Çarşamba Sohbetleri.. Okuyucularla Hasbihal-33

Abone Ol

-Kemal Ulukışlalı: 26 Ekim, Kenan Alpay’ın güzel bir yazısı var.. Haksöz sitesinde yayınlanmış, 26 Ekim günü.. Orada sözkonusu edilen A. K. isimli 74 yaşındaki roman muharriresinin bazı müslümanlar için söyledikleri belki de doğrudur.. Müslüman olduğunu söyleyenler de ahlâken zayıf olabilir.. Ama, bu muharrire, bütünüyle müslümanları suçlayıp genelleme yapıyor ve bütün müslümanları ahlâksızlıkla suçlarcasına cümleler kuruyor.. Kenan abi de güzel bir paylamış, o muharrireyi.. Tavsiye ederim, okuyun.. Ama, ondan da güzel bir yorum yazılmış altına..

Onu da okumak gerekiyor.. Eğer İst.-Ümraniye Belediyesi, o yorumda yazıldığı gibi bir şeyler yaptıysa, gerçekten de  yazıklar olsun demek gerekir.. O yorumda şunlar söyleniyor:

‘(Kenan Alpay’ın yazısında değindiği muharrirenin kitabı),  (….)  yayınları tarafından basıldı. E…..t, A…, ve K…, yayınlarının sahibi eski bir AK PARTİ milletvekili, buna rağmen Gezi’nin en önemli aktörlerinin kitabı, E…… yayınlarından çıkıyor. Ümraniye Belediyesi 12.Geleneksel Hikaye Yarışması’nın ilanını ‘S. F.’ isimli (ve sabit fikirli) bir dergiye ilan verdi. S.F. dergisi, ‘Gezi özel dosyası’ yapmış bir dergi. Buna rağmen Ümraniye Belediyesi onca İslami/Muhafazakâr çevreye ait dergiler varken, S.F.’e ilan veriyor. D&R,, ‘S. F.’ dergisinin de sahibi.

Birçok İslami dergi biliyor ki D&R satılması için verilen dergileri, ‘D&R değerlendirme’ adı altında bir kurula veriyor, 1 hafta beklettikten sonra hiçbir gerekçe göstermeden dergiyi mağazalarında satış için uygun bulmadıkları gerekçesi ile reddediyor.

Ama AK PARTİ Kültür Müdürlükleri’nin birçoğunda liyakatsiz, ehliyetsiz kişiler çalıştığı için hep bu Gezi‘ci tiplere etkinlik adı altında paralar çar-çur ediliyor.

Yani anlayacağınız, ensemizde boza pişiren, daha çok olur, bu kafayla..

*SEÇ:İlginçtir, benzer bir konuyu da Star’dan Yakub Köse 27 Ekim günlü yazısında dile getirmiş ve Bursa Belediyesi’nin ‘Sultanların Kabristanı: Muradiye’ isimli bir albümü, Doğan Medya’dan bir dergiye promosyon olarak verildiğini yazmış ve AK Parti hükûmetine karşı yedi duvelle işbirliği yapan sözkonusu yayın grubuna tanınan bu imtiyaz karşısında, Bursa Belediyesi’nin ve Doğan Medya grubunu öve öve biteremediğini söylediği Bülend  Arınç’ın (Bursa m.vekili olması hasebiyle) ne diyeceğini soruyordu..

-İsmail Seyhan: Sizi okuyor ve faydalanıyorum, ama, ‘tarafsız’ değilsiniz, taraflı yazıyorsunuz. Yanlış mı düşünüyorum.

*SEÇ: Geçen hafta sonunda Bartın ve Düzce’de tertib olunan toplantılardaydım,, Orada da

Onlara dediklerimi tekrarlıyorum..

Ben kendimi bildiğimden beri, hiç bir zaman tarafsız olmadım. Daima bir tarafım oldu.. Ve hele inanç, ideoloji ve sosyal siyaset konularında tarafını belli etmiyenlerden hiç değilim.. Ve daima,  ‘Dünya-âlem bilsin ki, ben İbrahîm’den yanayım..’  diyenlerdenim. Ve mükevvenat, bir zıdlar âlemidir; Bir Nemrud olduğunda, onun karşısında Hz. İbrâhîm vardır, bir fir’avun olduğunda onun karşısında Hz. Mûsâ vardır.. Yahudi sermayedarları karşısında bir Hz. İsâ vardır, sadece Mekke müşrikleri değil, dünyanın bütün şeytanî, güçlmeri karşısında bir Hz. Peygamber vardır.. Böyle bir saflaşmada,  evet, tarafım , daima İbrâhîm’in ve onun yolundan gitmek isteyenlerin tarafıdır.    

