19.10.2009: Öcalan’ın çağrısı üzerine Kandil Dağı ile Mahmur Kampı’ndan Türkiye’ye gelen PKK’lı 34 kişilik grubun, Habur Sınır Kapısı’nda serbest bırakılmasından sonra Diyarbakır’a gidişleri ‘gövde gösterisine’ dönüştü.
Oslo: Habur olayının sonrası Hakan Fidan’ın, MİT müsteşar yardımcısı Afet Güneş ile birlikte PKK yöneticileri Mustafa Karasu ve Sabri Okla yaptığı görüşmenin ses kayıtları, PKK’nın yayın organı Dicle Haber Ajansının sitesinden yayınlanarak sızdırıldı.
21.03.2013: ‘Nevroz’ kutlamalarında Öcalan’ın, “Silahlı çatışma dönemi bitmiştir barış ve diyalog süreci başlamıştır” mesajını içeren mektubu, meydanlara toplanan yüz binlere ve çok sayıda yerli ve yabancı medya mensuplarına okundu.
2014’ün Şubat ayında HDP’li vekillerden oluşan heyet, “Müzakerelerde Demokratik Özerklik şartımız yoktur ve kırmızı çizgimiz değildir” açıklaması yaptı. Buna karşın 2014 Mayıs, Haziran, Eylül, 2105 Ocak, Şubat ve Mayıs aylarında peş peşe Kandil’den saldırı ve savaş tehditleri geldi.
7 Haziran seçimleri sonrası tehditlerini daha da arttıran PKK terör örgütü, 22 Temmuz 2015 de Feyyaz Özsahra ve Okan Acar isimli polisleri şehit etti. Bu terör saldırısı ile süreç resmen sona erdi.
Peş peşe terör saldırıları, asfalt zemine tuzaklanan mayınların patlatılması ve karakol saldırıları şeklinde devam etti. Ardından başta Cizre olmak üzere, Yüksekova,Şırnak, Derik, Nüsaybin ve Diyarbakır Sur ilçesinde hendek ve barikatlar kazılarak şehir savaşları başlatıldı.
27 Aralık 2015: DTK Eş Başkanları Hatip Dicle, Selma Irmak ile HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ, okudukları DTK bildirgesi ile Özyönetim ve Özerklik ilan etti.
22 temmuz 20015 den beri süren çok yönlü terör saldırılarında 400’ün üzerinde güvenlik görevlisi şehit oldu, 300 yakın sivil hayatını kaybetti
Yüksekdağ: “ Biz sırtımızı YPG’ye dayadık” Demirtaş: “ Hendek Kürt halkının onurlu direnişidir.Hendek kazanların alınlarında öpüyorum. Bu direniş devam edecek”. Açıklamalarında bulundular. Aynı Demirtaş bugün; “Hendek ve şiddet yanlıştı, çözüm sürecinde bizim de hatalarımız oldu, yeniden barış masası kurulmalı” diyerek siyasi tarihin görülmüş en pişkin çarkını etti
Ben başından beri çözüm sürecini desteklemiş bir gazeteceyim. Ve hala da aynı noktadayım. Süreç kesinlikle yanlış değildi. Ama uygulamalarda ve izlenen yol haritasında çok hayati hatalar yapıldı. Bununla beraber Suriye de devam eden iç savaş’ın doğurduğu konjonktürel durumun PKK terör örgütünün olabildiğince lehine gelişmesi, sürecin bitmesinde çok etkili oldu. Şimdi ise hem kandil hem de siyasi uzantısı HDP çatışmasızlıktan, geri çekilmekten söz ediyor. Neden? Çünkü yenildiler. Çünkü ağır darbeler aldılar. Daha çarpıcı olanı; Çünkü ABD öyle istiyor. ABD’nin PKK’ya ilişkin yeni planları var ( Başka bir yazımda detaylandıracağım). Tam bu noktada birileri de çıkmış süreç yeniden başlıyor diyor. 2013’ün 21 Martına geri dönülürse çözüm süreci kaldığı yerden devam edebilir diyenlere cevabım ancak şu olabilir. Şayet makul bir yol haritası ile olacaksa, yani Parlamento da Yeni Anayasa Taslağı içinde tartışılıp reforme edilecekse eyvallah. Yok değilse! Dalgamı geçiyorsunuz?