Legal ve illegal sol örgütlerde özeleştiri, çözümleme, savunma geleneği vardır. Bir eyleme, icraata başlanmadan önce gerekçelendirilir. Kısaca eylem planı. Örgüt bu eylem planını onaylarsa icraata başlanır.
Eğer yapılacak eylem yasadışı bir eylemse ve örgütten izin alınmadan yapılmışsa örgüt eylemi gerçekleştirenleri sorgular. Yaptığı davranışın özeleştirisini, çözümlemesini iyi yapan eleman hayatta kalır. Yapamayan infaz edilir.
CHP de sol bir örgüt. Geçmişi Cumhuriyet’le yaşıt. Seçim yarışının başladığı günden bu yana izliyorum; ama CHP’de bir özeleştiri çıkışı göremiyorum.
Türkiye partisi olduğu savıyla her kesimden oy isteyen CHP, muhafazakârlara karşı bir özeleştiri borçlu. CHP bu basit çıkışı yapmak yerine ilk kez bu seçimlerde laiklik kelimesini ağzına almayarak muhafazakârlardan oy istiyor. Bu yetmez…
Sorumluları hayatta olmadığı gerekçesiyle eskileri bir kenara bırakalım. Ancak biz CHP’li askerlerin, polislerin, istihbaratçıların, akademisyenlerin, hukukçuların, STK’ların, bürokratların da içinde olduğu bir 28 Şubat darbesi yaşadık. Benim de aralarında bulunduğum toplumun bir kesimi yok sayıldı. Hakları gasbedildi. Hastanelere, otobüslere alınmadı. Hastanede ölenler oldu. Başörtülü, sakallı diye tedavisi yapılmayanlar oldu…
Burada saymakla bitmez… 28 Şubat’ta basın dünyasında yapılan zulümleri belgeleriyle anlatan bir kitap kaleme almıştım. Eldeki bilgilerle 10 kitap daha çıkar.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, nedense bu konulara hiç değinmiyor. Bu zulmü yaşayan bizler mi safız; yoksa Kılıçdaroğlu ve kurmayları mı?
O dönemde üniversitelerde, üniversite hastanelerinde vatandaşa zulmedenler CHP sıralarında oturuyor. O dönemde okumak için geldiği üniversitenin, tedavi için geldiği hastanenin kapısından kovulanlar bu seçimde AK Parti’den aday. 8 Haziran’da da aynı çatı altında oturacaklar.
Kılıçdaroğlu, toplumun muhafazakâr kesimiyle bir mutabakat aramıyor. Helalleşmiyor. Özeleştiri yapmıyor. Tek kelime etmiyor. Fakat oy istiyor. Meslek hayatımın uzun bir dönemi Ankara’da siyasi muhabirlik yaparak geçti. Çok açık görünüyor ki, CHP bu stratejiyle muhafazakârlardan yine oy alamayacak.
CHP, hiç olmazsa AK Parti’nin yaptığı gibi yapıp 28 Şubat’ta zulme uğramış, Leyla Şahin gibi sembol bir ismi aday gösterebilirdi. Yapmadı…
Mesela CHP, birlikte hareket ettiği ‘Paralel Yapı’nın bile orta yaşın üstündeki büyük bir kesimden hala oy alamıyor. Aynı kesimin çocukları da 28 Şubat’ta CHP destekli zulme uğradıysa eğer, anne ve babaları gibi onlar da CHP’ye oy vermiyor. En temel insan hakkı ihlal edilmiş insanlar, talimat nereden gelirse gelsin, oy sandığının başında vicdanını dinler.
Nedeni ne olursa olsun CHP, muhafazakâr-dindar kesimle iletişim kuramıyor. Kurmaya da istekli görünmüyor. Kılıçdaroğlu, bu kesimin bilinçaltında dönüşüm yapmak yerine tribünlere oynuyor.
Seçimlere 12 gün kaldı; ama bu CHP’nin değiştiği yönünde bir emare yok. CHP, kendi programı yerine üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal’in değerlerini hayata geçireceğini bile vaat etse daha çok oy alır.
CHP’nin seçim kampanyasını yürütmesi için reklamcıya ihtiyacı vardı, tuttu. Ama her şeyden önce samimiyete ihtiyacı var. CHP bu seçimde de samimiyeti unuttu. Ve bu öyle parayla satın alınan, profesyonellerce kurgulanan bir şey değil işte.
Bu seçimlerde de daha önceki seçimlerde yaptığımız gibi, en çok AK Parti’yi konuşuyoruz ama asıl CHP’yi konuşmalıyız. Bugünkü CHP’nin Murat Karayalçın öncesi SHP’den farkı var mı yok mu? Bence yok…