. Vaka ve vefat sayılarındaki kısmi yükselişten derin üzüntü duyuyoruz. Vatandaşlarımızdan ‘tamam’ diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kurallarına sıkı bir şekilde riayet etmelerini bekliyoruz. Ayrıca her ilimizde ihtiyaçlara göre ilave tedbirler alıyoruz. Bu çerçevede kafe ve restoranlar kurallara uygunluk bakımından çok daha sıkı şekilde denetlenecektir. Toplu taşımada tüm illerimizde ayakta yolcu alınmasına kesinlikle müsaade edilmeyecektir. Riskli illerde İl Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla kapasite sınırlamasına da gidilebilecektir. Maske kullanımı başta olmak üzere kurallara uymayanlara kesilen cezalar muhakkak tahsil edilecektir. Esnek ve kademeli mesai usullerinin yaygın şekilde tatbiki sağlanacaktır.”
“BAŞARI VATANDAŞLARIMIZIN VERECEĞİ DESTEĞE BAĞLIDIR”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın salgının seyri ile ilgili her hafta kapsamlı bilgilendirme yaptığını hatırlatan Erdoğan, “Günlük vaka, vefat, yoğun bakım istatistikleri de her akşam yayınlanıyor. Şeffaf bir şekilde yürüttüğümüz bu sürecin başarısı vatandaşlarımızın vereceği desteğe bağlıdır. Koronavirüs henüz tam olarak çözülememiş dolayısıyla etkin ve kullanılabilir tedavisi bulunamamış bir hastalıktır. Bu durum sağlam veya hasta bir bireyin veya her bireyin kendi tedbirini kendisinin almasını zorunlu kılıyor. Hükümet olarak mart ayından sonra açtığımız çok sayıda yüksek kapasiteli hastane ile teşhis ve tedavi imkanlarını sürekli genişletiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Sağlık çalışanlarının çok büyük bir özveriyle vatandaşlara hizmet vermek için canla başla çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, “Bu vesileyle doktorundan temizlik görevlisine kadar 1 milyon 100 bin sağlık ordumuzun her bir mensubuna şükranlarımı sunuyorum. Valisinden kaymakamına, polisinden jandarmasına kadar mülki idare teşkilatımız da bu sürece büyük destek veriyor. Vefa sosyal destek grupları, bünyesinde görev alan 144 bin kişiyle toplamda 16 milyon talebi karşılayarak vatandaşlarımızın hizmetine koşmuştur. İçişleri Bakanlığımız yayınladığı genelgelerle, yürüttüğü denetim faaliyetiyle salgın tedbirlerinin en etkin şekilde uygulanmasını sağlamıştır.” ifadelerini kullandı.
“ASIL İŞ VATANDAŞLARIMIZIN KENDİNDE BİTİYOR”
Salgınla mücadelede görev alan tüm mülki idare teşkilatına, polislere, jandarmaya ve 112 personeline teşekkür eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Bununla birlikte bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim ki asıl iş vatandaşlarımızın kendinde bitiyor. Kalabalık etkinliklerden uzak durmadığımız, sokakta, iş yerinde hatta evde belirlenen kurallara uymadığımız sürece ne açtığımız hastaneler ne cezai tedbirler tek başına bizi virüsten koruyabilir. Her vatandaşımızı kendimizin, evlatlarımızın, aile büyüklerimizin, sevdiklerimizin, yaşadığımız şehirdeki herkesin sağlığı için seferberlik ruhuyla bu sürece destek vermeye davet ediyorum. Daha iyi bir çözüm bulunana kadar hayatımızı temizlik, maske, mesafe tedbirlerine göre yeniden düzenlemeliyiz.
