İstanbul; Roma, Bizans ve kutlu fetihten sonra Osmanlı Devleti’ne yüzyıllarca başkentlik yapmış kadim şehir… Hadislere, övgülere, şiirlere konu olmuş yedi tepeli efsane…Yahya Kemal’in bir başka tepeden baktığı, Orhan Veli’nin gözleri kapalı dinlediği, Necip Fazıl’ın ağlayanını bile bahtiyar kabul ettiği ve Aşık Veysel’in “Seversen yârin olayım” dediği; “bir taşına bütün Acem mülkünün feda edildiği” İstanbul, Dünya Başkenti ifadesinin tam karşılık bulduğu, cihanın en güzel şehirlerinden birisi.
Dünya tarihindeki önemi ise her geçen gün daha da artmaktadır İstanbul’un.Bir tarihi eser hazinesi olan şehrimiz ne gezmekle ne de yazmakla bitmez şüphesiz. Tarih boyunca farklı isimlerle anılan ve fetihten sonra İslambol, Darüssaade (Saray-Topkapı Sarayı), Darülsaltanat, Darülhilafe ve Asitane gibi adlarla anılan, şimdilerde yaklaşık 20 milyonluk nüfusa ulaşan megakent, neredeyse 24 saat uyumuyor.
SEMTLERİN MARKALARI
Bunca medeniyeti bağrında saklayan şehrin en önemli birikimlerinden birisi de şüphesiz sofra/yemek kültürüdür. Kısmen de olsa bazı ustalar tarafından günümüze aktarılan Osmanlı saray mutfağının yanında, bilhassa üretildiği semtlerle anılan markalar da oluşmuştur İstanbul’da… Kanlıca yoğurdu, Vefa bozası, Sarıyer böreği, Eminönü balık-ekmeği, Unkapanı turşusu, Çengelköy hıyarı, kış günlerinin lezzeti kestanesi ve tabii ki Karaköy’le bütünleşen ancak bütün semtlerde bulabileceğiniz simidi. Bu markalara günümüzde Ortaköy kumpiri, Sultanahmet köftesi, Karaköy tatlısı, Süleymaniye kuru fasulyesi ve yine birçok mahallede bulabileceğini nohutlu pilavı da ekleyebiliriz.
BALIK-EKMEK NOSTALJİSİ
Bu eşsiz lezzetler şehrin sakinleri ve ziyaretçileri tarafından afiyetle tüketilirken; ikisi tarihe karışıyor gibi… Hatta Eminönü’nde balık-ekmek nostaljisi bir anlamda yok oldu. Buram buram kokusu sizi balıkçı tezgahlarına çekerdi eskiden Eminönü’nde. Yarım ekmeğin içinde bol soğan konularak verilen ızgara balığın yanında bir de turşu suyu varsa değmeyin keyfine İstanbullunun… Her mevsimde, aç ya da tok bütün İstanbulluların açık havada tatmaktan büyük keyif aldıkları bu lezzet, yerel yönetimin kararıyla maalesef sona erdi bu tarihi mekanda. Keşke gerekli mekan ve hijyen önlemleri alınarak bu kültür devam ettirilebilseydi…
ÇAY-SİMİT-İSTANBUL
Son zamanlarda büyük değişim yaşayan, ‘eskiden’ diye başlayan cümlelerindevamında zikredilmeye aday bir diğer önemli yiyecek kültürü ise İstanbulluların zaman ve mekandan ari olarak her zaman tükettiği çay-simit keyfi… Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de ifade bulan ve farklı şekillerde günümüze uzanan simit, bir bakıma da gariban yemeği olarak ifade edilir.Şehrin tarihi vapurlarıyla daha bir bütünleşen, ancak ister Boğaz’da ister Çamlıca’da ya da Sultanahmet’te yahut da kenar bir mahallede olsun, İstanbulluların en büyük tutkularından birisidir çay-simit lezzeti. Bir fırından ya da sokak satıcısından alınan sıcak, çıtır çıtır simidin lezzetine doyum olmaz sabah saatlerinde…
MARTILARIN HAKKI
Vapura binip de martılarla simit paylaşmayan var mıdır aramızda? Boğaz’da oturup Kız Kulesi’ni seyrederken gevrek simitle çayını yudumlamayan İstanbullu var mıdır? Kahvaltısını yapamadığı için birkaç susamlı simit ve eritme peynirle kahvaltı yapmayan emekçi var mıdır? Var mıdır, Sultanahmet sokaklarında yürürken “Yandı, yandı…” nidalarıyla bağıran simitçiden simit almayan Babıali müdavimi? Dahası; çok doktor, profesör görmüşüzdür İstanbul’un en ünlü hastane koridorlarından süzülüp sabah atıştırmalığı için elindeki simit paketiyle odasına giren… Hatta “acaba simitle kahvaltı hafızayı daha mı dinç tutuyor” diye de geçirmişsinizdir içinizden… Ve çok hasret anlatısı dinlemişsinizdir gurbetçilerden; İstanbul’dan simit getirtip bu şehrin lezzetini uzaklarda tattıklarına dair… Çünkü her şey bir tarafa İstanbul simidi bir tutkudur, bu şehrin kültürüyle yoğurulanlar için…
PANDEMİ, ZAM VE GRAMAJ
O halde ne oldu da bu şehrin belki de en çok tüketilen geleneksel tutkusu simit-çay kültürü tartışılır hale geldi? Pandemi ile birlikte çayın yanında tüketim sıralamasında yüzde 25’lik bisküvi ve yüzde 13’lük kek tüketiminin ardından yüzde 11 oranı ile üçüncü sıraya düşen simitte yaşanan ‘tükenme sendromu’, fiyat, gramaj ve kalite sorunuyla her geçen gün artmaya devam ediyor maalesef. 2019’da 1.75 TL’ye satılan simit fiyatları İstanbul’da Temmuz 2023 itibarıyla 10 TL’ye yükseldi. Zaman zaman bazı satıcıların daha düşük tarife uyguladığı geleneksel damak tadı simit, bazı semtlerde ve mekanlarda 15 TL, hatta 20 TL’ye kadar fiyatlanabiliyor.
TARİHE Mİ KARIŞACAK?
Bunun yanında ilgili kurumlar tarafından 100 gram olarak duyurulan simitte birçok gıdada yaşandığı gibi gramaj sorunu da kendisini hissettiriyor. Bir çok noktada simitlerde çıplak gözle görülür derecede bir küçülme var ve böylece ‘gizli zam’ yapılıyor. Bu gidişle simit tutkunları kurabiye büyüklüğünde susamlı çörekler tüketmek durumunda kalacak.
Birçok gıdada olduğu gibi simitte de üretim, tüketim ve kalite gibi kriterlerle ilgili bir istatistik var mıdır bilinmez; ama görünen o ki İstanbulluların tüketmekten ayrı bir ‘haz’ aldığı çay-simit keyfi de artık eski değerini kaybedecek gibi…