Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen’in 15 Temmuz’daki darbe girişiminin arkasında olduğuna dair en ufak bir şüphe bulunmadığını vurgulayarak, “Darbenin başarılı olması durumunda yerimize geçecek kişilerin isimlerinin bulunduğu listeleri de bulduk. Hepsi söz konusu terör örgütü ile bağlantılı kişiler. Tüm bu bilgileri ABD ile paylaşacağız ve Gülen’in iadesini talep edeceğiz. Ancak önce Gülen’in geçici tutuklanmasını talep ettik. Amerikalıların Gülen’in başka bir ülkeye kaçmasına izin vermemeleri gerekiyor.” dedi.
Çavuşoğlu, Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yayımlanan röportajında gazeteci Michael Martens’ın, 15 Temmuz’da Türkiye’de düzenlenen darbe girişiminden ABD istihbarat servislerinin haberdar olup olmadığına ilişkin görüşünü sorması üzerine, yeterli derecede kesin bilgiye sahip olmadan, ABD’nin veya başka ülkelerin istihbaratlarının darbe hazırlıklarından haberdar oldukları ve bunu Türkiye’yle paylaşmadıkları sonucuna varmanın yanlış olacağını belirtti.
Gerek Türkiye’deki gerek yurt dışındaki istihbaratların zafiyeti ile karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, “Normalde dost ülkelerin istihbaratları, bilgilerini birbirleriyle paylaşır. 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsü Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde küçük bir grup tarafından desteklenmesine rağmen, istihbaratların bu kadar geniş bir teşebbüsün hazırlığından önceden bilgi edinememiş olmaları büyük bir zafiyet işaretidir.” dedi.
Çavuşoğlu, Türk istihbarat birimlerini de bu eleştirileri kapsamında tutup tutmadığı yönündeki soruya ise şöyle yanıt verdi:
“Evet, bunu da zaten kabul etmiştik. Ancak, Fetullah Gülen terör örgütünün bu darbe planının ordu içinde yapılmasından ve genelde silahlı kuvvetlerin ve özelde Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine kapanık, kapalı devre sistemler olduklarından dolayı, bilgiye erişmek de tabiatıyla kolay olmadı. Ancak darbe teşebbüsü ABD’de yaşayan bir kişi tarafından organize edildi. Bu nedenle bu ülkedeki gizli servisler ve ilgili merciler esasen bu konuda en çok bilgi sahibi olmaları gerekir.”
“Gülen’in kaçmasına izin vermemeliler”
Bakan Çavuşoğlu, FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen’in darbe teşebbüsünün arkasında olduğuna dair herhangi bir şüphe bulunmadığını belirterek, şöyle devam etti.
“Bunu, onların ordumuza bağlantılarının deşifre edilmesi nedeniyle de biliyoruz. Darbe gecesi Genelkurmay Başkanımızı derdest eden kişi, onu Fethullah Gülen’le görüştürmek istedi. Darbecilerin terör örgütü ile bağlantıları tespit edildi. İtiraf edenler var. Bu örgütle bağlantıları nedeniyle uzaklaştırılan bazı eski polisler de bu darbenin içinde yer aldı. Bunlardan birisi darbe gecesinde tankın içinde yakalandı. Terör grubuyla bağlantısı nedeniyle polis teşkilatından uzaklaştırılan bir kişinin, tankın içinde ne işi var? Darbenin başarılı olması durumunda yerimize geçecek kişilerin isimlerinin bulunduğu listeleri de bulduk, hepsi söz konusu terör örgütü ile bağlantılı kişiler. Tüm bu bilgileri ABD ile paylaşacağız ve Gülen’in iadesini talep edeceğiz. Ancak önce Gülen’in geçici tutuklanmasını talep ettik. Amerikalıların Gülen’nin başka bir ülkeye kaçmasına izin vermemeleri gerekiyor.”
FETÖ elebaşı Gülen’in ABD’den başka bir yere kaçma ihtimaline ilişkin bazı bilgiler elde edildiğini belirten Çavuşoğlu, “Belli ülkelerdeki yandaşları, onun gelişi için şimdiden hazırlıklara başladılar.” dedi.
“Avrupalılar darbecileri meşrulaştırmaktan uzak durmalıdır”
Bakan Çavuşoğlu, “Bütün bu şeyleri isnat ettiğiniz kişilerin şimdi yargılanması öngörülüyor. Öngörülen davaların Münih’teki NSU Davasının Türk diplomatları ve gazetecileri tarafından izlenmesi örneğinde olduğu gibi, AB’nin gözlemcilerince kesintisiz bir şekilde izlenmesine izin verilecek mi?” şeklindeki soruya, Türkiye’nin bu sürecin şeffaf olmasını istediği yanıtını verdi.
Fransa’nın gerçekleşen korkunç terör saldırısının ardından OHAL ilan ettiğini hatırlatan Çavuşoğlu, “Biz on benzer terör saldırısı yaşadık ve OHAL getirmedik. Ancak şimdi çok ciddi bir durum içindeyiz. Avrupa ve uluslararası camiayla diyaloğa hazırız. İletişimi sürdürmeye ve her türlü soruyu cevaplamaya varız. Yakın işbirliğini amaçlıyoruz. Ancak Avrupalılar önyargılı olmamalıdır. Avrupalılar dolaylı olarak darbecileri meşrulaştırmaktan ve onları masum bir şekilde göstermekten uzak durmalıdır.” ifadesinde bulundu.