Sonbaharın yaklaşmasıyla birlikte soğuk algınlığı ve grip gibi mevsim hastalıklarının yükü üzerimize binmeden, günlük vaka sayılarını 100’ün altına, vefat sayılarını da mümkünse sıfıra indirmeliyiz. Dünyanın geri kalanında bu salgın tamamen bitmeden bizim gerçek anlamda kendimizi güvende hissedemeyeceğimizi elbette biliyoruz. Önemli olan ülke ve millet olarak salgından korunma yöntemlerini en ideal düzeyde uygulamamızdır. Tedbiri hakkıyla aldıktan sonra takdiri Rabbimize bırakacağız.”
Salgında hayatını kaybeden tüm vatandaşlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen Erdoğan, “Halen tedavisi süren vatandaşlarımıza Mevla’dan şifalar niyaz ediyorum. Rabb’im ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten, hastalıktan iç ve dış saldırıdan muhafaza eylesin diyorum.” ifadelerini kullandı.
Salgın döneminde Türkiye’ye yaptıkları hizmetleri aksatmadıklarını ve sağlıkta yaklaşık 10 bin yatak kapasiteli şehir hastanelerini ve diğer hastaneleri hizmete sunduklarını aktaran Erdoğan, “Aldığımız ilave personelle sağlık kurumlarımızın insan kaynağını tahkim ettik. Maskeden koruyucu elbiseye, solunum cihazından teste, ilaçtan dezenfektana kadar salgınla mücadele için gereken her türlü araç gereci yerli olarak üretip, kullanıma soktuk. Mesela ürettiğimiz 9 bin 350 solunum cihazından 2 bin 750’sini ihraç ettik.” dedi.
Salgınla mücadelede attıkları her adımda bilim insanlarının tavsiyelerini göz önünde bulundurduklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
“Vatandaşlarımızın testten ilaca ve yataklı tedaviye kadar ihtiyaçlarını ücretsiz olarak karşıladık. Bu kritik dönemde dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir vatandaşımızı sahipsiz bırakmadık. Salgının başından itibaren 141 farklı ülkeden 100 bin vatandaşımızı kurduğumuz ulaşım köprüleri ile ülkemize getirdik. Bu süreçte tüm dünyanın gıptayla baktığı genel sağlık sigortası sistemimizin ve sağlık alt yapımızın gücünü bir kez daha test etme imkanı bulduk. Ekonomide teşviklerden organize sanayi bölgelerine ve gümrüklere test merkezleri kurmaya kadar üretim çarklarının durmaması için her türlü tedbiri aldık. Sosyal koruma kalkanı altında istihdamı ve gelir seviyesi düşük vatandaşlarımızı desteklemeye yönelik çok sayıda programı hayata geçirdik. ‘Biz Bize Yeteriz’ kampanyasında toplanan 2 milyar 76 milyon liralık meblağı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu üzerinden hane başı biner liralık ödemelerle vatandaşlarımıza aktarıyoruz.”
“VERİLER ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE GÜÇLÜ BİR TOPARLANMA YAŞAYACAĞIMIZA İŞARET EDİYOR”
Erdoğan, salgının ekonomideki etkisine ilişkin, “Yılın ikinci çeyreğinde, beklendiği gibi bir küçülme yaşamış olsak da, gelişmiş ülkeler dahil dünyadaki pek çok devletten daha iyi durumda olduğumuz bir gerçektir. Tüm veriler üçüncü çeyrekte güçlü bir toparlanma yaşayacağımıza işaret ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Kovid-19 tedavisi yapan hastanelere bakım hizmeti bedeli olarak hasta başına 666 lira ödeme yaptıklarını belirten Erdoğan, yoğun bakımda bu miktarın iki katına çıktığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği, işsizlik ödeneği ve sosyal destek programı gibi başlıklar altında çalışanlara ve vatandaşlara yaklaşık 34 milyar liralık karşılıksız kaynak aktardıklarını, fesih kısıtlamasını ve nakdi ücret desteğinin süresini 2 ay daha uzattıklarını anımsattı.
Kısa çalışma ödeneğinin 31 Ekim’e kadar verilmeye devam edeceğini aktaran Erdoğan, ağustos sonu itibarıyla 2,3 milyon kişi için kısa çalışma ödeneğinin uzatılması talebinde bulunulmamasının, iş yerlerinin pek çoğunun normal çalışma düzenine geçtiğini gösterdiğini dile getirdi.
