Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin hazırladığı rapor önceki gün kamuoyuna açıklandı.
101 sayfalık rapor genel anlamda olumlu.
Öncelikle cinayetten Suudi Arabistan’ın sorumlu olduğu net bir şekilde ifade ediliyor.
Rapor, “Suudi Arabistan, diplomatik ayrıcalıkların istismarı ve kendi toprakları dışında güç kullanımı yasağını ihlal etmekten ötürü Türk hükümetinden özür dilemeli” diyor.
Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin yaptırımların Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı ve yurt dışındaki kişisel mal varlıklarını da kapsaması gerektiğini belirtiyor.
Raporun açıklanmasının ardından TRT Haber’e konuşan Callamard, “Suudi Arabistan mesuliyetini ne kadar çabuk kabul ederse, biz de o kadar çabuk hesap sorabiliriz” dese de cinayetin ortaya çıkmasından bu yana gerçeği itiraf etmek yerine üzerini örtmeye çalışan Riyad’ın o noktaya gelmesi zor.
Nitekim Suudi Arabistan Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Adil El-Cubeyr, raporu kabul etmediklerini söyledi ve raporun bağlayıcı olmadığını, çelişkiler içerdiğini ve yeterli delillere sahip olmadığını öne sürdü.
ABD Başkanı Donald Trump’ın ve İsrail lobisinin desteğine güvenen Riyad’ın raporda ifade edilen suçlamaların kâğıt üzerinde kalması için elinden geleni arkasına koymayacağı kesin.
Kaşıkçı’nın vahşice katledilmesinin ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “Suudi Arabistan’da istikrar bozulursa sadece Ortadoğu’da değil tüm dünyada istikrar bozulur” diyerek Riyad’ı savunduğu unutulmamalı.
Ayrıca Suudi Arabistan’ın elinde “para” gibi güçlü bir koz var.
Riyad’ın Birleşmiş Milletler’e bağlı kurumların bütçesine yaptığı katkıları kesme tehdidinde bulunacağı konuşuluyor.
Bu arada, raporun açıklanmasının Mısır’ın demokratik yollarla seçilmiş ilk ve meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ölümüne denk gelmesi zamanlamayla ilgili soru işaretlerine yol açtı.
Raporun gündemin yoğun olduğu bir dönemde kamuoyuna sunularak geçiştirilmek istendiği öne sürüldü.
Fakat asıl dikkat çekici iddia, “Mursi, bugünlerde açıklanacağı bilinen raporu gündemden düşürmek için mi öldürüldü?” sorusuyla gündeme geldi.
Somut herhangi bir kanıt olmadan bu tür iddiaların doğruluğu konusunda bir şey söylemek mümkün değil.
Cinayetlerin birbiriyle bağlantısı olup olmadığını bilmiyoruz.
Bildiğimiz tek gerçek, Kaşıkçı’yı katledenler ile Mursi’yi şehit edenlerin ittifakı.
Her ikisinde de dini, ahlaki ve insani ilkelerin yanında uluslararası hukuku da hiçe sayan bir vahşet ve pervasızlık söz konusu.
Batı’nın ikiyüzlü tavrını ise ayrıca not etmek gerekiyor.
Kaşıkçı cinayeti İstanbul’da işlendiği için Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mısır’ın uluslararası mahkemelerde yargılanması için gereken ne varsa yapacağız” diyerek Ankara’nın ikinci cinayetin de takipçisi olacağının işaretini verdi.
İlkelerin ve vicdanların üç-beş kuruşa satıldığı şu dünyada mazlumların hakkını arama ve katillerden hesap sorma görevi yine bize düştü.