-Nurullah Sarihan: SA, Selahaddin abi ‘Bir Eski Ve Büyük Tehlikeyi Haber Vermek Şantaj mıdır?’ başlıklı yazınızda Ahmed Davutoğlu’nun Van mitinginde telaffuz ettiği “Beyaz Toroslar“ı, muhalefet (özellikle de Pe Ke Ke güdümlü siyaset yapanlar) “Bölge halkının tehdit edilmesi” olarak okumalarını ‘hakikatlerin gizlenmesine matuf’ siyasi söylem olarak görmekteyim. Yazınızın sonlarına doğru; “Bu bakımdan “Beyaz Toros’lar dönemi artık bitti” zannedenlerin böyle iddialı konuşmamalarını öğütlemektesiniz. Bu yazıyı okuyunca “Türkiye’de artık ‘Askeri Darbe’ olmaz ‘Bu devir bitti’ gibi baba sözler söyleyenlerin de yanılgı içerisinde olduklarını hatırlattı bana. Allah korusun Paşa(!) gibi bir Paşa çıkar ve ‘Görülen Lüzum Üzerine Yönetime El Konulmuştur’ diyerek, darbe de yapabilir. Çünkü birçok konuda kanunî altyapılar (anayasa bağlamında diyorum) henüz sağlanamadı özgürlükler açısından.

-Mustafa, 23 Ekim (‘Tarihle yüzleşmek adına, gerçeklerin çarpıtılması..’ başlıklı yazı üzerine..) Mason locasını kapatan bir başka ‘mason’ yeryüzünde görülmüş değil!

*SEÇ: Bir cümlelik notunuzda kasdettiğiniz mânâyı anlayamadım.

Ama, ironik bir takılma sözkonusu olabileceğini düşündüm.. Çünkü, yazıda, M. Kemal’in mason olduğu iddiası üzerine böyle bir cümle olduğundan, onun mason localarını kapatan kişi olduğuna değinilmekte ve böylece o iddiaya ironiyle yaklaşılmaktadır.

O zaman, belirteyim ki, M. Kemal, doğrudur, 1935’lerde mason localarını kapattırmıştır.

Ama, niçin ve nasıl?

Mason locaları üzerine bir büyük tartışma ve başlar efkar-ı umûmiyede, kamuoyunda…

M. Kemal’in özel doktorlarından Mim Kemal Öke (bugün de hayatta olan Prof. Mim Kemal Öke’nin dedesi) mason localarının başkanıdır. M. Kemal, o tartışmanın kendisine ve hareketine zarar vereceğini hissetmektedir.

Mim Kemal Öke‘nin hâtıratında yazdığına göre, onu çağırır ve der ki, ‘Mason localarının hedefi ile CHP’nin hedefleri aynı olduğuna göre, bir hedef için, iki ayrı vasıtaya ihtiyaç yoktur, onları kapatınız..’

Şimdi.. Bu mantıkla, mason locaları kapatılmış mıdır, kapatılmamış mıdır, onu ayrıca düşünmek gerekir, herhalde..

*

Lokman / Almanya: 21 Ekim, Selahaddin abi, demiş olduğun ‘ Sykes-Picot Andlaşması‘ nın içeriği nedir ki? kimler tarafından yapılmıştır? Ne zaman doluyor konulan tarih ? tarih dolduktan sonraki zamanda Türkiyenin avantajları ne olacak ?

*SEÇ: O andlaşma, Osmanlı’nın arab diyarlarındaki topraklarının bölünmesinin coğrafî sınırlarını ellerine aldıkları cedvellerle gelişigüzel belirleyen, birisi ingiliz, diğeri fransız iki subayın ismidir. Onun için bu isimle anılmaktadır. Belli bir süreyle de sınırlı değildir..  uluslaerarası andlaşmalarda sınırlar konulduğunda bile, kendisini güçlü ve çaresiz gören taraf, istediği zamana bozabilir bu gibi anlaşmaları.. Bu andlaşmalar da öyle.. Konu, şu veya bu ülkenin avantajı veya menfaati açısından değil de, İslam Milleti’nin, müslümanların faydası açısından değerlendirildiğinde, yapılacak başka şeyler de vardır.. Onların ne olduğu üzerinde kafa yormak gerekir..

alitekin: 23 Ekim, (‘Ortadoğu’da kanser veya doğum sancıları’ başlıklı yazı üzerine..)

Sykes-Picot andlaşmasını Batı ciddiye alır mı yani batı plan yapıyor ama tıpkı planladığı gibi olur mu? Sen plan yapamazsan bu planı uygulama ihtimali yüksek.. Yani bu kaderci anlayışı terketmek gerek..

