Geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığımız yazılarda Çanakkale Muharebeleri esnasında yaşananların bir kısmını değerlendirme imkânı bulduk. Bu büyük destanı canları ve kanları ile yazan kahraman Mehmetçiklerimizi rahmet ve dua ile yâd ettik. Bu hafta da kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Kıymetli dostlar öncelikle sizleri selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Bugün pek fazla konuşulmayan ancak belki de “Çanakkale Zaferi” dendiğinde en çok konuşulması gerekenleri konuşmak istiyor, en önemli soruyu bir kez daha sormak istiyorum: . Çanakkale Zaferinden sonra Çanakkale’de neler yaşandı, Çanakkale’de destan yazan kahraman gazilerimizin başına neler geldi?
Çanakkale zaferinden sonra neler yaşandı?
Aslında sorulması gereken soruların cevaplarının altında bu milletin gizlenmeye çalışılan, hapsedilen, diri diri toprağa gömülmeye çalışılan bir “Ruhu” yatıyor. Soruların bir kısmını cevaplamanız üzere buraya bırakırken bundan sonrasını da sizlerin araştırarak vicdanınızla sorup cevaplamanızı bekleyeceğim…
- Çanakkale Ruhu nedir? Onca insan Çanakkale’de neden şehit oldu? Bu topraklarda Ezan Türkçe okunsun, Ezan okuyanlar hapsedilsin, Kuran-ı Kerim okumak yasaklansın diye mi?
- Çanakkale Kahramanı Seyit Onbaşı savaştan sonra ne yaptı?
- Nusret Mayın Gemisi’nin başına ne geldi?
- Kahraman şehitlerimiz için ilk anıt ne zaman yapıldı? Çanakkale ye kendi cebinden parası ile Anıt yaptıran Nuri Yamut Paşa’nın başına neler geldi?
- Savaştan sonra Şehitlerimizin aziz hatırasını yaşatmak için neler yaptık?
- 2014 yılında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük gayretleri ile faaliyete başlayan Çanakkale Tarihi Alan Başkanlığı kurulana kadar Namazgâhların ahır yapıldığı, şehitliklerin her türlü pisliğin yapıldığı fuhuş yuvası haline geldiği doğru mu?
- Sultan Abdülhamid başta olmak üzere Osmanlı Padişahlarının izleri Çanakkale’den neden silinmeye çalışıldı?
- Lozan Barış Antlaşmasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Milli Mücadele’nin temellerinin atıldığı “Çanakkale” topraklarına sahip çıkabildik mi?
- Bu antlaşma aile Çanakkale Muharebeleri esnasında özellikle İngilizlerin Savaş hukuku ihlallerini neden mi ettik? Ve daha sorulması gereken cevaplanmayı bekleyen yüzlerce soru…
Nuri Yamut Paşa’nın hazin hayat hikâyesi
"Adını sormayın sakın çoktan unutuldular
Vatan için savaşıp kahırlarından öldüler."
Nuri Yamut Paşa Çanakkale Savaşları'nda genç bir teğmen olarak Zığındere de görev yapmış ve gazi olmuştu. Çanakkale savaşından sonra İstiklal Harbine katılmış Mustafa Kemal Paşa’nın silah arkadaşı olarak görev İstiklal Savaşı gazisi olmuştur. Buraya kadar her şey normal gibi görünse de Türk Tarihi'nde her zaman kara bir leke olarak kalacak olan 1960 darbesi sonrasında her şey tam tersine dönmüştür.
1943 yılında 2. Kolordu Komutanı olan ve daha sonradan 6. Genelkurmay Başkanlığı görevini yerine getirmiş olan Nuri Yamut Paşa bir gezide Çanakkale şehitlerinin kafataslarından piramitler yapıldığını, kemiklerinin dağ gibi yığıldığını görmüş ve kahrolmuştu. Bunun üzerine Zığındere şehitlerinin kemiklerini toplatıp gömdürdü. Üzerine bugün hala kendi adıyla anılan anıtı yaptırdı. Zığındere'de şehit olan askerler için kendi cebinden yaptırmış olduğu anıt aslında onun vatan sevgisini gösteren en büyük simgesidir. Bu anıtın yapılması için iki evini satan paşa daha sonra şuan anlatırken bile içimi parçalayan öyle bir olay yaşadı ki aslında buda tarihimizdeki en büyük kara lekelerden biridir.
Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli olduktan sonra Demokrat Parti saflarında milletvekilliği de yapan Yamut Paşa'yı bazı güçler içlerine sindirememiş olacak ki onun bu vatana yaptığı hizmetleri bir kenara bırakarak hiç de hak etmediği şeyler yaşattılar.
Kahrından öldü!
