Tarihler 1830’ları gösteriyordu. Hindistan’ı işgal eden İngilizler batıya açılan kapıları olan Afganistan’ı da Ruslar’dan önce kontrol altına almaya çalışıyordu.
25 yıldır Afganistan’ı yöneten Dost Muhammed Han, İngiliz ve Ruslar’la diplomatik girişimlere açıktı ama önce ülkesinin çıkarlarını düşünüyordu.
İngilizler, dahiyane(!) bir fikir buldu: İşgal. Başarılı olacaklarına emindiler. Afgan halkı, Rus tehlikesinden kurtaran İngilizler’e minnet duyacak, İngiliz uygarlığı için teşekkür edecekti. Başa da kendilerine sığınan ve İngiliz uşağı olma sözü veren devrik Şücu Şah’ı getireceklerdi.
Hindistan’ın İngiliz Genel Valisi Lord Auckland’ın işgal planı başdanışmanı William Hay Macnaghten’in emrindeki 40 bin kişilik orduyla hayata geçirildi. Ve İngilizler 1839’da Kabil’e girdi.
İngiliz entrikalarıyla Afgan kabilelerince yalnız bırakılması sağlanan Dost Muhammed Han sadık kuvvetlerini alarak Hindikuş dağlarına çekildi.
İngilizler işgal sonrası Şücu Şah’ın itaatinden memnun olmadı ve işlere karışmaya başladı. Kumar, at yarışı, alkol gibi kadim İngiliz uygarlığı kısa sürede Müslüman Kabil sokaklarında kendini gösterdi. Kadınlara musallat olan İngilizler Kabil ve diğer şehirlerde Afgan halkının dilindeydi.
Macnaghten halkın İngiliz uygarlığının faydalarını görünce hepsini unutacağını düşünüyordu. Halk İngiliz uşağı Şücu Şah’ı sevmiyor, yiyeceklere el koyan, kabile liderlerini aşağılayan İngilizlerden rahatsızlığını yüksek sesle dile getiriyordu.
Dost Muhammed Han da Hindukuş dağlarında ordu toplamaya başlamış, bazı kabilelerle isyan ateşini yakmıştı.
Macnaghten, isyanları ciddiye almadı. Benzerlerini Hindistan’da da görmüş, kabileleri rüşvetle yanına çekerek halletmişti. Afganistan’da da aynısını yapabileceğini düşünüyordu. İşgalden iki yıl sonra bir grup Afgan, üst düzey bir İngiliz’i evini basarak öldürdü. Bu hadise kabilelerin işgale karşı bir araya gelmelerini sağladı. İsyan bir anda ülkeye yayıldı. Askerle bu isyanları bastıramayacağını bilen Macnaghten planını uygulamaya geçirdi ve kabile reislerinden bazılarına gizlice vezirlik ve yüklü miktarda para teklif etti.
Macnaghten’in bu teklifini öğrenen Ekber Han, sinsi plana aynen karşılık verdi. Görüşmeyi kabul etti, gittiğinde ülkesine ve diğer kabile reislerine ihanet etme teklifini yineleyen Macnaghten’i yakalatarak Afganlar’a teslim etti. “İngiliz Kraliyeti’nin Afganistan Özel Temsilcisi” sıfatlı Sir William Hay Macnaghten öldürüldü, parçalara ayrıldı. Kimi kaynaklara göre kafası Kabil sokaklarında dolaştırıldı.
Özel temsilcinin hazin sonundan İngiliz uşağı Şücu Şah da nasibini aldı. Afgan halkı kuklayı da aynı şekilde cezalandırdı.
Afganistan’ı işgal eden 16 bin 500 İngiliz askeri ve uşaklarından Celalabad’daki İngiliz Karakolu’na ulaşabilen tek kişi Dr. William Brydon oldu.
Bu hezimet İngiltere’de hükümet değiştirdi, vali azledildi. Afgan halkının vatanını sahiplenmesi, Hindistan’a ilham oldu ve bağımsızlığa giden ilk kıvılcımı çaktı.
İngilizler, intikamı kanlı işgal girişimleriyle almaya çalıştı. Bir kasabada sıkışmış 70 binden fazla Müslüman Afgan’ın katledilişi sadece biriydi. Yine de 1881’de Afganistan’ı tamamen terk ettiler.
İngiltere’nin Hindistan, Afganistan ve İran’ı içerisine alan, Hazar ve Karadeniz’e açılan bölgede Rusya ile mücadelesi literatüre Büyük Oyun adıyla girdi.
Büyük Oyun bugün de coğrafyamızda sürüyor. Vitrinde ABD var ama İngiltere işgal girişimlerine derin aklıyla devam ediyor. Koltuk ve parayla satın alabileceklerini düşündükleri uşaklarını doğru seçmeye gayret ediyorlar. Afganistan’dan şerbetli oldukları için muhtemelen yeni bir Ekber Han sürprizi yaşamaya korkuyorlar.
Bugün aslında Rahmi Turan’ın gündemdeki iddiasını yazacaktım. CHP içinde nispeten yerli kanadı temsil eden Muharrem İnce’yi tasfiye amacıyla yazıldığı iddia edilen yazıyı değerlendirecektim. Peşinden de İnce’nin bu yazıyı yazdıran kaynağa ilişkin “Ben genel merkezdeki bir çeteden bahsettim. Yazın aynı teknede tatil yaptılar.” sözlerinden bahsedecektim. Kısmet olmadı.
Tabii İnce’nin teknede tatil ile ima ettiği kişinin; geçtiğimiz günlerde İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House’ta ağırlanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olup olmadığı konusuna da girerdik muhtemelen. Belki niye tüm bu iddialar İmamoğlu’nun Londra ziyaretinden sonra yazıldı diye de geniş geniş sorardık. Neyse, nasip değilmiş.