Cesaret, liyakat ve iltifat

Abone Ol

ÖNÜMÜZDEKİ ekim ayında, şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Kurmaylık Sınavları icra edilecek.

Aslında bu sınavlar daha önce gerçekleştirilecekti, fakat 15 Temmuz işgalci darbe girişimi nedeniyle bir yıl yapılamadı.

Genel çerçeveden bakıldığında görüldüğü kadarıyla hiçbir ülkede kullanılmayan kurmaylık sisteminin, mevcut şartlar altında TSK’ya yarardan çok zarar verdiğini değerlendirenlerdenim.

Söz konusu sistemin hantallıktan kurtulabilmesi, önümüzdeki kısa zaman içerisinde yapılacak düzenlemelere bağlı.

Bu yıl içerisinde terfi sistemi değiştirilmezse, gelecekteki onlarca yıl boyunca aynı hantal yapı ile tüm TSK yönetilecek.  

Zira mevcut kurmaylık sistemi, stratejik, operatif ve taktik seviyede önce TSK’ya ve gelecek anlamında tüm Türkiye’ye zarar vermektedir.

***

İttihat ve Terakki’nin kuruluşundan günümüze dek, ülkemizde en etkili kurum TSK olmuştur.

Bütün Türk dünyasına olduğu gibi İslâm âlemine de dış ve iç politikalarla ekonomik bakımdan yön vermek isteyen üst akıl, Türkiye’nin vatandaş sayısının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan TSK’yı her fırsatta kullanma gayretine girmiştir.

Bu noktada Silahlı Kuvvetleri, kurumun yüzde 10’unu teşkil eden bir birim olan kurmaylar komuta ederek yönlendirmiştir.

İttihat ve Terakki’den bu yana, 1913 Bâb-ı Âli Baskını, 27 Mayıs 1960 İhtilâli, 22 Şubat (1962) Ayaklanması, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 Darbesi, 28 Şubat süreci ve nihayet 15 Temmuz işgalci darbe girişimi askeri müdahaleleri ile milletimiz, TSK’nın kurmay sınıfı kullanılarak zorla Batı’nın tasarrufu ekseninde tutulmuştur.

Kurmaylık sınıfına bugüne dek, Harp Akademileri’nin yönetimine ve okullara giriş mekanizmasına, mezhep ayrılıkçısı, aşırı muhalif, Batı yanlısı ve son olarak da FETÖ gibi bir terör örgütü egemen olmuştur.

Bugüne dek gerçekleşen darbelerin faillerinin gerçek yüzleri, girişimlerde başarılı olunduğu için halk nezdinde maalesef zamanında ortaya konulamadı.

Harp Akademileri’ne giren her öğrenci, gelecekte bir darbe olursa, müstakbel darbeyi nasıl yönetmesi gerektiği konusunda âdeta düşünmeye sevk edilmiş, ülke hâkimiyetinde askerî elin bulunma gücü felsefî bir altyapıyla böylece korunmuştur.

15 Temmuz işgalci darbe girişiminden sonra anlaşılmıştır ki, FETÖ, Harp Akademisi’ne tamamen hâkim olmuş ve kendi mensubu olan subay ve kurmay adaylarını, sınav sorularını vererek Akademi’ye sokmuş ve âdeta kendi kurmay sınıfını oluşturmuştur.

Zira işgalci darbe girişiminin ana gövdesini de kurmay subaylar oluşturmuştur.

Hâlihazırda kurmay subay olarak göreve devam eden subayların çoğunluğunun da FETÖ ile iltisaklı olduğu değerlendirilmektedir.

TSK Personel Kanunu 47. maddeye göre, kurmay olmayan subaylar, general olsalar dahi kurmay olmadıkları için yönetmeliğe göre tümgenerallikten öteye yükselememektedirler.

Bu çerçevede ülkemizin karşılaşacağı muhtemel tehdit şudur: Deşifre edilmemeleri durumunda FETÖ kriptosu olan kurmay subaylar, tekrar ordu yönetimini ele geçirebilirler!

