Üç ülkeyi kapsayan Afrika ziyareti Cezayir’den başladığı için “Cezayir ve Erdoğan” dedim. Aslında doğru ifade, “Afrika ve Erdoğan” olmalıydı. 1993 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti için Afrika, yok hükmündeymiş. Elbete birkaç temas varmış; ama devlet Afrika’yı ancak 1993 yılında fark edebilmiş. Fark etmiş derken, birkaç ziyaret ve birkaç iyi niyet dileği, hepsi bu. Ama olsun, hiç yoktan iyidir.
Asıl atak, 2003 yılında başlıyor. Recep Tayyip Erdoğan hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olarak 27 Afrika ülkesini ziyaret ediyor. Bu son üç ülke rotasıyla Gambiya da eklenince, gidilen Afrika ülkesi sayısı 28 olacak.
Afrika üzerinde etkisi olan ülkelerin, bu etkileri hangi güçlerle elde ettiklerini incelediğimizde, karşımıza birkaç güç çıkıyor. Birinci güç, Afrika’nın her yerinde görebileceğiniz “İngiltere usulü” kaos gücü. İngilizler mümkün olduğu kadar iç çatışmayı körüklüyorlar, devletlerin kurumları çöküp çalışamaz hale gelene kadar toplumun bütün fay hatlarını, bulunmaz bir ayrıştırma fırsatı olarak değerlendiriyorlar. Bu şekilde boğucu krizlere sürüklenen ülkeler, İngiltere’nin gösterdiği ölümden korkup -hayatta kalabilmek için- sıtmaya razı oluyorlar.
Bir diğer taktik gücün adı da “French Fire”; yani Fransız ateşi. Bu taktikle bütün şairler, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler derken ülkenin kaymak tabakası kendi aralarında “Fransızcayı en iyi kim konuşursa, o, en üstün olur” yarışıyla, aşağılık kompleksi bataklığında çırpınarak batıyorlar. Fransız olmadığı için tanrısına kahreden, Fransız olmak için çabalayan, kısıtlı ama etkili bir azınlığa ülkeler teslim ediliyor.
Üçüncü Taktik Rusların: “Komutanları eğiten ülkeyi yönetir” taktiği. Cezayir gibi Akdeniz’e kıyısı olan birçok Afrika ülkesine yaptıkları gibi, üst seviye askerlerini eğitme, önemli bir etki taktiğidir. Elbette ordunun ülke yönetiminde sivil iradeden emir alan bir pozisyondan çıkıp vesayet, hatta para sahibi olması gerekiyor. Bu anlamda Afrika ülkelerinin bazıları, buna çok iyi örnektir.
Mısır mesela… Mısır’ın en büyük holdingi ordusudur. Ordunun benzin istasyonları, bankaları, marketleri, fabrikaları vardır. Libya mesela… Bugün Libya’nın başına bela olan darbeci Hafter, Rus Askeri Akademisi’nden mezundur. Bu etkiyi Cezayir’de de görebilirsiniz; çünkü Cezayir ordusunun üst düzey komutanları da Rus Askeri Akademisi’nden mezundur.
En sonda ise “Çin taktiği” var. Bu taktiğin bir adı bile yok; çünkü taktik falan değil. Parayla kendine arkadaş satın alan, şımarık zengin çocuğu gibi, ülkelere para dağıtıp müttefik satın almak bu. Suudi Arabistan da bu taktikle iş yapamaya çalışır ama daha en başında gerçek bir devlet olmadıkları için her seferinde işler sarpa sarar.
Peki Türkiye, 54 ülkenin olduğu, 1.3 milyar insanın yaşadığı bu kıtada hangi taktik güçle ilerliyor?
Türklerin Afrika’yla ilk teması 9. yüzyıla dayanıyor. Daha sonra 12. yy ve elbette 16. yy dönüm noktalarından sonra ilişkiler kıtanın önemli bir bölümünü himaye decek seviyeye kadar yükselmiş.
Türkiye’nin, 2003 yılında başlayan ve 28 Afrika ülkesini kapsayan ‘Afrika Açılımı’nı inşa ettiği sütunlar şunlar:
Tarih zemini üzerine asırlardır kendini ispatlamış “sömürmeyen, ihya ve inşa eden Türkiye” gerçeği. Siyasi kadrolar, elitler, zenginler ve askerler tersini söylese de halka indiğiniz anda hemen gördüğünüz, muazzam bir Türkiye aşkı. Ve son on olarak da ‘liderler diplomasisi’.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu üç stün üzerine kurduğu Afrika’yla ilişkiler ağı ile Türkiye, alanında ilişki çeşitliliğini arttırarak, farklı pazarlarla yeni ilişkiler geliştiriyor. Libya ile varılan anlaşmanın sürdürülmesi için anlaşmanın diplomasi gücünü etrafındaki komşu ülkelere yaymış oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cezayir’de yaptığı konuşmada dile getirdiği, “Birlikte üretmek, birlikte ilerlemek arzusundayız” cümlesi, Cezayir’in bir numaralı gündem başlığı haline geldi. Türkiye’nin Afrika’ya yaklaşımı, “birlikte” kelimesi üzerinden… Herkes bunun farkında ve herkes tam olarak bu “birlikte” kelimesi arzusuyla motive olmuş durumda, burada. Generaller Rus Askeri Akademisi’nden mezunmuş, Çin para vermiş, Fransız zihinleri tarumar etmiş… Bunlar, bir yere kadar önemli; ancak gerçekten bir yere kadar! Halk arasında Türkiye aşkı çok dikkate alınması gereken büyük bir güç ve Cumhurbaşkanı Erdoğan “Birlikte üretmek, birlikte ilerlemek” dedikçe, Cumhurbaşkanın’dan esnafına kadar bütün Cezayir’in gözlerinin parladığını gördüm ben burada.