“Kurban kesmek canilik baba! Sen nasıl böyle bir şey yapabiliyorsun? Bu ibadet olamaz. İbadet böyle yapılmaz. Bunların artık bir saçmalık olduğunu anlaman gerekiyor. Artık bu bayramlardan da sıkılmaya başladım, bir sonraki bayramda tatili evde sizinle geçirmeyi de düşünmüyorum.”
“Çocuğumu benden aldıklarını öğrendiğim gün Kurban Bayramı’ydı. İyi bir okulda okuması için küçük yaşta kayıt yaptırdık oraya. Yabancı dili anadili gibi öğrendiğini anladığımız gün eşimle çok sevinmiştik. Medeni anlamda yetişmiş bir kızımız olacağı içinde ayrı bir mutluluk vardı içimizde. Ta ki bir bayram sabahına dek böyle düşünüyorduk.”
Okul öncesi eğitiminden 8. sınıfa kadar kızını ülkemizde özel bir okula göndermiş bir babanın düşünceleri ikinci paragrafta yer alırken o babanın bu düşüncelere sahip olmasını sağlayan kız evladının sözleri ise yazımızın giriş kısmında yer alıyor.
Ülkemizde birkaç yabancı dili öğrenciye kazandırmakla övünen okulların hepsinin bireylerde milli kimlik ve benliği yok ettiğini söyleyemesek de bazı öğrencilerde milli ve dini değerleri yok ettiğini de söylemek yanlış olmayacak. Hem de bunu ebeveynlerin yıllık çok uçuk miktarda ödediği paralar karşılığında yaşaması ayrı bir tuhaflık. Kendisini milli ve yerli değerlere bağlı olarak tarif eden yukarıdaki paragrafta adını vermediğimiz babanın sözü de bu durumu biraz daha netleştiriyor: “Kendi kızımı yıllık ödediğim yüklü paralardan sonra kendi değerlerimden meğerse ben uzaklaştırmışım.”
Bu durum bazı ebeveynlerin çocuğunun çok iyi bir eğitimden sonra yurt dışında öğrenim görmesi için gösterdiği fedakârlıkların karşılığı olmayabilir. Bazı veliler için bu durum bir sorun da teşkil etmeyebilir.
Yabancı kültür ve misyondan müfredatında izler taşıyan bu özel okullar elbette kimseyi okullarına zorla kayıt ettirmiyorlar. Lakin ebeveynlere ve çocuklarına ihtişamlı gelecek vadetmekten geri de kalmıyorlar. Bunun yanında ülkemizde üst düzey zekâlı öğrencilerin birkaç ülke kıskacında kalması konusuna hiç girmeyeyim, o ayrı bir yazı konusu olacak nitelikte.
“Peki ne yapalım? Çocuklarımızı cemaatlere mi teslim edelim” diye sormuştu tartışma programındaki bir akademisyen.
Anadolu halkı çocuklarının kendi değerlerinden ve dini sorumluluklarından uzaklaşmaması adına bir zamanlar FETÖ’ye gösterdiği teveccühün ülkemizi nerelere getirdiğini yakinen tanıklık ediyoruz. Şu an ülkemizde faaliyet gösteren her cemaat yapısının nesil yetiştirmedeki amacı FETÖ ile aynı demek haksızlık olur. Ama büyüyen ve zamanla güçlenen her cemaatin dış ülkelerin istihbaratlarına da açık hale geleceği tehlikesini de gözardı edemeyiz.
Zannedersem, Peki ne yapmalıyız sorusu biraz daha belirginleşiyor şimdi! Sözde basit ama işlevde biraz emek isteyen bir durum var karşımızda; MEB’in öncülük edeceği ve devletin artık tüm kurumları ile çocuk yetiştirmede özel kurumlardan daha gelişmiş olmasının öneminin bir kez daha netleştiği bir sürecin içinde olduğumuzu görmeliyiz…