*

-Yücel Akkaya, 20 Ekim, (‘Evet, fitne kendini gösteriyor..’ başlıklı yazı üzerine..) Abdullah Gül bildiğimiz Gül. Değişen bir şey yok… Oysa Demirtaş’tan bu tarafa bir acıma hissi var mı ki sen onu muhatap alıyorsun. zaten şimdi moda oldu; Tayyip karşıtı kim varsa makbuldür.

-ömer faruk: 20 Ekim, şu Bülent bey gibiler ne zaman yerli yerinde konuşmayı öğrenecek veya susması gerektiğinde susacaklar?.

*

-Abdulaziz,23 Ekim, (‘Kutsal ve Kutsal sayılanlar arasında..’ başlıklı yazı üzerine..) Gerçek ‘Kutsal’ın kutsanmasını arzulaması bakımından güzel bir yazı. Ancak Türkiye ve dünya gerçekleri gözetilmedi. Türkiye özelinden gidersek; Türkiye’de İslamcıların, laiklerin, türk milliyetçileri, kürt milliyetçileri ve diğerlerinin oranı bellidir.Bu oranlar ve küresel egemenlerin İslam’a bakışları ortadayken, Türkiye’de bir anda eylem, söylem, sembol ve sistemin İslam dini ile birebir örtüşecek hale getirilebileceğine inanıyor musunuz? Mesela kürt meselesi üzerinden gidersek tevhid bayrağı çekilse, birileri de Kürdistan bayraklarını indirecek mi? Türkiye tabiri kullanılmadığında Kürdistan tabiri de mi ortadan kalkacak?. Bu gün Türkiye’de ve Dünya’da müslümanlar ve İslam için mücadele verip az da olsa mesafe alabilen ve hâlâ ayakta durabilen tek hareket AK Parti’dir.Ve AK Parti bu gün türk dindarların ve türk milliyetçilerinin oyları ile ayakta duruyor. Köşelerde yazı yazmak kolay.Erdoğan ve Davutoğlu’nun yerinde ol da mücadele et görelim seni.Onlara gelene kadar eleştirilecek kınanacak bir dünya cemaat, tarikat,kişi ve stk var Türkiye’de..

-Halil,23 Ekim, Ben şahsen bir mü’min’in siyasi görüşünün,  İMANI GEREĞİ şu ayet ve sözler çerçevesinde olması gerektiğine İMAN EDİYORUM

Özelikle şu ayette (Âl-i İmrân, 167’da) Rabbim, ALLAH ve DEVLET için savaşmayı ayrı tutmuştur.

Âl-i İmrân, 167.. Ayet: Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: ‘Gelin, Allah’ın yolunda savaşın ya da (devletiniz için)savunma yapın’ denildiğinde, ‘Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik’ dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.

Rûm, 22.. Ayet: Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için gerçekten ayetler vardır.

*

-Ömer Özer: 25 Ekim, Siz, her sene Âşurâ Günü’nde bir yazı yazardınız. Bu sene niye yazmadınız?

*SEÇ: Öyle bir yazı bu sene Star’a denk geldi, yani, yazmadım değil.. Ayrıca da, o gibi beşer tarihinin en çarpıcı özgürlük mücadelesi sahnelerini sadece yıldönümlerinde anmak ve anlamak durumuna düşmemiz de söz konusu olamaz, olmamalıdır,  inşaallah..

*

-M. Kayacan:  12 Ekim, Twetter yazmışsınız.. Doğrusu, twitter..

13 Ekim, Colin Powel, Saddamin elinde nükleer değil, kimyasal silahlar var demişti..

Sonra da yalan söyledik demişti..

17 Ekim, Adem ‘(halife) yeryüzünde yaratıldığına göre, âdem’en eşiyle cennetten dünyaya sürülmesi mümkün olur mu?

(İslam ansiklopedisi’nin –www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin,php?idno=400025)de yazdığına göre,) Tarık b. Ziyad’ın mücahidlerin mücahidlerin geriye dönmesini önleyip onları cihada teşvik etmek amacıyla gemileri  yaktırması hadisesi ihtilaflıdır. Bunun meydana geldiğini kabul edenler olduğu gibi, uydurma olduğunu ileri sürenler de vardır. Gemilerin tamamının edğil, sembolik olarak birkaç tanesinin yakıldığı da söylenmiştir.

*SEÇ: Hatırlatmaların için teşekkürler.. twetter yerine twitter yazmışım.. Olabilir.. Hangisi doğru , o kadar merak da etmedim. Benim ismimi devamlı iki (dd) ile yazdığım halde, – manasını tamamen değiştirdiğini bilmesi gerekenler bile buna dikkat etmeyip- iki (tt) ile yazanlar bile varken..

Colin Povel’in iddiası da, kitlesel imha silahları demişti.. Ve ’kandırdık da dememiş, ben âet edildim, ömrümün sonuna kadar bu utancı taşıyacağım’ demişti, sanıyorum..

*