Türkiye siyasi tarihinin en renkli günlerini yaşıyoruz. Geçmişte eşi görülmemiş bir hareketlilik içindeyiz. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne götüren Anayasa değişikliği süreciyle başladı bu fiili durum. 15 Temmuz sonrası gündeme gelen MHP-AK Parti ilişkisini kalıcı bir yol arkadaşlığı olarak görmüştüm. Nitekim de pek çok kesimin şaşkınlığına rağmen devam ediyor. Hâlâ MHP’nin taktik bir işlevle AK Parti’nin sonunu hazırladığını yazıp çizenlere şaşıyorum. MHP’nin bu kararlı tutumunun arkasında yatan gerekçeleri önümüzdeki yıllarda konuşabileceğiz.
Şimdi, önümüzde bu ittifakın karşısına çıkacak denklemin nasıl kurulacağı konuşuluyor. Neredeyse her saat yeni bir senaryo çıkıyor önümüze. Birinci turda ortak adayla hareket edilmesi gerektiği tezi şimdilik beklemeye alınmış gibi. CHP ve Saadet Partisi ortak adayla hareket edilmesi gerektiğinde prensipte anlaşmış sanırım. Kamuoyuna yansıdığı üzere Saadet Partisi Gül’ün adaylığı konusunda bir peşin hüküm içerisinde değil. Güçlü olasılıklardan birisi olarak Gül ismi son bir iki gün içerisinde gündeme geldi diyebilirim. Kılıçdaroğlu görüşmesinden sonra muhalif cepheden yansıyan durgunluk, isimlerin ilk kez açıkça ortaya konmasıyla başladı.
Akşener yüksek olasılıkla taktik olarak ve elini güçlendirmek üzere kendi adaylığında ısrar edecek. Kendi adaylığı ile ikinci turda Erdoğan’ın karşısına çıkabilme olasılığını zorlamak istiyor. Elinde bilgi teknolojilerinin imkânları ile ortaya çıkan sosyal medya anketlerini göstererek sinerjinin kendi üzerinde yoğunlaştığı argümanı var. Aslında elindeki en iyi senaryo şu: CHP İlhan Kesici ile, Saadet Partisi Temel Karamollaoğlu ile HDP de Selahatin Demirtaş ile çıkmış olsun. Bu senaryoda Akşener’in alacağı oy diyelim ki CHP’den bir ya da iki puan fazla olsun. En iyimser senaryoyu söylüyorum. Hâlbuki ikinci turun kendine özgü koşulları olacak. Tatilci seçmen ikinci bir tatil planlamasını artık lüks göreceği için katılımda birinci turdan en az yüzde yirmi fire olacak. Okullar kapanacak, köylü köyüne, yazlıkçı yazlığına gidecek. Zaten yıllarca seçimden yorulmuş seçmen, psikolojik olarak da inancını yitireceği için sandığa hatırı sayılır oranda soğuyacak. Akşener’in başkan olduğu bir memleketi hiç aklından geçirmemiş olan HDP seçmeninin yüzde sekseni, Saadet seçmeninin kahir ekseriyeti ve CHP seçmeninin azımsanmayacak kesimi sandığa git-me-ye-cek, giderse de Recep Tayyip Erdoğan’a oy verecek. Katılım oranları son elli yılın en düşük düzeyinde yüzde 65-70 bandına gelecek. Bu da birinci turda aldığı oyları büyük ölçüde koruyacak olan ve birinci tur küskünlerinden oy alan cumhur ittifakının bayramı olacak. Kurt siyasetçi Akşener de bu hesapları yapabilecek kapasitededir diye düşünüyorum. Buna rağmen bugüne kadar koruduğu ısrarın arkasındaki esrarı merak ederim.
Siyasette yirmi dört saatin asra bedel olduğu günleri yaşıyoruz. Benzer durum, İlhan Kesici adaylığı ile ikinci tura kalacak senaryo için de geçerlidir. Aynı çekince bu denklem için de geçerli olacaktır.
Bu yüzdendir ki dün Saadet Partisi’nin başlatmış olduğu üye anketi Gül, Kesici ve Akşener dışında bir senaryoyu hazırlamaya yönelik zannımca. Aslında yıllar önce bu hazırlığı yapmış ve şimdi muhalif cephede oyun kurmaya çalışan, üç parti ile de sürekli sıcak temas içinde olan Abdüllatif Şener ismi gündeme gelecek gibi görünüyor. Akşener’in ısrarlı ve esrarlı duruşu karşısında CHP ve Saadet Partisi’nin ortak imza ile aday göstermesi halinde Abdüllatif Şener’in rüyası gerçekleşmiş olacak. Çünkü Abdüllatif Şener, “Gül ile olmayacağını” haftalar önce söylerken “Benimle bal gibi olur” demek istemişti. Bu senaryo ikinci tura kalırsa İyi Parti de kendini iyi hissedebilir. Siyaset zor zanaat. Elbette bugünden yarına geleneksel kodları değiştirmek kolay değil. Ama referandum sonrası böyle renkli ve hareketli yıllar yaşamaya alışmalıyız. Yukarıda adı geçen siyasi şahıslar arasında zihniyet ve dünya görüşü olarak ne fark var Allah aşkına. Son elli yılda sağcılar kapitalizmin paslı çarklarına gres yağı olmadılar mı bu memlekette. Ne sağı ne solu. Kesici sol ve Gül sağ öyle mi. Bu senaryoda vicdanı farklı kanayan tek isim var o da Temel Karamollaoğlu’dur. İzleyelim. Söylüyorum, bu seçimi varlık yokluk meselesi olarak görmeye ve birbirimizi yıpratmaya gerek yok. Üç aşağı beş yukarı benziyorsunuz birbirinize. Millet huzur, adalet ve refah bekliyor sadece. Bu memleket bizim.