“AĞUSTOS AYI İHRACATIMIZI GEÇEN YILIN AYNI AYININ BİLE ÜZERİNDE BİR RAKAMLA KAPATTIK”
Erdoğan, normal çalışma düzenine geçen iş verenlere de 3 aya kadar asgari ücret üzerinden sigorta prim desteği vererek faaliyetlerini sürdürmeye teşvik ettiklerini vurguladı. Erdoğan şöyle devam etti:
“Böylece devletimizin hastalıkta ve sağlıkta her zaman vatandaşının yanında olduğunu gösterdiğimize inanıyoruz. Yılın ikinci çeyreğinde beklendiği gibi bir küçülme yaşamış olsak da gelişmiş ülkeler dahil dünyadaki pek çok devletten daha iyi bir durumda olduğumuz bir gerçektir. Tüm veriler üçüncü çeyrekte güçlü bir toparlanma yaşayacağımıza işaret ediyor. Yılın 8 ayında sanayi siciline kayıt yaptıran firma sayısının geçen yıla göre yüzde 8 artarak 9 bin 352’yi bulması bu alandaki canlılığın işaretlerinden biridir. Aynı şekilde yılın 8 ayında 7 yeni organize sanayi bölgesi faaliyete geçti. Tüm organize sanayi bölgelerimizde 50 bin istihdamla 761 yeni fabrika üretime başladı. Yatırım teşvik belgeleri özel sektörün yatırım talebinde yüzde 30’luk bir artış olduğunu ifade ediyor.
Ağustos ayı ihracatımızı geçen yılın aynı ayının bile üzerinde bir rakamla kapattık. İhracatçılarımızın ihtiyaç duydukları tüm bilgileri Kolay İhracat Platformu adı altında tek çatı altında topladık. Bu platformda pazar önerilerinden vergi oranlarına, rakip ülke bilgilerinden uluslararası mevzuata kadar geniş bir yelpazede ihracatçılarımıza destek sağlanıyor. Sanayi üretimindeki kapasite kullanım oranlarındaki güven endekslerindeki tüm veriler yılı pozitif bir büyümeyle tamamlayacağımızı gösteriyor. Pek çok gelişmiş ülkenin açıkladığı ekonomik paket destekleri kağıt üzerinde kalırken, biz taahhüt ettiğimiz her şeyin neredeyse tamamını hayata geçirdik.”
Sadece KOSGEB aracılığıyla yılın 8 ayında KOBİ’lere 963 milyon lira destek ödemesi yaptıkları bilgisini veren Erdoğan, ülkedeki her kesimin açıkladıkları destek ve teşvik paketlerinden yararlandığını söyledi.
“ÇOCUKLARIMIZIN EĞİTİM ÖĞRETİM HAYATLARININ AKSAMADAN DEVAM ETMESİ TEK GAYEMİZDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgının başladığı günden bu yana, ilk, orta ve yüksek eğitim kademelerinde uzaktan eğitim sisteminin en iyi şekilde devam ettirildiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
“Yeni dönemde eğitim öğretime salgın şartlarını da dikkate alarak hem yüz yüze eğitimi hem de uzaktan eğitimi birlikte gerçekleştireceğimiz bir sistemle devam edeceğiz. Buranın altını çiziyorum, ailelerin tercihine göre, okul öncesi ve ilkokul birinci sınıf öğrencilerinden başlayarak okullarımızı eğitim öğretime açıyoruz. Bu uygulama salgının seyrine göre şehirlerimizde farklılık gösterebilecektir. Çocuklarımızın eğitim öğretim hayatlarının aksamadan devam etmesi tek gayemizdir.”
