28 Şubat ittifakı milliyetçi ve muhafazakâr bir aday bulmak zorunda. Cumhurbaşkanı’nın karşısına Kılıçdaroğlu gibi bir isimle çıkamayacakları çok net görünüyor. Bu yüzden en güçlü aday Mansur Yavaş. Hem ülkücü geçmişi var, hem de ne kadar parlatılırsa parlatılsın CHP genel başkanlığı için bir tehdit değil. Aksine Akşener için bir tehdit.
İYİ Parti’de Yavaş’la yakın ilişki içindeki isimlerin Akşener tarafından temizlenmesi tansiyonu düşürmedi. Partiden kovulan Ümit Özdağ’ın bu defa dışarıdan hamle yaparak Yavaş’ı aday göstermesi partinin dengesini hepten bozdu. Üstelik Özdağ bununla da yetinmiyor: Irkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi her toplumda az da olsa alıcısı olan radikal görüşlerin bayraktarlığını da yapıyor. Böylece MHP’de kendine yer bulamadıkları için zamanında İyi Parti’ye yelken kırmış suç işleme potansiyeli yüksek ırkçılar da Akşener’i terk edip Özdağ’ın partisine geçiyor.
Kılıçdaroğlu üçüncü defa önüne gelen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisi tarafından yine aday gösterilmeyerek siyasi hayatının son yılını yaşarken giderayak kalıcı şeyler yapmaya çalışıyor. Kurumların önüne gidip yalandan zincirle kapattırmak, 110 bin liralık lüks otel odalarında açlık temalı videolar çekerken, elektrik faturasını ödemeyerek karanlıkta kalmak gibi.
CHP’den umduğu koltuk sayısını alamayan Saadet lideri de çıkmaz sokakta duvara çarpmış gibi. Üçüncü bir ittifak yapmaktan bahsetmesi boşuna değil. Dört küçük partiyle ittifak yapsa da yüzde 7’yi bulamayacakları gün gibi ortada olduğu için DP başkanı Uysal hasbelkader İP listesinden kazandığı vekillikten de olmamak için kapıyı erkenden kapattı: “AK Parti’ye geçmişte hizmet etmişlerden aday olmaz” diyerek. Fakat yol yürümek meşru demek ki.
Karamollaoğlu’nun hesabı seçim yardımı alabilmek de olabilir şüphesiz. Çünkü ittifak yüzde 3’ü aşarsa hazineden yardım alabiliyor. Bu yıl devlet partilere 645 milyon TL para dağıtacak. Saadet seçime tek başına girerse bu paradan nasiplenemez.
Muhalefet bu dar koridorlar ve karanlık sokaklarda koltuk ve hazine yardımı hesapları yaparken, iktidar PKK’nın kökünü kurutmakla meşgul.
Irak ve Suriye’de TSK ve MİT’in gerçekleştirdiği harekâtlarda terör örgütünün üst düzey pek çok yöneticisi imha edildi. Kobani’deki nokta operasyonda Rodin Abdulkadir ve Ranya Henan isimli PKK/YPG terörist başları imha edilirken, Irak’ın Haftanin, Metina, Avaşin ve Hakurk bölgelerinde 42 terörist etkisiz hale getirildi. Zap Vadisi’nde yüzlerce terörist kıstırılmış durumda. Üstelik Bağdat’taki İran yanlısı yönetimin aksine, bölgedeki KDP’ye bağlı peşmerge güçleri de PKK’ya yönelik harekâtı destekliyor.
28 Şubat ittifakının diğer bir baş ağrısı tam da bu sırada devreye giriyor: HDP. PKK’nın ezilmesi karşısında HDP, ittifakı masanın altından verdiği desteği çekmekle tehdit etmeye başladı bile. Parti sözcüsü Ebru Günay, ittifaka seslenip, “İktidarın savaşçı siyasetinin arkasına dizilmek onlara hizmet eder” diyor. Bu sözleri Kılıçdaroğlu’nun Irak’taki harekâtı destekleyen açıklamasından sonra söyledi.
Elbette Kemal Bey’in hem tezkerede hayır deyip, bugün tezkere sayesinde düzenlenen operasyonu desteklediğini açıklaması da bir başka tutarsızlık. HDP bu konuda daha tutarlı. Hiç olmazsa yalpalamıyor: Daima sırtını PKK’ya dayamış durumda.
İttifak bu karanlık dehlizden çıkabilecek mi? Kemal Bey’in Diyojen gibi elinde fenerle verdiği medyatik pozlar bunu ne kadar sağlayabilecek, bekleyip göreceğiz.