1960 İhtilalinden bir kaç gün sonra kendisini "Siz hırsızsınız vatanı sattınız sizi alamaya geldik." diyerek götürmeye gelen subayları, elinde asası ve yakasında İstiklal madalyası ile karşılayarak "Ben Çanakkale Gazisiyim, Atatürk'ün silah arkadaşıyım, İstiklal Savaşı gazisiyim, eski Genelkurmay Başkanıyım bana hakaret edemezsiniz!" diyerek karşılamış olan paşa kendisini almaya gelen askerler tarafından ne yazık ki tartaklanarak “Ben Çanakkale Gazisiyim!" diye bağırmasına rağmen dövülerek kan revan içinde evinden alınıp götürülmüştür…
Bu müstesna şahsiyet ne yazık ki Yassı Ada yargılamaları esnasında yaşadıklarına daha fazla dayanamamış ve vatan hizmetlerine karşılık çektiği kahırla hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ancak bu milletin aziz evlatları O nu ve yaptıklarını hiçbir zaman unutmayacağı gibi ona bu zulmü yaşatanları da unutmayacaktır.
Sen Abdülhamid döneminde Harbiye'ye gir, Balkan Savaşlarından Çanakkale'ye kadar cepheden cepheye koş, yaralan, gazi ol, İstiklal Savaşı'na katıl, Sakarya'da 7. Tümen Kurmay Başkanı olarak düşmanı kovala, Genelkurmay başkanı ol, milletvekili ol, sonra bacak kadar çocuklar kapına dayanıp seni zindana atsınlar ve kanseri manevî acına katık yaparak son günlerini tamamla, ailene bir kez dahi sarılmana müsaade edilmesin. Bu da yetmiyormuş gibi, tarih kitaplarından adın da çıkartılmaya çalışılsın...
Mehterhaneyi de o açmıştı…
Hazır yeri gelmişken Nuri Yamut Paşa'nın bu ülke için yaptığı ve aslında pek fazla gün yüzüne çıkarılmayan bir hadiseden de bahsetmeden geçemeyeceğim... 1935'te kapatılan Mehterhaneyi 18 yıl sonra yeniden açma şerefi ona aittir. İstanbul'un Fethi'nin 500. yıl kutlamaları vesilesiyle Osmanlı Mehterhanesinden kalan eşya ve aletleri toplar, eski mehtercileri buldurup onlardan bilgi alır ve mehter törenlerini yeniden başlatır. Bu hayırlı hizmeti sebebiyle her daim rahmetle yâd edilecektir.
Unutmamak temennisi ile..
İnönü’ye heykel mi Çanakkale’ye anıt mı?
Bunca sorudan sonra şunu net olarak ifade etmek istiyorum. Savaştan sonra Çanakkale topraklarına sahip çıkılmadı. Kim neden yaptı bilinmez ama(!) bırakın sahip çıkılmayı adata bu zafer unutulsun diye ellerinden geleni yaptılar. 35 yıl boyunca kahramanların ruhuna bir Fatiha okuyalım deseniz okumanızı bile yasakladılar.
İngilizlerin 1924 de, Fransızların 1930 da ilk anıtlarını yaptığı Çanakkale’de ilk derme çatma anıtımız 1934 yılında oldukça zor şartlarda inşa edildi. Gerçek manada bir şehitlik abidesinin yapımının tamamlanması ise 1960 yılında ancak gerçekleşti. 1930 yılında Fransız anıtının açılışına katılan Fransız General’in Türk Şehitliklerini ziyaret etme isteğinin reddedilme sebebi de işte tam olarak budur. Bir anıtımızın olmaması…
Yapamadık mı, yoksa yapmadık mı? Sanırım yapamadık! Zaten bir açık hava müzesi olarak korunması gereken toprakların bir kısmı ekilip biçilsin diye balkanlardan göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımıza, bir kısmı daha başka birilerine verilmiş orada bulunan belki de destanın izlerini bu güne taşıyacak eserlerin neredeyse tamamı hurda fiyatına satılmıştı zaten. O sırada yapılması gereken daha önemli işlerimiz de vardı. Taksim Meydanı’na büyük bir Milli Şef İsmet İnönü heykeli yapılması gerekiyordu mesela. Öyle de oldu. Çanakkale Anıtı’nın maddi yetersizlikler sebebi ile yapılamadığı dönemlerde Milli Şef’in heykeli bir çırpıda yapıldı!
‘Çanakkale Ruhu’nu diri tutmak
Bugün geldiğimiz noktada Elhamdülillah diyoruz. Şehitliklerin düzenlenmesi, yeniden aslına uygun olarak restore edilmesi... Belediyelerin şehitliklere düzenledikleri geziler, insanların bilinçlenmesi, okullarda yapılan seminer ve söyleşiler, rehberler, alan kılavuzları eşliğinde her bir karışında yaşanan anıların bir bir genç nesillere anlatılması ve düzenlenen şanlı resmi törenler... Elhamdülillah bu yaşananlar gelecek için bizi daha da umutlandırıyor…
Yıllarca bu topraklarda yaşananları bildikten sonra, son zamanlarda özellikle 2014 yılında Tarihi Alan Başkanlığı’nın çalışmalarına başladıktan sonra Şehitlik için yapılan çalışmaları gördükçe hem duygulanıyor hem de gururlanıyor insan... Bütün bu çalışmaların başlaması için, “Çanakkale Ruhu’nu” diri tutmak adına birçok çalışma yapan başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Çanakkale Tarihi Alan Başkanlığı ve çalışanlarına, bu ruhun bugün hala yaşaması için çaba gösteren herkese canı gönülden teşekkürü bir borç biliyorum.