Yanlış okumadınız.
Bu ülkenin geleceğinin teminatı olan sevgili yavrularımızın hayatı tehlikede.
Ve bizler maalesef bunun farkında bile değiliz veya umursamıyoruz.
Çünkü karşımızdaki düşmanlar öyle bir kılığa bürünmüş ki fark etmek ve vazgeçirmek çok zor.
Tatları öyle güzel, öyle çekici, öyle vazgeçilmez ki…
Biz büyükler bile onları yemekten vazgeçemezken minik yavrularımız nasıl vazgeçsin?
Siz neden bahsettiğimi anladınız.
Çocuklarımızı yavaş yavaş öldüren cipsler, kolalar, şekerlemeler, bisküviler, çikolatalar, gazozlar, sakızlar, dondurmalardan bahsediyorum.
Geçtiğimiz haftalarda sizlere diyabetten bahsetmiştim.
İşte o diyabetin farklı iki şekli vardır.
Biri doğuştan kalıtım yolu ile gelen (anne babadan çocuğa geçme şeklinde) Tip 1 diyabet, diğeri ileri yaşlarda pankreas dediğimiz bir iç organın işlevinin azalması veya bitmesine bağlı olarak gelişen ve böylece yeterli insülin salgılayamadığı bir durum olan Tip2 diyabettir.
İşte Tip 2 diyabet normalde ileri yaş hastalığı iken bazı uzmanlar bunun 12 yaşına kadar düştüğü görüşünde.
Korkunç!
Çocuklarımız bu bal görünümlü zehirler yüzünden erken yaşlarda hastalıklara yakalanıyorlar. İşte modern dünyanın çocuklar üzerinden yürüttüğü bir cephe daha. Çocukları sadece savaşlarda değil günlük hayatta da öldürüyorlar. Geleceğimizi çalmak istiyorlar.
Uyanalım ey anne babalar!
Günlük hayatın içinde hızlı bir şekilde yaşamak zorunda kalmışken çocuklarımızı ihmal etmeyelim. Yediklerini içtiklerini bir hafiye gibi takip edelim ve sürekli denetleyelim. Onlara doğal ve sağlıklı alternatifler sunalım. Büyüme çağındalar diye şekerli, unlu, tuzlu gıdaları rahatlıkla tüketebileceklerini düşünmeyelim. Onlar da tıpkı bizim gibiler. Biz ne yaparsak onu doğru sanarak büyüyorlar. Vurdumduymaz olursak vurdumduymaz olacaklar, duyarlı olursak duyarlı…
Öncelikle sağlıklı beslenmeyi öğretmeliyiz onlara, alfabeden de önce. İşleri çok zor. Bizim zamanımızda çok fazla seçenek yoktu. Bilmediğiniz şeyi talep de edemezdiniz haliyle. Fazla harçlık da yoktu. Ancak şimdi sayısız seçenek ve imkan var. Üzerine bilinçsizlik de eklenince vay halimize.
Çok uğraşacağız, belki çok yorulacağız ama çocuklarımızı, kendimizi ve geleceğimizi kurtaracağız inşallah.
Birileri paradan kuleler yapsın diye evlatlarımızı harcatmayacağız.
Neler mi yapabiliriz? Çok şey:
-Bebeklikten itibaren şekersiz ve tuzsuz beslenme alışkanlığı kazandırabiliriz. Çünkü bebekler şekeri ve tuzu bilmez. Çok kilolu yapmak sağlıklı oldukları anlamına gelmez.
-Seçtiğimiz gıdaların organik veya doğal, mevsiminde olmasına özen gösterebiliriz.
-Gerçek ve tam buğday unundan yapılan gıdalarla besleyebiliriz.
-Mutfak çalışmalarına çocuklarımızı da dahil edebiliriz.
-Oyun saatlerinde kurgusal bir şekilde zararlı ve faydalı yiyecekleri öğretme oyunları oynayıp ilerisi için zemin hazırlayabiliriz.
-Faydalı gıdaları gülen yüzlerle, zararlı gıdaları düşman yüzlerle anlatan resimler çizebilir, bunları alış veriş yaparken reyonlardaki gıdalarla eşleştirebiliriz.
-Beslenme çantasındaki yiyeceklerin faydalarını anlatarak birlikte hazırlayabiliriz.