Cezayir’den gelen çocuklarımız

Abone Ol

İstanbul’da okuyan Cezayirli öğrencilerle İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde buluştuk. Aynı medeniyetin, aynı kültürün çocukları olarak hemen kaynaştık. Kısa zaman önce vedalaştığımız akrabalarımızla bir araya gelerek hasret giderdik bir ölçüde. Ne zaman ki gönül coğrafyamızdan insanlarla bir araya geldik, işte o zaman hep aynı duyguya kapılıyorum. Tahmin ediyorum Balkanlar’dan, Kuzey Afrika’dan, Türkistan’dan birileriyle karşılaştığınızda siz de aynı duyguyu yaşıyor olmalısınız.

25 Mayıs Afrika Günü münasebetiyle Afrikalı öğrencilerle buluşup kahve eşliğinde kutlama yaptık. Prof. Dr. Ahmet Kavas Afrika’ya dair özlü bilgiler verdi. Ahmet Hoca 1990’lı yıllarda doktorasını Fransa’da, Mali üzerine yapmış bir büyükelçimiz. Çad ve Senegal’de büyükelçilik dönemlerinde çok güzel hizmetlere imza attığına şahit olduk. Afrika üzerine çok sayıda kitabı ve makalesi var. İstanbul Ticaret Gazetesi’nde Afrika üzerine yazılar kaleme alıyor. “Afrika” denilince bir güzel dosttan daha bahsetmem gerekiyor; İstanbul Ticaret Gazetesi Yayın Yönetmeni Şükrullah Dolu. “Aslan Kral Değildir” kitabıyla Afrika’ya olan muhabbetini bir şekilde ispatlamıştır. Şükrullah sayesinde kahvenin ana vatanı Etiyopya’dan (Habeşistan) getirilen kahvenin tadına baktık. Demleme, Habeşistan’ın geleneksel usulüne göre yapıldı. Buradan kahve sevenlere bir ufak ipucu vereyim; Habeşistan kahvesini tatmak isterseniz Fatih civarında bir yer olduğundan söz ettiler. Kahve tiryakisi dostlarımız muhakkak bulurlar bu mutena yeri.

Yakın zamanda Cezayir’in komşusu Tunus’tan intibalarımı sizinle paylaşmıştım. Orada ülkemize ve insanımıza olan muhabbeti bir nebze anlatmıştım. Tarihin izinden yürüyüp bize dair çok sayıda hatıra biriktirdim böylece. Afrika’nın yüz ölçümü itibarıyla en büyük devleti Cezayir’de, yıllar önce Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın programına katıldığımda bir gece kalmıştım. Bu defa Cezayir bize geldi.

Cezayir İstanbul Başkonsolosu Muhammed Meraimi, İstanbul’da üniversite okuyan 200 öğrenci ile etkinliğimize katıldı. Âdeta Cezayir’i İstanbul’a taşıdı. Öğrenciler rengârenk kıyafetleri, mütebessim simalarıyla küçük skeçler hâlinde Cezayir tarihinden hatıralar canlandırdılar. Başkonsolos Muhammed Bey oldukça heyecanlı bir şekilde ülkesini bize anlatmak için gayret sarf etti ve Fransız emperyalistlerine karşı yapılan bağımsızlık savaşında bir buçuk milyon insanın şehit olduğunun altını çizdi. Gerçekten çok yüksek bir rakam… “Bu emperyalist gâvurlar yeryüzünde daha bilmediğimiz ne katliamlar yaptılar.” diye içimden geçirdim. Acaba bugün Cezayir gençliği bunun ne kadar farkında? İnsanlık tarihini, Afrika’nın tarihini yeniden yazmak lazım… Afrika’da yaşananları anlamak için Frantz Fanon’un “Yeryüzünün Lanetlileri” kitabını mutlaka okumalısınız.

Ay yıldızlı, yeşil beyaz bayrağıyla gönül telimizi titreten bu coğrafyada 1516’dan başlayıp 1830’da biten, yaklaşık 300 yıldan fazla süren, beraber yaşadığımız bir tarih var. Barbaros Hayreddin Paşa (Hızır Reis) ve Oruç Reis, Cezayir’i İspanyol saldırılarından kurtardılar. 1830 yılından sonra Fransız işgaline karşı en büyük direnci ise şair, yazar, devlet adamı Emir Abdülkadir el-Cezâirî gösterdi. Emir yenilince bir süre Fransa’da tutuklu kaldı. Sonra Bursa’ya ve Şam’a gitti. Orada “Akıllılara Çağrı, Gafillere Uyarı” kitabını yazdı. 1883 yılında Şam’da öldü.

Fransızlar, Müslüman Cezayir halkının dilini ve dinini yok etmek için büyük çaba harcadılar. Cezayir tarihini sahneleyen çocuklar, Filistin’i de unutmamışlardı. Kefiyesi ile Filistin hakkında konuşan küçük Cezayirli dostumuz hepimizi duygulandırdı.