İlmek ilmek örülmüştü. Tüm haksız eleştirilere göğüs gerilerek başlatılmış, kınayıcıların kınamasından çekinmeden sabırla inşa edilmişti. Vatan haini suçlamasından ülkeyi satan adam suçlamasına, teröristle pazarlık yapmaktan, şehitlere nankörlük edildiği yaygarasına kadar her türlü tezvirata rağmen, süreç başlatılmıştı.
İki yıl devam eden süreç boyunca devlet, üzerine düşen görev ve sorumluluğu büyük oranda yerine getirmiş, Doğu ve Güneydoğu’da hiç yaşanmadığı kadar özgürlük, serbestiyet ve rahatlama hâsıl olmuştu. Doğudan batıya tüm Türkiye halkı, yapılan aksi yaygaraya rağmen, sürecin devam etmesi gerektiğine inanmıştı.
Ancak terör örgütü PKK, süreç öncesinde konuşulan hiçbir sorumluluğu ve yükümlülüğü yerine getirmemiş, aksine süreci, daha da güçlenmek, daha da etkin olmak ve daha büyük bir savaşa hazırlık yapmak için kullanmış… Şimdilerde daha net bir şekilde görüyoruz ki, devlet 90 yıllık klasikleşmiş ceberut baskıcı anlayıştan gün gün sıyrılıp, bölgenin rahat nefes almasını sağlamak için seferber olmuşken; terör örgütü PKK, yollara mayın döşemek, örgüte eleman kazandırmak, şehirlere ilçelere silah depolamak için seferber olmuş.
PKK/ HDP cephesi keşke böyle başına buyruk davranmayıp sürecin daha kavi, daha derinlikli, daha sarsılmaz olması için gayret gösterseler, Türkler ve Kürtler arasında oluşan soğukluğu gidermek, yanlış anlamalardan kaynaklanan açmazları kapatmak için çaba sarf etselerdi. “Seni başkan seçtirmeyeceğiz” gibi ucuz popülist sloganlar yerine “Türkiye’yi böldürmeyeceğiz” gibi aslî sloganları sahiplenselerdi.
90 yıllık Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atmanın, Türkiye olarak tamamen bize ait, muhteşem, yüzde 100 yerli bir devrimi hâkim kılmanın, kendi sorunumuzu kendimiz çözmenin eşiğine gelmiştik ki, ne yazık ki yeniden başa dönmek; hatta daha da geriye gitme tehlikesi ile karşı karşıyayız.
Keşke bizler de sürece destek veren, sürecin devam etmesi için dua eden, kardeşliğimiz daim olsun, ülkemiz kazansın diyen bizler de sürecin devam etmesi için daha fazla çaba gösterseydik. Süreç başladı, silahlar sustu, bu böyle devam eder, bir daha silahlar konuşmaz, evlatlar ölmez analar ağlamaz diye hayal ediyorduk, barışın tadını alanlar bir daha savaşa tenezzül etmez diye düşünüyorduk, ama olmadı. Herkesi kendimiz gibi biliyorduk, ama olmadı… Zararın neresinden dönülürse kârdır, diyen atalarımızın sözüne uyarak, sesimizi bugünlerde daha bir gür çıkarmalıyız. Artık yeter, demeliyiz. Terör örgütü PKK, şartsız, amasız, pazarlıksız, hemen şimdi silahını bırakmalı. Komşularımızın içinde bulunduğu hal, hepimize ibret olmalı. 30 yıldır sadece bizi vuran bu savaşa bir son verilmeli…
Buzdolabına kaldırılan süreç daha fazla donmadan, özgün halini kaybetmeden yeniden hayata geçirilmeli. Toplumsal ayrışma, psikolojik soğukluk daha fazla derinleşmeden akil insanlar, aşiret liderleri, kanaat önderleri, aydınlar, şeyhler, entelektüeller, siyasiler, vicdan sahipleri, Türkiye sevdalıları, hacı amcalar, hacı teyzeler devreye girmeli, ellerini taşın altına koymalı ve barış için inisiyatif almalı. Harekete geçmek için yarın çok geç olabilir. Keşke dememek için bugün besmelemizi çekip yola revan olmalıyız…