Türkiye’de cumhuriyetin yüzüncü yıl dönümüne aylar kala gerçekleşen Mayıs 2023 Genel Seçimleri, muhalefet açısından sarsıcı sonuçlara neden oldu.
CHP’nin başını çektiği muhalefet kanadının 2019 yerel seçimlerinde elde ettiği başarı,umut kaynağı olmuş ve 2023 seçimlerinde Türkiye siyasetinde dengeleri değiştirecek nitelikte bir başlangıcın ilk adımı olarak görülmüştü. Sağından soluna, büyüğünden küçük çaplısına tüm partilerin adayı olarak yarışan Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybedince umutlar söndü, masa dağıldı ve muhalefet için yeni bir ‘değişim’ süreci başladı; özellikle CHP’de.
Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın skandal bir kaset marifetiyle alaşağı edilmesinden sonra 2010’da CHP’nin genel başkanı oldu. CHP içerisinde zamana yayılan ‘devrim’ niteliğinde değişimler gerçekleştirenKılıçdaroğlu, alışılagelmiş katı, laik, İslamofobik, ırkçı damarı kısmen partiden tasfiye etti ve CHP’nin toplumun farklı kesimleriyle bir araya gelmesini sağladı.
Zaten Kılıçdaroğlu’nun, 2023 seçimlerinde Altılı Masa diye isim verilen aslında 2+1 (CHP, İYİ Parti ve dışarıdan HDP) şeklinde tarif edilmesi gereken bloğun adayı olmasını sağlayan şey de genel başkanlığı süresince parti içinde gerçekleştirdiği değişimdi. Ama ortaya koyulan değişimkazanmaya yetmedi.
İLK DEĞİŞİM ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Türkiye’de iki siyasi isim, bağlamları farklı olsa da “değişim” konusunda açıklamalar yaptı. İlki, 28 Mayıs’ta seçimin ikinci turunda Erdoğan’ın zaferi açıklanınca kameralar karşısına geçip seçim sonuçlarını değerlendiren MHP lideri Devlet Bahçeli. Seçim sonuçlarından duyduğu memnuniyeti dile getiren Bahçeli, “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecek hatta her şey değişecektir, öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez.” diye konuştu.
Bir gün sonra ise Kılıçdaroğlu’nun “Baba-oğul gibiyiz” dediği İmamoğlu, sosyal medya hesabından bir video paylaşıp “Değişmeyen tek şey değişimdir.” diyerek parti içindeki sürecin ilk fitilini ateşledi. İmamoğlu, ilerleyen dönemde de değişim talebini sürdürdü ve 9 Eylül 2023’te İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen, ‘100. Yılında CHP’ başlıklı panelin açılışında yaptığı konuşmada, “CHP değişirse Türkiye değişir. Vaadim net: CHP değişecek, Türkiye değişecek.” dedi. Sanki CHP genel başkanlığına Özel değil de kendisi adaymış gibi bir kampanya başlattı.
Nitekim 4-5 Kasım 2023’te gerçekleşen CHP Kurultayı’nda İmamoğlu’nun desteklediği Özgür Özel genel başkan oldu. GENAR Başkanı İhsan Aktaş’ın tabiriyle İmamoğlu sahip olduğu “satın alma gücü” ile delegeleri ‘maharetli’ bir şekilde ‘ikna’ ederek Özel’in seçimi kazanmasını sağladı.
İmamoğlu, CHP’de değişim isterken herhangi bir sorumluluk almadan partinin tüm dengelerini altüst eden bir çalışma yürüttü. İmamoğlu, gölge başkan rolünü yeri geldiğinde partinin başarısız olduğu durumda ‘toparlanma’ açıklamaları yaparak; yeri geldiğinde parayla, yeri geldiğinde İBB Başkanı olmanın kudretiyle, yeri geldiğinde de kendisini Erdoğan’a rakip gösteren ve kendisinin oluşturduğu medya gücüyle yaptı. Fakat tüm bunlara rağmen İmamoğlu partinin genel başkanı değildi, hiçbir siyasi sorumluluğu da yoktu. Mesela 31 Mart seçimlerinde CHP başarısız olsaydı kimse bunu İmamoğlu’na fatura etmeyecekti. Direksiyonda Özgür Özel vardı ve doğal olarak eleştirilecek olan da oydu. Tıpkı CHP’nin yerel seçimlerdeki beklenmedik başarısının Özel’e yazıldığı gibi.
ÖZEL’İN SAHNEYE ÇIKIŞI
İmamoğlu ve ekibinin amacı Özgür Özel’i partiye gerçek bir genel başkan yapmak değildi. Özel, 2028 seçimlerine gidilen süreçte partide bir nevi ‘koordinatör’ ve ‘noter’ görevi görecekti. Ancak CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısı, Özel’i bir ‘aktör’ hâline getirdi. İmamoğlu’nun Özel’den beklentisi, olası bir cumhurbaşkanlığı adaylığı söz konusu olduğunda yekten ismini söylemesiydi ancak öyle olmadı.
Özel, 8 Nisan’da gazeteci Yavuz Donat’a verdiği röportajda, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda İmamoğlu’nun hiç de hoşuna gitmeyecek bir açıklama yaptı: “Şu anda takımda iki forvet var. Biri Mansur Yavaş, diğeri Ekrem İmamoğlu. Ama birçok yeni figür de parlıyor. Bu isimlerden en iyi takımı kurmak önemli. Maçın son dakikasında bir penaltı kazanıldığında teknik direktör, bırakın ben atacağım demez. En formda oyuncusuna attırır.”
