Çeksin gitsinler abi artık

Abone Ol

Bazı şeyleri anlamak bazen çok zor geliyor. İnsan anlam veremiyor bazılarının yaptıklarına. Gerçekten kafa yoruyorum bazı vakitler, insanlar acaba bunu neden yapar ki diyorum ve gerçekten nedenini arıyorum. Ama ben bulamıyorum şöyle hakikatli bir gerekçe.

Geçenlerde bir berber dükkânında -ki berber dükkânları (bilerek kuaför demiyorum) genel olarak erkeklerin sosyalleştiği yerlerden biridir ve bilumum mevzu konuşulur saçınızdan kesilmiş birkaç parça önünüze düşerken- ismini bilmediğim ama bir şekilde tarif edebileceğim mahalleden bir gencin konuşmasına istesem de istemesem de kulak misafiri oldum. Aslında baya baya dinledim.

– “Çeksin gitsinler abi artık” diyordu. Aslında tam olarak da böyle söylemiyor. Biraz sinli kaflı konuşuyordu ve elbette söylediğini buraya yazamıyorum. Ama işin tuhaf tarafı şu ki bu cümleyi kuran ve hiddetinden tükürükler saçarak konuşan arkadaşı her kime sorsak tarif ederken muhakkak “muhacir” diyerek tarif eder. Zira o da vakt-i zamanında Bulgaristan’dan gelen göçmenlerden birinin oğlu ya da torunu belki. Hani Bulgarlar’ın yıllarca zulmettiği, camilerini yıkıp da ilçelerinin dahi hatta köylerine varana kadar Türkçe isimlerini değiştirdiği, ibadet etmelerinin yasaklandığı, kendi Müslüman isimlerinin yerine başka başka isimler konulan ve onca zulmün altında kaldıklarında yine sığınacak bir yer hatta tek yer diye bizi yani memleketimizi, milletimizi, devletimizi bulanlardan, Bulgar devletinin “Bulgaristan’da Türk yoktur, Müslüman olmuş Bulgarlar vardır” deyip de kimliklerini yok saydıkları insanlardan biri.

İşte insan bazen tam da buna ya da bunun gibi durumlara hayret ediyor. Anlamak istiyor. Anlamaya çalışıyor ama olmuyor, bulamıyor bir mana. Bu arkadaş ya da bunun gibi olanlar ya kim olduklarını bilmiyorlar ya biliyor ama söyleyemiyorlar ya da düpedüz insafsızlık, vicdansızlık ediyorlar.

Durumu bir çay muhabbetinde mahallemizin eli tespihli abilerinden biriyle konuşurken demli çayından ağız dolusu bir yudum alıp da

– “Herkesi anlamaya mı çalışacaksın?” dedi.

– “En azından deniyorum” diye cevap verdim.

– “Beyhude uğraşıyorsun” dedi bu kez “başkasını anlamayı geç kendini anlayabilsen dahi büyük saadettir. Lakin kendini tanıyan dahi yoktur desem yalan olmaz.”

– “Yani bu arkadaştan mı bahsediyorsun?” diye sordum.

– “Geç onu” dedi “ben senden bahsediyorum”

– “Ama” dedim kesti sözümü

– “Ama deme” dedi “bir başkasını anlamak için gayret etmek de kendini anlamak için çabalamak da boşunadır. Zira ne anlayabilirsin ne de anlaşılabilirsin. O bunu yapmış bu şunu demiş falan geç bunları. Mesele senin ne yaptığın”

Hak verdim. Ve vazgeçtim ne dediklerini ne yaptıklarını düşünüp anlamaya çalışmaktan. Zira bazılarına laf anlatmak mermerde çiçek yetiştirmekten daha zor ve gafile kelam nafile kelam…