CHP’yi artık polemologlar incelemeli…

Abone Ol

CHP’nin tarihi ne yazık ki bir “şiddet tarihi”ni de beraberinde taşıyor…

“Bu dil, şiddetin yasalarını doğayla özdeşleştiren hatta yücelten Sorel’i, Pareto’yu, Fanon’u mu rehber edinmiş” diyesi geliyor insanın…

Eğer böyle bir rehberlik varsa şunu peşinen bilmeleri gerekir: Belki göremediler ama hayat hiç de onların öngördüğü yerden devam etmedi…

Bilim insanları ve teknoloji bütün hesapları ve öngörüleri alt-üst etti…

Maalesef insanı akıl dışına iten yine akılın kendisidir ve şiddeti önceleyen aklın durumu da bundan başkası değildir…

Bu sebeple CHP’nin akıldışına çıkışını da yine kendi aklına bağlamak yanlış bir tespit değildir…

Bu noktada görmek için gözün, duymak için de kulağın yeterli olmadığını ifade etmek isterim…

Çünkü bütün uyaranların/verilerin tanımlandığı yer, akıl-zekâ ilişkisi ve hafıza desteği ile beyindir…

“İnsan inandığını görür” dediğimizde, işin içerisine kalbi de katmak zorundayız…

O zaman iktidar ile muhalefetin, neden aynı yere baktıkları halde aynı şeyi görmediklerini çok daha iyi anlamış oluruz…

İnanılandaki farklılığın doğal sonucu, farklı görmektir…

Bu bir noktada önemli de bir zenginliktir…

Fakat görme farklılığındaki sapma bir halüsinasyon derecesine geldiğinde, o bakış zenginliği yerini ciddi bir psikolojik soruna devreder…

Birinin hastane görmediği yerde diğerinin “bin yataklı hastane var” dediği durumdan bahsediyorum…

Ya da koskoca 25 yıllık belediyecilik ve 18 yıllık iktidarın, kendisinin bile artık saymaktan aciz kaldığı devasa, gözden kaçması mümkün olmayan hizmetlerin, diğeri için “ne yaptınız ki” diyecek kadar görünmez oluşunu kastediyorum…

Evet, garip gelebilir hepimize ama “görünmezliği görenler” var ve onların sayısı hiç de az değil…

Çünkü ortak bir kaynaktan beslenen bilgileri ve inandıkları var…

Yani Hz. Mevlana; “Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır” derken, sadece iyi duyguda birleşmeyi kastetmedi kuşkusuz…

Bütün bu akıl dışılıklara rağmen akıl dairesinde kalmak zorunda olanlar, omuzlarında iktidar yükünü taşıyanlardır…

Tartışma dili, insanı karşısındakiyle eşitleyen bir şeydir; en azından o an için…

İşte bu çok önemli ilke gereği, iktidar da asla kendisini bu pespaye dile eşitleyemez…

CHP’nin bugün içinde bulunduğu hal, sosyolojinin alt alanlarından biri olan ve görece yeni diyebileceğimiz polemolojinin (çatışmabilim) sahasına giriyor…

Elbette çatışma isteyen, şiddet öneren bu dilin sebep ve sonuçlarını ortaya çıkarmak lazım…

O takdirde ortaya çıkacak muhtemel sonuçlardan biri şu olacaktır: “Özgürlüğün despotizmi, güvenliğin teminatı olan iktidarı zayıflatarak, ülkeyi Terörün Hükümranlığını devretmek istiyor…”

Var olanı görmeyen, gerçeğine hükmedemediği yerde hükmedeceği bir yalan üreten, halüsinasyonlara gark olmuş bir siyasetin, akıl dışına çıkmış aklını, milletten önce kendisi yerli yerine oturtmalıdır…

Olduğu yere terk edilmiş ve on yıllardır bir arpa boyu yol alamamış CHP zihniyetine, bir Rus deyişiyle öğüt vermek anlamlı olabilir: “Büyümesi duran her şey kokuşmaya başlar…”

Siyasette kokuşan yer de şiddettir, darbelerdir…

Kaybettiklerinizin yerine hep şiddeti koymaktan vaz geçin artık…