(Aşağıda yazdıklarımı zaten öteden beri yazmayı düşünüyordum. Geçen gün atılan, faili malum, çirkin “By-Lock çamuru”, düşündüklerimi somutlaştırma vesilesi oldu. Şehitlerin hatırası için, şehit yakınları ve gaziler için samimi gayretlerine bizzat şahit olduğum Aile Bakanımız Dr. Fatma Betül Sayan Kaya ve eşine geçmiş olsun demek isterim.)
Kolaydır çamur atmak; emek gerektirmez. Belge, bilgi, delil, hüccet, karine, işaret, kanıt gibi zahmetli şeylere ihtiyaç duymazsın. Lafı sallarsın, sözü savurursun olur biter. Havai fişekler gibi birbiri içinde melun patlamalar başlar, sen kenara çekilip, keyifle seyre dalarsın.Tehlikesizdir çamur atmak; sözünün arkasında durman gerekmez. Verdiğin haberin heyecanıyla, söyleyenin sen olduğunu bile unutan diğer laf taşıyıcısı, laf taşımaya senden de meraklı diğer laf taşıyıcılarına çılgın bir hızla ulaştırır söylediğini. Olur da, lafın kaynağına ulaşan olursa, “konu komşudan duydum” dersin, kurtarırsın yakayı. Hem doğrudur da söylediğin; sen söyledikten sonra konu komşudan da duyulur hale gelir çamur.
Ses getirir çamur atmak; hoparlör ve uydu bağlantısı gerektirmez.Dedikodu alışkanlığıyla, gıybet hevesiyle, başkalarını kınama şehvetiyle, söylediğin söz ultra-geometrik bir hızla çoğalır, ağızdan ağza aktarılırken yeni boyutlar kazanır. Her aktarımda, daha da ayıplı hale gelir, bire bin eklenir. Gazeteler ve fısıltı kaynakları, çamur atılanın sakin ve ağır savunmasını değil, senin hoyrat ve kaba, tahrik edici ve tahkir edici gürültüne itibar eder.Baştan galiptir çamur atan, yenilme riskini göze alman gerekmez.Bilirsin, lafın çirkin olanı rağbet görür kalabalıklarda. Sözün yıkıcı olanı daha hızlı ve sesli dolaşır sürüleşmiş toplumlarda. Kınayıcı haberler daha çok kulağa ulaşır, ağza daha kolay alınır, sosyal reytingleri patlatır. Kendisine çamur atılanın insaf çağrısı da, çamur atılanın üzerindeki çamuru temizlemeye niyetli olan vicdan sahiplerinin onarıcı sözleri de iki üç adım sonra boğulur, cılızlaşır, hepten kesilir. Senin çamur sözün her daim on perde yüksekten seslendirilir.Kalıcıdır çamur atmak, sürekli yorulman gerekmez.Attığın çamur olduğu gibi kalmaz, sürekli kurt üretir, kokuşur; kokuştukça yeni çamurlar doğurur. Senin bile tahmin edemeyeceği ebatlara ulaşır, katlanır. Konuştukça yapışkanlaşır, yapışkanlaştıkça temizlemek için uzatılan dillere de bulaşır, sıcacık zift kokar ortalık. Ola ki pişman olup silmek istersen attığın çamuru, buna izin vermez attığın çamur. Sen de attığın çamurun altında kalıverirsin, diline yapıştıkça, dilini çamurdan ayırt edemez hale gelirsin.Lezzetlidir çamur atmak; başka tatlar araman gerekmez.Attığın çamurun özgül ağırlığı arttıkça, kof gürültüsü dehşetle yayıldıkça, hafızalardaki hoyrat işgali genişleyip kavileştikçe, hayalleri hızla kararttıkça, hiç ummadığın bir iktidar zevki tadarsın, eşi benzeri olmayan bir zafer sarhoşluğu yaşarsın. Bir şey yapmadan, tek bir nefeste ezersin rakibini. Üzerine çamur attığın kişi, ezildikçe ezilir, kınayıcı bakışların diktasına hapsolur, sahibini bile rahatsız eden şüphelerin kara gölgesinden sıyrılamaz, kirletilmiş hayallerin elinde yağmalanır itibarı.
Hesabı zordur çamur atmanın; başka şeylerden korkman gerekmez.Sen sussan bile, başlattığın kirli laf çağlayanı sel olup akmayı sürdürür. Ölsen bile, “cürm-ü cariye”n/“sürekli çoğalan günah”ın işlemeye devam eder. Senin yerine konuşanlar günahını devam ettirir. Sağ kalanlar, senin attığın çamuru elden ele dolaştırır, dilden dile çoğaltırlar. Korku olarak bu yeter sana.