CHP, Genel Başkanı’yla, başkan yardımcılarıyla, milletvekilleriyle “Hayır” kampanyası yürütüyor. İnanılmayan hiçbir davada dil istikameti sabit olamaz. Yanlışsa bile savunmak için inanmak şarttır ya. Bu CHP’nin yanlışlarına bile inanmak gibi bir doğruya erişememesi aslında meselenin özetidir. Birkaç örnekle somutlaştırayım.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun ileri sürdüğü “Kontrollü darbe” iddiasına Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç onu yalanlarcasına “Türkiye uçurumdan döndü” diyebiliyor.
Başka bir CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, “Treni raydan çıkarmayacağız” diyor. Aslında AK Parti, MHP ve diğer “EVET” cephesi de aynı şeyi söylüyor. Treni rayda tutalım. Rayın bozuk yerlerini tamir edelim. Ülkemizin geleceğine daha hızlı ilerleyelim. Kömürle çalışan treni revize edelim hızlı tren haline getirelim. Menzile olan mesafeyi daha hızlı alalım.
Konya gibi Anadolu’nun bağrından milletin oyunu alıp vekil seçilmiş bir iğfal-i zihin millete, yani asıl olana yani temsil ettiklerine dönüp “Eğer ‘Evet’ verirseniz sizi denize dökeriz” diye tehditler savurabiliyor. Oysa milletin denize dökme hadisesini milli mücadelenin Olimpos’un çocuklarını denize dökmesiyle deyimleştirdiğini bilmeyecek kadar da mesnetsiz olabiliyorlar.
İktidara seçimle gelmeyi hayal edemiyor gayrimeşru her yolu mübah sayıp ait oldukları millete hakaretten geri durmuyorlar. Ülkeye tek teklifi yok teklifsiz muhalefetin karşılık bulmadığını da bilmiyor.
Milli dimağa sahip değil ki milli teklifler sunabilsin. Müstemleke zihniyete sahip bir kafadan milli olmasını da beklemiyoruz…