Çiçeğe ölmeden önce su verilmeli -2

Abone Ol

İnsanın acil ihtiyaçları vardır, bunlardan ikisi içten ve karşılıksız sevgi, diğeri ise saygıdır. Özellikle de evlilikte ihtiyaçların karşılaması, eşlerin en birinci vazifelerindendir. Eş hukukunu bilmek ve bu hukuka göre davranmak, evliliğin yolunda gitmesi açısından çok önemlidir. Ailede insanın değer gördüğünü, adam yerine konduğunu, hassas olduğu konularda duyarlı olunduğunu görmeye ihtiyacı vardır. Bunlara dikkat ederek ihtiyaç ne ise onu gidermeyen kadın ve erkek, insanın mutluluğuna zemin hazırlayan önemli işlevleri engelliyor ve insanın bunalmasına ve buna bağlı yanlış davranmasına zemin hazırlıyor demektir.

Ailede erkek evin reisidir, yöneticisidir. Ailede bir duruşunun olması ve bu duruşun desteklenmesi gerekir. Kadın kendi yapabilirliği ölçüsünde, başta şartsız saygı ve şartsız sevgi olmak üzere, özenli bir ilgi ile eşinin ailedeki konumu destekleyen ve özenle geliştiren bir konumda olmalıdır. Çünkü kabını doldurması desteklenen erkek, daha iyi davranmaya, mutlu olmaya ve mutlu etmeye daha müsait hale gelir. Ailede desteklenmeyen erkek hayattaki performansını yeterince ortaya koyamaz. İhtiyaçları ciddiye alınmaz, onuru ve izzeti yerle bir edilirse, duruşunu kaybeder. Bir aile reisine karşı, “Sen annenin babanın sözünden dışarı çıkamıyorsun, acizsin”, “Parandan ailen için harcayamazsın, herkes kendi başının çaresine baksın”, “Bu benim kazancım, sen buna karışamazsın”, “Ben o arkadaşımı seviyorum, sen istemesen de görüşürüm” tarzındaki ifadeler, önce saygı içermiyor. Sonra, ‘Sen sensen ben de benim’ tarzında bir meydan okuma içeriyor. Bırakın konuma uygun olmamayı, nezaketli hiç bir insan bu ifadeleri kullanmamalı. Saygı, sevgiyi içinde barındıran kristal kaptır. Saygı zarar görürse sevgi dağılır. 

Erkek eşine, “Ben erkeğim ve ihtiyaçlarım var, sen bunu ciddiye almıyorsun. Bana sırtını dönüyorsun, yatağı terk ediyorsun ben bunalıyorum” diyor, hanımının umurunda değil. “Ev dağınık, yemek yok, çocuklarla ilgilenmiyorsun ve akşama kadar ya TV ya telefon başındasın, bunu bir düzeltsek” diyor, gene bir tutum değişikliği yok. “Evde olan her şeyi annene anlatıyorsun, o da herkese anlatıyor ve beni bir kere bile dinlemedi”,  “Biz on altı yıllık evliyiz, daha bir arkadaşım eve gelmedi çünkü istemiyorsun. Aileme bile zorla gidiyorsun.” “Sen sürekli beni eleştiriyor ve beğenmediğini ifade ediyorsun. Ben çok bunaldım. Bir danışmana gidelim diyorum, kabul etmiyorsun” diyor. Seviyesi düşük cevaplar ve aynı tavırlar devam ettikçe, insan anlayış, sevgi, paylaşım ve cinsel istek vb. pek çok konuda tükenir. En sonunda dayanamayıp, “Biz ayrılalım, artık daha fazla dayanacak gücüm kalmadı”, dediği andan itibaren, hanımefendi kendine gelmeye, giyinip süslenmeye, eşine yatak odasında iyi davranmaya, ev işlerini yapmaya başlar. Eşi sorar, “Neden şimdi?”

Evet, burada da çiçek öldükten sonra su verilmeye çalışılıyor. Hayat bu kadar keyfi ve sorumluluk dışı davranmayı kaldıramaz. Aslolan öğrenmeye açık, insana ve ihtiyaçlarına karşı duyarlı bir pozisyonda olmamızdır. Bu, herkesin önce kendisine duyduğu saygıdan dolayı gerekli gördüğü bir tutum olmalıdır.