Mevcut kurmaylık sistemi sayesinde üst akıl, sadece onayından geçmiş olan subayların general olmalarını sağlayarak, ülkemizin yüzde 1’ine hâkim olmaya ve bu yüzde 1 ile aziz milletimizi yönetme iştiyakını sürdürecektir.

***

Örneğin ABD Silahlı Kuvvetleri gibi diğer modern ordularda, operatif anlamdaki saha uygulamalarına müsait olmaması nedeniyle bir kurmaylık sistemi kullanılmamaktadır.

Kurmaylık sistemini aldığımız Almaya dahi bugün bu sistemi kullanmamaktadır!

Kurmaylık sistemi, “Devletten ne alırım?” sistemidir.

Bu sistemle subaylar çok genç yaşlarda kurmay olarak TSK’nın seçilmiş yüzde 10’una girmekte ve TSK’nın “havuç” tabir edilen yurtdışı görevlerinde sunulan imkânların yüzde 90’ına sahip olmaktadırlar.

Etrafında bulunan imkân bolluğu içerisindeki kurmay sınıfı hakkında, devlete hizmet etmekten çok, diğer personele göre bu imkânlardan nasıl faydalanacağının yarışı içine girdiği düşüncesi oluşmuştur.

İç Güvenlik Harekâtı taburlarında, kurmayların sahadaki yetersizlikleri nedeniyle “kurmay tabur komutanları” yerine “sınıf subayları” kullanılmaktadır.

Diğer modern ordularda söz konusu kurmaylık sistemi kullanılmayarak, tüm silahlı kuvvet personeli, âdeta bir vatanperverlik yarışı içinde, “devletlerine verdikleri hizmet üzerinden bir kariyer yapılanmasına” tâbi tutulmaktadırlar.

***

Kurmay olmak isteyen her subay, Akademi sınavına girmek zorundadır ve bu sınav süreci de (eğer aday, belirlenen gruba ait değilse) çok uzun soluklu bir çalışma temposu istemektedir.

Bu nedenle Akademi sınavına çalışan subaylar, çalışma zamanlarından büyük ödünler vermek zorundadırlar.

Akademi sınavına çalışan bir subay, asgarî 1, azamî 3 sene kendi meslekî konu ve hizmetlerinden uzak kalarak bu süreci geçirmek zorundadır.

Detaylı bakıldığında görülecektir ki, yoğun iş ortamlarının olduğu taburlarda ve iç güvenlik bölgesinde Akademi’yi kazanma oranları çok düşüktür.

Örneğin 15 Temmuz işgalci darbe girişimi sonrasında, Hava Kuvvetleri’nde F-16 pilotu sayısı oldukça azalmıştır.

FETÖ’ye karşı mücadele TSK içinde devam etmektedir, ancak özellikle genç pilotlar arasında örgüte üye olma oranı oldukça yüksekti.

Bu nedenle, şüphelilerin bu kadar yoğun olduğu bir ortamda, 2017-2018 yıllarında toplam 112 pilot, önümüzdeki süreçte kurmaylık eğitimine alınacaktır.

Buraya kadar aktardığım söz konusu sebeplerle bu durum, hem FETÖ’ye karşı verilen mücadeleye, hem de TSK’nın diğer terör örgütlerine karşı icra ettiği tüm harekâta negatif bir etkiyle yansıyabilir.

Üzerlerinde FETÖ şüphesi olmayan millî subaylarsa, önümüzdeki Akademi sınavına, sahadaki pilot yetersizliği nedeniyle girmeye gönüllü değiller.

Ancak edindiğim bilgilere göre, “FETÖ şüphelisi” olduğu değerlendirilen, fakat hâlihazırda örgütle bağı ortaya konulamamış bazı pilotların Akademi’ye girme hususunda çok istekli oldukları görülmektedir.

***

Düzenlenecek bir reform ile tüm TSK personeli, sürekli bir yarış içinde tutularak, devlete en faydalı olacağı, devletin işleyişine müdahale etmeyi aklından bile geçirmeyeceği yepyeni bir uygulama içine alınmalı, bu noktada subayların harekât sahalarında gösterdikleri başarıların önemi, akademik başarılarının önünde değerlendirilmelidir.