Salgın döneminden en menfi etkilenen sektörün turizm olduğunun altını çizen Erdoğan, “Ülkemiz için oldukça önemli bir istihdam ve gelir kaynağı olan bu sektörün kısmen de olsa sezonu kurtarabilmesi için gerçekten çok gayret gösterdik. Yaptığımız görüşmeler ve kurduğumuz sistem sayesinde dün itibarıyla 10 milyon turist rakamını geride bırakmayı başardığımız ortada. İnşallah yıl sonuna kadar bu rakamı çok daha yüksek seviyelere çıkartacağız.” diye konuştu.
Salgın döneminde içeride alınan tedbirlerin ve dünya genelindeki olumsuzlukların ekonomik ve sosyal etkilerini süratle ortadan kaldırmayı amaçladıklarını aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
“Sadece bununla kalmayacak, salgının tetiklediği siyasi ve ekonomik yeniden yapılanma sürecinden inşallah ülkemizin en karlı şekilde çıkmasını temin edeceğiz. Özellikle üretimde gerçekten güçlü altyapısı, yetişmiş insan gücü, sürekli gelişen teknolojisi ve lojistik avantajıyla Türkiye’nin önünde yepyeni bir dönemin açıldığına inanıyoruz. Nitekim bunun etkilerini şimdiden görmeye başladık. İş dünyamızı bu yeni dönemin fırsatlarını en geniş şekilde değerlendirmeye davet ediyoruz. Her zaman olduğu gibi önümüzdeki süreçte de tüm imkanlarımızla iş imkanlarımızın yanında yer almayı sürdüreceğiz.”
“KARADENİZ’DE VE AKDENİZ’DE YENİ MÜJDELERLE SEVİNCİMİZİ DAHA DA ARTIRACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Karedeniz’de keşfettikleri doğal gaz rezervinin, geleceğe ilişkin ümitlerinin hayata geçişinin adeta sembolü haline geldiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Sakarya doğal gaz rezervi 1,9 milyar varil eş değeri olan petrol karşılığıyla dünyada bu yıl keşfedilen ikinci en büyük kaynaktır. Ayrıca gaz kalitesi bakımından da dünyadaki sayılı rezervler arasındadır. İnşallah Karadeniz’de ve Akdeniz’de yeni müjdelerle bu sevincimizi daha da artıracağız. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması için hep birlikte daha çok çalışmamız, daha çok ter dökmemiz, daha çok mücadele etmemiz gereken bir döneme giriyoruz. Tabii Türkiye siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlendikçe karşısına çıkan, çıkartılan engeller de artıyor. Özellikle son 7 yıldır bu durumun pek çok örneğini hep birlikte yaşadık. Gezi olaylarında ülkemizden 24 saat canlı yayın yapan uluslararası medya, Avrupa ve Amerika’da çok daha kötü manzaraların yaşandığı toplumsal olayları görmezden geldi. PKK çukur eylemleriyle sivilleri katledip mahalleleri işgale kalkıştığında bizim değil teröristlerin yanında yer aldılar. Ülkemiz sınırları ve şehirleri DEAŞ terör örgütünün kanlı saldırılarına maruz kalırken uluslararası kurumların ve kamuoyunun kayda değer hiçbir desteğini alamadık.”
Erdoğan, FETÖ’nün önce emniyet ve yargı teşkilatları içindeki mensupları vasıtasıyla siyasi darbe, ardından ordu içindeki militanlarını kullanarak askeri darbe girişiminde bulunduğunda ellerini ovuşturarak bekleyenlerin olduğunu belirtti.
Milletle birlikte darbe girişimlerinin boşa çıkartılıp darbeciler tepelendiğinde, uluslararası kurumların ve kamuoyunun FETÖ mensuplarına kucak açtıklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliği için harekete geçildiğinde de bölgede çıkarı ve hesabı olan pek çok ülkeyle karşı karşıya gelindiğini söyledi.
