Geçmiş 15 yılın ardından Filistin’de 22 Mayıs’ta Parlamento, 31 Temmuz da ise başkanlık seçimlerinin yapılması kararlaştırıldı. Daha önce de bu yönde teşebbüsler olmuştu, fakat bu sefer net tarihlerin belirlenmiş olması seçimlerin yapılacağına dair umutları artırdı.
Seçim kararı alınmasının sebebi
ABD ve AB olmak üzere uluslararası toplum ve Türkiye’nin de dahil olduğu aktörler seçim kararı alınmasında etkin rol oynadılar. Özellikle dış yardımların tekrardan devreye gireceğine yönelik Filistin’deki beklentiler majör etki yaptı. El Fetih ve Hamas’ın yaşadıkları zor koşullarında etkisiyle halkın beklentilerinin artık karşılanamaması seçimi zorunlu kıldı. Zartman’ın “katlanılmaz maliyet” teorisinin gerekçeleri Filistin’deki taraflar için devreye girmiş görünüyor. Tarafların karşılıklı mücadele ve çatışmalarının bu aşamada daha fazla fayda sağlamayacağında mutabık kalındığı görülmektedir.
Süreçteki zorluklar
İsrail’in Doğu Kudüs’te seçimlere izin vereceği meselesi belirsizliğini korurken, özellikle Hamas’ın İsrail’in kontrolü altındaki yerlerde propaganda yapmasına müsaade etmeyeceği tahmin ediliyor. 23 Mart’ta yapılacak İsrail’deki seçimin sonuçları burada belirleyici rol oynayacak. Başta ABD olmak üzere Batı blokunun İsrail’e tavrı burada önemli olmaktadır. Seçimlerde Hamas’ın iktidar olması durumunda tekrardan şiddetli çatışmaların yaşanması ihtimali de göz önünde bulunduruluyor. Geçmişte demokratik sürece katıldığı için Hamas cezalandırılmıştı. Bu durum 2007 de Hamas ve El Fetih arasında şiddetli çatışmalara yol açmıştı. Muhtemel seçimde Hamas seçilemediğinde elindekinden de olabilir, bu durumda El Fetih ile çatışma eğilimi yine doğabilir. Bir taraftan Hamas’ın seçilirse karşılaşacağı küresel meşruiyet handikabı, diğer taraftan El Fetih’in 85 yaşındaki liderinin yaş durumu, taraflar hakkındaki yolsuzluk iddiaları gibi konular halkın rahatsızlıkları olarak ortada durmaktadır. Diğer taraftan seçimler sonucunda seçilemeyen taraf kendi mevcut güvenlik güçlerini lağvedebilecek mi meselesi ortaya çıkabilir. İlaveten yeni olası yönetimdeki bakanlıkları kimin belirleyeceği, tek liste ile mi seçime gidileceği, iki büyük grubun ne kadar sorumluluk almak isteyecekleri gibi konular gündeme gelebilir. Küçük bir ihtimal olarak görülse de korona gerekçesiyle seçimler belki de hiç yapılmayabilir.
Seçim kararı Filistinlilerin bölünmüşlüğünü ortadan kaldırabilir mi?
“Tüm bu zorluklara rağmen seçim yapılırsa bu kadim bölgede birliktelik sağlanabilir mi” sorusu Ortadoğu barışı için kritik bir konudur. Filistin, yıllarca hem kendi içlerinde -başta El Fetih ve Hamas olmak üzere- hem de İsrail ile şiddetli çatışmaların yaşandığı bir coğrafya olmuştur. Mahmud Abbas’ın seçim ilanı Hamas tarafında da memnuniyetle karşılandı. Ayrıca Birleşmiş Milletler de seçim kararını Filistinlilerin kendi içlerindeki bir birlik için önemli bir adım olarak gördüğünü aktararak iki devletli çözüm için umudun doğduğunu teyit etti. Bugünden yarına bir “Filistin Birliği”nden bahsetmek gerçekçi olmasa da seçim kararını tarafların ekseriyetinin olumlu karşılaması şartların birliktelik için olgunlaştığına dair önemli bir işarettir.