Türkiye’de ilan edilen OHAL’in günlük hayatta, insanların temel özgürlüklerine herhangi bir kısıtlama getirmediğini vurgulayan Çavuşoğlu, “Devletimiz OHAL’i halkına değil kendi kurumlarına uyguluyor. Halkımız konu hakkında espriler dahi yapıyor: Eskiden OHAL olduğunda vatandaşlar evlerinden çıkamazdı. Bugün demokrasi ve Erdoğan lehinde ve darbeciler aleyhinde gösteri yaptıklarından dolayı evlerine giremiyorlar. Hatta bu gösteriler, Cumhurbaşkanımızı diktatör olarak niteleyen Avrupa’daki çevrelere de bir mesajdır.” dedi.
Yargılamaların açık mı, kapalı mı olacağına ilişkin olarak yargının karar vereceğini belirten Çavuşoğlu, “Adalet Bakanlığı ile birlikte Dışişleri Bakanlığı olarak sürecin şeffaf olması için elimizden geleni yapacağız.” dedi.
“İnsanlar Cumhurbaşkanı’nı seviyor”
Çavuşoğlu, idam cezasının geri getirilmesi tartışmalarına ilişkin soruyu ise, demokratik ülkelerde halkın iradesinin çok önemli olduğunu belirterek, “Bu günlerde siz de meydanlarda ve sokaklarda değil miydiniz? Oralarda çok insanın toplandığını ve ‘idam cezasını geri istiyoruz’ şeklinde bağırdıklarını fark etmediniz mi? Binlerce kısa mesaj ve tweet alıyoruz. Bize ‘idam cezasını geri getirmezseniz, bir daha sizin partiye oy vermeyiz’ diyorlar. Bu tür talepler darbeyi bizzat yaşamış, bombalanmış, tanklar altında ezilmiş ve helikopterlerle taranmış halktan geliyor.” diye yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yalnızca TBMM’nin bu yönde bir karar alması durumunda idam cezasının geri gelmesine yönelik yasayı imzalayacağını beyan ettiğini hatırlatan Çavuşoğlu, “Şu anda hiçbir karar resmen alınmış değil. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan halkın taleplerini dikkate aldığında, buna popülizm denmemesi gerek. Çünkü Cumhurbaşkanının buna ihtiyacı yok. İnsanlar onu seviyor. Son olayların ardından popülaritesi yüzde 70’lere çıktı. Hatta muhalefet dahi darbe gecesi Erdoğan’ı televizyonda sağ salim görünce rahatladığını teslim etti. Fakat Cumhurbaşkanımız halkın taleplerine karşı kulaklarını kapamaz ve onları dikkatlice değerlendirir.” ifadesinde bulundu.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanıyken kendisinin de idam cezasına karşı olduğunu, ancak halkın taleplerine baştan kulak tıkamanın da yanlış olacağını vurgulayan Çavuşoğlu, “Bunlar çok ciddi meseleler. Biraz önce BM Genel Sekreteri Ban Ki- mun’la bu konu hakkında konuştum ve ona BM Güvenlik Konseyi’nin beş üyesinden ikisinin idam cezasını uyguladıklarını hatırlattım.” dedi.
AB’nin bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bile taraf olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, “AB’nin bu konuda bize ders vermeye hakkı yok” dedi.
“AB’nin tehditlerle tepki vermesi iyi bir sonuç vermez”
Çavuşoğlu, “AB’nin idam cezasının mevcut olduğu bir ülkeyle katılım müzakereleri yürüteceğine ciddi olarak inanıyor musunuz?” şeklindeki soruya ise şöyle yanıt verdi:
“Ben farklı bir şeyden bahsediyorum. Tabii ki AB bizle idam cezası konusundaki tartışmaya ve diğer konulara ilişkin görüşlerini paylaşabilir. Ancak bize ders vermeye ve halkımızın taleplerine tehditlerle tepki vermeye çalışması iyi bir sonuç vermez. AB şunu söyleyebilir: ‘AB’ye aday bir ülkenin idam cezasını geri getirmesini istemeyiz. Bu bizim ortak değerlerimize karşıdır.’ Bununla bir sorunumuz yok zira biz de kendi aramızda farklı düşüncelerimizi söylüyoruz. Ancak AB, 60 yıldır kapıda bekleyen bir ülkeyi aday ülke statüsünü kaldırmakla tehdit ederse, birçoklarının bununla amaçladıklarının aksine sebep olabilir.”
Çavuşoğlu, Martens’in “Çok da uzun olmayan bir süre önce ‘Balyoz ve Ergenekon’ toplu davaları sürecinde yüzlerce suçsuz insan mahkum oldu ve ancak uzun süre sonra serbest bırakıldı. Bu davaların idam cezasının bulunduğu bir Türkiye’de gerçekleştirildiğini düşünün.” şeklindeki sözlerine ise, “Sevgili dostum, sorunuzu sanki idam cezası halihazırda karara bağlanmış gibi soruyorsunuz. Halbuki şimdiye kadar ortada yalnızca halkın bu konudaki talebi ve siyasetçilerimizin bazı açıklamaları var. Bu konuda herhangi bir karar verilmemiş, mecliste tartışmalar bile henüz başlamamış. Olmamış bir şey için bir kimseyi tersine ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yok.” değerlendirmesinde bulundu.