Özel, bu açıklamasıyla İmamoğlu’nu Yavaş’la eşitlemekle kalmadı, birçok yeni figürün de yarışta onlarla eşit olduğunu vurguladı ve en nihayetinde kendisini teknik direktör olarak belirledi. Özel’in özellikle Erdoğan ve makamına yönelik olumlu açıklamaları; sonrasında kendisinin “normalleşme”, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yumuşama” dediği sürecin başlaması ve Erdoğan’la görüşmesiyle Özgür Özel tam anlamıyla ‘akredite’ oldu.
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Özel’in 2 Mayıs’ta Erdoğan’la AK Parti Genel Merkezi’nde görüştükten iki gün sonra Sözcü TV’de katıldığı bir programda,Özgür Özel’in, Erdoğan için İmamoğlu ve Yavaş’tandaha zorlu bir rakip olacağını belirterek “Ben olsam Özgür Özel’le yarışmak istemem.” dedi. Başarır’ın bu açıklamasına İmamoğlu’na yakın isimlerden ve sosyal medya hesaplarından sert tepkiler geldi.
Neyse ki Özel, 7 Mayıs’taki grup toplantısında bu tepkileri dindirecek bir açıklama yaparak kendi adaylığını dayatmayacağını, günü geldiğinde partinin seçilmişleri ve üyeleriyle ‘bir adayı’ belirleyeceklerini söyledi.
BAŞARISIZ PARİS ZİRVESİ
Takımın güçlü forvetlerinden Mansur Yavaş ise teknik direktörüne bağlılığını ifade etmek koşuluyla 15 Temmuz, 5 ve 13 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığına aday olmak için hazır olduğunu açıkladı.
Bu gelişmelerden sonra takımın hem forveti hem kaptanı hem de teknik direktörü olmak isteyen İmamoğlu, Yavaş ve Özel’le birlikte Paris’te bir ‘zirve’ düzenledi. Görüşme, Ankara ve İstanbul’da değil;olimpiyatlar bahanesiyle Paris’teydi. Ancak bu hırslı forvet, söz konusu zirvede istediği sonucu alamamış olacak ki 6-9 Eylül’de gerçekleşecek CHP Tüzük Kurultayı’nı âdeta seçimli kurultaya çevirmek isteyen bir açıklamada bulundu.
CHP İstanbul İl Başkanlığının 19 Ağustos’ta düzenlediği Tüzük Kurultayı Çalıştayı’nın açılışında konuşan İmamoğlu, “Geçtiğimiz yıl partimizin 100’üncü yılını kutladığımız etkinlikte ‘CHP değişirse Türkiye değişir’ demiştim. Bu anlamda çok net ifade edeyim; CHP değişecek ve Türkiye de değişecek. Bu sürecin, bu yolculuğun başka bir sonucu olmaz. Günü kurtaran değil, kalıcı politikalar ve yeni bir vizyon sunmamızın şart olduğunu hepimizin bilmesi gerekir. En önemlisi, partinin kendi içinden başlayarak daha demokratik, daha katılımcı, daha kapsayıcı bir partiye dönüşmesi şarttır.” dedi.
DEĞİŞİME ENGEL İMAMOĞLU
Bugün gelinen noktada CHP’nin hem yönetim açısından hem de Özel’in şahsi siyaseti münasebetiyle bir değişim süreci yaşadığı belli. Ancak bunun, İmamoğlu’nun istediği bir değişim olmadığı da çok belli. Doğrusu İmamoğlu, şuan CHP’deki değişimin önündeki tek engel. İmamoğlu, 2019’dan beri değişmediği gibi; kendini bir belediye başkanı pozisyonunda değil, müstakbel bir cumhurbaşkanı olarak görmek istiyor. Bu ihtirasla yapmadığı/yapamayacağı şey olmadığı gibi satın alma gücünü de sonuna kadar kullanıyor. İmamoğlu, parti başkanı olmamanın rahatlığı ve sorumsuzluğu ile her şeye karışabilen bir nobranlık sergiliyor.
İmamoğlu’nun ikinci değişim çağrısındaki ‘parti içi demokrasi’ ve ‘demokratik parti’ vurguları ilgi çekicidir. Demokrasi, güçlünün ağzında bir silah; dezavantajlının ağzında ise aslında bir eşitlik talebidir. Nedir bu silah? ‘Beni iktidar yapın’ ya da ‘Ben imtiyazlı olmak istiyorum’ silahı. İmamoğlu bunları talep ederken bile, her zaman yaptığı gibi gölgede kalmanın konforunu elden bırakmıyor. Esasında İmamoğlu, önemli bir aktöre dönüşen Özgür Özel gibi birini değil, noter ve koordinatör görevlerini üstlenecek birini istiyor ki arkadaki gölge oyununu iyi sergileyebilsin.
Paris zirvesinden sonra forvet İmamoğlu’nun orta sahadan başlattığı bu atak gole dönüşür mü bilemeyiz. Saha kenarından pres yapan takımın eski teknik direktörü Kemal Kılıçdaroğlu’nun da hamlesi önemli olacak. Diğer taraftan 100 yıllık CHP’yi, partiye sonradan eklemlenen hırslı müteahhit İmamoğlu’na kaptırmayacak daha büyük bankerlerin olup olmadığını da henüz bilmiyoruz. Ancak hırslı forvetin satın alma gücüne bakılırsa topun kaleyi bulma ihtimali yüksek.