Dolayısıyla Kurmaylık Sınavı’nın kaldırılması ve Harp Akademilerinin, tüm subayların kariyer programlarının ve bazı eğitimlerinin yapıldığı birer kuruma dönüştürülmesi, bu konuya dair iyi bir çözüm değil midir?

Üsteğmen rütbesindeki subayların yüzbaşı olabilmeleri için, Kuvvet Tuğgeneral Personel Daire Başkanlığı’nda ve kıtalardan gelen, asgarî binbaşı rütbesinde komutanlık yapmış subaylarca oluşturulan bir kurul tarafından, üsteğmenlerin terfileri, harekât görevleri ve başarıları ön plânda tutulacak şekilde görüşülmeli ve ortaya çıkan liste, Kuvvet Komutanlarına onaylatıldıktan sonra kabulü daha uygun olmaz mı?

Yine binbaşı rütbesinden albaylığa kadar terfi olabilmesi için, Kuvvet Tümgeneral Personel Başkanı Başkanlığı’nda ve kıtalardan gelen, asgarî albay rütbesinde komutanlık yapmış subaylarca oluşturulan bir kurul tarafından, subayların terfileri, harekât görevleri ve başarıları ön plânda tutulacak şekilde görüşülmeli ve ortaya çıkan liste, Kuvvet Komutanının teklifi olarak Millî Savunma Bakanına onaylatıldıktan sonra kabulü daha işler bir denklem olmaz mı?

Üsteğmenlikten albaylığa kadar subayların almaları gereken eğitimler Hava Harp Akademisi tarafından hazırlanmalı, general terfileri için mevcut sistem kullanılmalı, kurmay olmayan subayların tümgenerallikten yukarı terfilerini engelleyen TSK Personel Kanunu’nun 47. maddesindeki “Korgeneralliğe veya koramiralliğe yükselebilmek için Harp Akademileri öğrenimini başarı ile bitirmiş bulunmak…” ifadesi iptal edilmesi, bu çetrefilli konunun çözümünü basitleştirmez mi?

***

TSK’daki görevler, genellikle “kıta” ve “karargâh hizmetleri” olarak ikiye ayrılmaktadır.

Subayların tayinleri, kıtadan karargâha veya karargâhtan kıtaya çıkabilmektedir.

Bu noktada subayın kendi özellikleri ve isteğine göre bu iki hizmetten birini seçmesi sağlanarak, belirlenen sahada uzman personel kullanılması daha anlamlı olacaktır.

Yatay geçişler asgarî seviyede tutularak, subayın, özellikle kendi çalıştığı işte uzmanlaşması sağlanmalıdır.

Atamalarda rol alan Personel Başkanlıkları aracılığıyla, karargâhlardan ve kıtadan daha etkin ve yetkin olarak belirledikleri asgarî binbaşı seviyesindeki subayları davet ederek birer “atama kurulu” oluşturulmalıdır.

Söz konusu kurulların “harekât ihtiyaçları kapsamında” hazırladıkları listelerse, birer “tavsiye listesi” olmalıdır.

Ancak harekât ihtiyacı gerektiğinde, yönergelerin önüne de ilgili Personel Başkanının onayı ile geçilebilmelidir.

***

15 Temmuz işgalci darbe girişimi sonrasında, mevcut kurmaylık ve atama sisteminin, ülkemizin ve TSK’nın gelişiminde en büyük engel olduğu görülmektedir.

Birçok istişare sonunda birçok makul görüşten süzerek hazırladığım bu terfi ve atama sistemi teklifiyle TSK’nın, sadece ve sadece bu aziz milletin emrinde, en etkin sistemle ülkesine hizmet edebileceğini değerlendirmekteyim.

Madem marifet iltifata tâbidir; bu millete, bu devlete, bu vatana cesaretiyle hizmet edenlerin en yüce liyakatlere sahip olduklarını bilmeli ve iltifatımızı bu ölçüyle arz etmeliyiz.

***

@mkulunk: “Sıkıntıların daha ağırlaştığı günlere ruhunu ve yüreğini hazırlayan, gerektiğinde vazgeçmeyi, terk etmeyi, reddetmeyi bilen adamdır dâvâ adamı!”