Erdoğan, zahirde birbirleriyle kavga halinde gözüken ülkelerin, sırf Türkiye’nin önünü kesmek için Suriye’de nasıl ortak senaryolar geliştirip uyguladıklarına şahit olduklarını dile getirerek, tüm bunlara rağmen güney sınırı güvenlik altına alındığında Türkiye’yi sürekli haksız ithamlarla karalamaya çalışan bir mekanizmayı karşılarında bulduklarını aktardı.
Eli kanlı katillerle yan yana gelmekten, onları siyasi ve askeri olarak desteklemekten çekinmeyenlerin, vatanlarını ve geleceklerini kurtarmak için canları pahasına mücadele edenlere nasıl terörist yaftası vurduklarını gördüklerini söyleyen Erdoğan, “Libya’da uluslararası meşruiyete sahip yönetime verdiğimiz desteğe şiddetle karşı çıkarken, darbecileri gizli açık pervasızca destekleyenlerin riyakarlıklarını ibretle takip ettik. Doğu Akdeniz’de 780 bin kilometrekare toprağı olan bir ülkeyi, 10 kilometrekarelik adalar üzerinden sahillerine hapsetmeye çalışanların oyunlarını bozduğumuzda kimseyi yanımızda bulamadık.” diye konuştu.
“HAKSIZ VE HUKUKSUZ GİRİŞİMLERİ ESEFLE İZLİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler zemini başta olmak üzere uluslararası kurallara uygun şekilde yapılan anlaşmalara dayalı olarak Türkiye’nin yürüttüğü faaliyetlere karşı sergilenen haksız ve hukuksuz girişimleri esefle izlediklerini dile getirerek, şunları söyledi:
“Kıbrıs’ta bunca yıldır Türklere uygulanan haksızlıkların, yeni boyutlar kazanarak artırılması gayretlerini acı bir tebessümle kaydettik. Geçmişte Türkiye’yi sürekli küçümseyen, önemsiz gören, kararlarında ve icraatlarında hesaba katmayanlar, aynı tavrı sürdüreceklerini veyahutta sürdüremeyeceklerini gördükçe daha da azgınlaştı. Her türlü diplomatik ve hukuki belgeyi, teamülü, uygulamayı hiçe sayanlar, güç gösterileriyle netice almaya kalktıklarında karşılarında bambaşka bir Türkiye olduğunu gördüler.
Ülkemize karşı yapılan her siyasi, diplomatik, askeri, yanlış veya saygısızlık, bizi yolumuzdan döndürmek bir yana azmimizi perçinliyor. Türkiye’yi siyasi, ekonomik ve askeri olarak getirdiğimiz seviye sayesinde ülke ve millet olarak hakkımızı, hukukumuzu, çıkarlarımızı her zeminde ve şartta koruma imkanına kavuştuk. Bu haysiyetli ve dirayetli duruşu ülke ve millet olarak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktığımız müddetçe sonuna kadar sergileyeceğiz.”
“BU MÜCADELEYİ MİLLETİMİZLE BİRLİKTE ALNIMIZIN AKIYLA BAŞARIYA ULAŞTIRDIK”
Türkiye’nin bugünlere kolay gelmediğini ve milletin, Türkiye’nin uzun demokrasi ve kalkınma mücadelesinde attığı her adımın nasıl akamete uğratıldığını bildiğini aktaran Erdoğan, gerçek anlamda çok partili siyasi hayata geçilen 1950’den itibaren vesayetin, darbelerin ve istikrarsızlığın pençesinde kıvranan Türkiye’nin çok büyük zaman ve imkanının heba edildiğini ifade etti.
Erdoğan, gençlerin Türkiye’de yaşanan siyasi darbe ve toplumsal istikrarsızlık iklimlerini çok iyi öğrenmelerini isteyerek, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’nin ve bizim son 18 yılımız hem demokraside hem ekonomide bir yandan geçmişin kayıplarını telafi diğer yandan geleceğe ilişkin hedeflerin alt yapısını kurma mücadelesiyle geçti. Hamdolsun bu mücadeleyi milletimizle birlikte alnımızın akıyla başarıya ulaştırdık. Önce 81 vilayetiyle her karış vatan toprağını kalkındırmak için temel hizmet alanlarında ve alt yapıda çok büyük bir yatırım seferberliği başlattık. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye tüm alanlarda Cumhuriyet döneminin tamamında ortaya konanların kat ve kat üstünde hizmetler yaptık, eserler kazandırdık.
