Pazar günü Ürdün, Mısır, ABD, Filistin ve İsrail’den üst düzey yetkililerin katılımıyla Ürdün’ün Akabe kentinde bir toplantı düzenlendi.
Toplantının amacı kamuoyuna “Filistin ve İsrail arasında artan gerilimi düşürmek” olarak açıklandı.
İşgal altındaki Filistin topraklarında direniş eylemlerinin tırmanmasının başlıca sebebi İsrail’deki aşırılık yanlısı hükûmet ve işgalcilerin artan ihlalleri.
Toplantıya katılanlardan İsrail gerilimin kaynağı iken ABD de onun hamisi ve en büyük destekçisi.
Ürdün ve Mısır ise işgal altındaki çatışmaların büyüyüp kontrolden çıkarak tüm bölgeyi etkileyecek bir patlamaya yol açmasından endişe ediyor.
Filistin tarafını temsil edenlerin de koltuklarını ve kişisel çıkarlarını korumaktan başka bir amaçları yok.
Kısacası direniş ateşini söndürmek amacıyla düzenlenen toplantının gündemi, “adil barış” vesaire değil, İsrail’in güvenliğinin korunmasıydı.
Çünkü barış diye bir derdi olmayan İsrail, iki devletli çözümü kabul etmeyeceğini çoktan ilan etti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın olayların ardından yaptığı açıklamada İsraillileri hedef alan meşru direniş eylemlerini “terör” ve Filistinlilerin öldürülmesini “şiddet eylemi” olarak nitelemesi, Washington’ın klasik İsrail yanlısı tavrının göstergesi.
Dolayısıyla Akabe’deki toplantıdan Filistinlilerin yararına bir sonuç çıkması mümkün değildi.
Öyle de oldu.
Toplantının sonunda İsrail hükûmetinin “4 ay boyunca yeni yerleşim birimi inşaatını tartışmaya açmamayı ve 6 ay boyunca kaçak yerleşim birimlerine onay vermemeyi” taahhüt ettiği açıklandı.
İsrail’in Filistinlilere vadedebileceği işte bu kadar.
Filistinlilerden gasbedilen araziler üzerinde yeni yerleşim birimleri inşasını birkaç ay geciktirmek.
Fakat Netanyahu toplantının hemen ardından o sözlerinde dahi durmayacaklarını, Batı Yaka’da “inşaat ve düzenlemenin herhangi bir değişiklik olmaksızın orijinal planlama ve programa göre devam edeceğini” söyledi.
Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de Twitter hesabından Akabe toplantısıyla ilgili yaptığı paylaşımda “Ürdün’de olan Ürdün’de kalacak” dedi.
Kısacası, İsrail’in Akabe’deki taahhüdü toplantının bitiminden dakikalar sonra çöpe gitti.
Uluslararası hukuku ve anlaşmaları paspas eden İsrail’in hiç kimseyi takmayan vurdumduymaz tavrı sebebiyle böyle olacağı başından belliydi.
İşgal güçlerinin Nablus’ta gerçekleştirdiği katliama misilleme olarak pazar günü düzenlenen ve iki İsraillinin hayatını kaybettiği eylemin ardından silahlı Yahudi yerleşimci çeteler Huvara beldesinde Filistinlilere, evlerine, dükkânlarına ve araçlarına saldırdı.
Belde sakinleri kâbus dolu bir gece yaşadı.
Onlarca araç yanıp kül oldu ve saldırılar sırasında Filistin Yönetimi güvenlik güçleri yine ortalıkta yoktu.
İşgal altındaki Filistin topraklarında gerilimin düşmesi isteniyorsa öncelikle geçmişte Filistinlilere saldırmaları için çocuklara para verdiği ortaya çıkan Ben-Gvir manyağının ve işgal güçleri himayesinde terör estiren silahlı Yahudi yerleşimcilerin dizginlenmesi gerek.
Taşları bağlayıp itleri serbest bırakarak direniş ateşini söndürebileceklerini zannedenler yanılıyorlar.
İsrail devlet terörü devam ettiği sürece hiç kimse o taşları daha fazla bağlı tutamaz.