ABD, 1945 yılının 6 Ağustos günü Japonya’nın semalarına bıraktığı atom bombasına, sadece 65 kg ağırlığında olması sebebiyle “küçük oğlan” ismini vermişti. Hiroşima’da birkaç dakika içinde 140 bin insanı öldürecek bu küçük bombaya verilen isim dahi ABD’nin küstahlığının bir kanıtıydı.
Şu anda gözle görülemeyecek kadar küçük bir mikrop, ABD’nin sokaklarını ceset yığınlarıyla doldurmuş durumda. Ölü sayısı 40 bini aştı ve morglarda yer kalmadı. Pek çok insan cenazelerini defnedecek parayı bulamadığından, poşetlenmiş cesetler konteynerlarda bekletiliyor.
BATI’NIN SİLAHLARI MI BÜYÜK DERTLERİ Mİ?
ABD’nin Hiroşima ve Nagasaki‘yi haritadan silmesinden üç ay önce 8 Mayıs 1945 günü Fransızlar, Cezayir’de 45 bin kişiyi 24 saat içinde hunharca katletmişlerdi. Ellerinde “son derece gelişmiş silahlar” vardı. Karşılarında ise bütünüyle silahsız ve savunmasız etten yığınlar. Fransız Ordusu için de bu insan yerine konulmayacak yığınların tarihten silinmesi “küçük bir ayrıntı” olmalıydı.
Bugün ise pislik içindeki Paris’in sokaklarında isyan sesi var. 20 bin kişinin öldüğü, yaşlıların huzurevlerinde ölüme terk edildiği Fransa, küçük bir mikrobun gün yüzüne çıkardığı, “ırkçılık, ayrımcılık ve gelir dağılımındaki adaletsizlik” gerçeğiyle yüzleşiyor. Akdeniz ülkeleri İtalya ve İspanya’da da durum farklı değil.
LİBYA’DA PARAZİT TEMİZLİĞİ
Akdeniz’in karşı kıyısında ise tüm bu kargaşanın ortasında Türkiye’nin desteklediği Libya Ordusu, ABD’nin bölgemizdeki küçük yavruları “BAE-Suud-Sisi” çetesinin ve Fransa’nın desteklediği teröristleri bozguna uğratıyor.
Hafter isimli teröristbaşının, Afrika’da topladığı sayıları 30 bine ulaşan çapulcuları, Trablus’un çevresinden çil yavrusu gibi dağılıyorlar. Terhune Şehri‘nde kalan son paralı Rus askerlerinin çekilmesi için Libya Hükümeti uçaklardan Rusça bildiriler atmaya başladı. Bildirilerde şöyle yazıyor: “Size verilen paranın tadını çıkarmak istiyorsanız, geri çekilin. Silah bırakmayan herkesi vuracağız”
Tunus sınırı büyük oranda temizlenmiş durumda. Artık, Trablus ve Misrata semalarında sadece Türk İHA’ları bulunuyor. Türk uçaklarının hava desteğindeki Libya Ordusu, Zatarna, Karabolli, Mesellate, Giryan, Tuveyşa ve Selahhadin bölgelerinden geniş çaplı bir operasyon sürdürüyor.
Savaş sadece sahada sürmüyor. Türkiye diplomasi alanında da büyük kazanımlar elde etmiş durumda. Son olarak, Avrupa Parlamentosu Mağrip Ülkeleri Heyeti Başkanı Andrea Cozzolino, Türkiye’nin Libya’daki varlığının barışa büyük katkı sunduğunu söyleyerek, Batılı ülkeleri Hafter’e silah vermekten vazgeçmeye çağırdı.
Libya ve Suriye’de “oyun kurucu” bir ülke haline gelmiş durumdayız. Bir yandan salgınla mücadele ederken, diğer yandan dışarıdaki terör mikroplarını imha etmeye çalışıyoruz. Muhalefetin sorumsuzca israf diyerek kötülediği “Şehir Hastaneleri”nin kıymetini şimdi daha iyi anlıyoruz. Sağlıktaki yatırımların, savunma sanayinde olduğu gibi nasıl stratejik bir hamle olduğunu idrak ediyoruz.
Fakat, hâlâ “AK Partililer otobüse virüs yaymak için doluştu” diyen yalancılarla; parti bülteni bir gazeteyi ücretsiz dağıttıran ideolojik bölücülerle; 4 steteskop, 2 tansiyon aleti koyduğu fuar yerini 1000 kişilik hastane diye pazarlayan cambazlarla uğraşıyoruz.
Ne yazık ki, “büyük işlerimiz”, küçük parazitlerimiz var.