Bunun yanında milli iradenin üstünlüğünün böğrüne saplanmış bir hançer gibi yıllarca bünyemizi zayıflatan vesayetin tasfiyesine giriştik. Demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla işler hale getirirken, kendimizle birlikte tüm dost ve kardeş toplumlara da örnek olacak reformları hayata geçirdik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ülkemizin asırlara sari yönetim sistemi arayışında ilk defa doğrudan milletin iradesiyle köklü bir değişimi gerçekleştirdik.”
“YENİ REFORMLARIN HAZIRLIKLARI İÇİNDEYİZ”
Savunma sanayinde, otomotivde, yüksek teknolojiye dayalı pek çok alanda dünyanın ilk birkaç ülkesi arasına girebilecek projelerin yürütüldüğünü dile getiren Erdoğan, insan haklarında, hukukta, ticari mevzuatta her kesimden insanın hayatını kolaylaştıracak yeni reformların hazırlıkları içinde olduklarını söyledi.
Erdoğan, “Türkiye işte tüm bu gayretler sayesinde bugün ulaştığı özgüvenle bölgesinde ve dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelmiştir. İstiklalimizi ve istikbalimizi korumak için gerektiğinde diplomasiden askeri güce kadar her mekanizmayı etkin şekilde devreye sokabilecek altyapıya ve iradeye sahip olduğumuz için bu derece dikkate alınıyoruz.” diye konuştu.
“TÜRKİYE KARARLI VE AKTİF BİR POLİTİKA İZLEMEYİ SÜRDÜRECEK”
Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşananlara ilişkin değerlendirmede bulunan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Son günlerde Doğu Akdeniz ve Ege’de tarihten ibret almadan Türkiye’nin hakkını ve hukukunu hiçe sayarak emrivaki yapmaya çalışanlar da eninde sonunda bu gerçeği kabullenecektir. Kendi vatandaşlarının güvenliğini ve refahını tehlikeye atma pahasına Türkiye’nin karşısına dikilenler için o kadar açık söylüyorum, anı geldiğinde korkarım ki bedelini ağır ödemezler. Her fırsatta anlaşmazlıkları görüşmeyle, konuşmayla, müzakereyle, uzlaşmayla çözmeden yana olduğumuzu söylüyoruz. Bizimle masaya oturmak yerine kırık dökük askeri güçleriyle efelenenlere tarihi bir kenara bırakıyorum, en azından son dört yıldaki diplomasi çalışmalarımızı ve askeri harekatlarımızı iyi incelemelerini tavsiye ediyorum. Avrupa Birliği başta olmak üzere bu konuda haklı haksız, adaletli adaletsiz, ahlaklı ahlaksız ayrımı yapmadan kör bir taassupla ülkemize karşı tavır alanları da hakkaniyete ve sağ duyuya davet ediyorum.”
Kıbrıs, Suriye ve Libya meselelerine ilişkin de Erdoğan, “Kıbrıs, Suriye ve Libya’da iyi bir sınav veremeyen Avrupa ülkelerinin hiç değilse Doğu Akdeniz’de tutarlı bir çizgi izlemelerini umuyoruz. Türkiye sınır güvenliği konusunda olduğu gibi Doğu Akdeniz’deki hakları hususunda da sonuna kadar kararlı ve aktif bir politika izlemeyi sürdürecektir.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda sevgi ve saygılarını sunarak, “Rabbim’den ülkemizi ve milletimizi korumasını, girdiğimiz bütün bu mücadelelerden zaferle çıkmamızı nasip etmesini, hedeflerimize ulaşmamızı sağlamasını diliyorum.” temennisinde bulundu.