AK Parti kuruluşunun 16. yılını geride bıraktı.
15 yıldır kesintisiz iktidarda… Hem de tek başına…
2003’ten beri girdiği tüm seçimleri kazanarak… Hem de her seçimde oyunu arttırarak…
Bu resmin baş aktörü Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Milletimizdir…
Yıllarca Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın yakınında yer almış siyasetçi ve gazeteci-yazar Yalçın Akdoğan’ın “LİDER Siyasi Liderlik ve Erdoğan” kitabını okuyorum. Tarih boyunca cesur ve akıllı liderlerin, komutanların; cesur ve akıllı milleti ve askerleri olmuştur. Bunun tersi de doğrudur. Cesur ve akıllı milletlerin, orduların; cesur ve akıllı komutanları, liderleri olmuştur…
Bugün siyasette de böyledir. Cesur ve akıllı parti liderlerinin, çalışkan, disiplinli ve başarılı teşkilatları ve yöneticileri vardır. AK Parti bu temel dinamikle 15 yıldır tek başına Türkiye’yi yönetme başarısı göstermiştir.
Partinin kurucu genel başkanı Erdoğan, gençlik yıllarından itibaren içinde yer aldığı siyaset dünyasında, kendisini zirveye taşıyan gücün halk olduğunu biliyor. O da bu bilinçle halkını hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. 15 Temmuz’da yaşanan karanlık darbe girişimi bir kez daha görülmüştür ki, Erdoğan ile halk arasında var olan güçlü “Lider/Millet bağı”; savaş meydanında da “komutan/asker ilişkisi” ve bilincine dönüşmüş.
15 Temmuz ihanetini planlayan iç ve dış güçlerin tespit edemedikleri en önemli husus bu ilişkiydi. Halkın gözünde, Erdoğan o gece bir parti lideri, bir Cumhurbaşkanı değil; bir Başkomutandı. Erdoğan’ın bir telefon emriyle 81 il, 957 ilçe, 35 bin 200 köy ve mezrada darbecilere karşı meydanlara inen halkın ortaya koyduğu direniş ruhu AK Parti teşkilat ve seçmenlerinin de görünmez bir başka yönünü ortaya çıkarmıştır.
Dünyanın en güçlü lideri Erdoğan’dır. Ona rakip olabilecek isimlere karşı Erdoğan’ın gücünü anlamlı kılan şey; Erdoğan’ın gücünü halktan alıyor olmasıdır. Halkın desteğiyle güçlü olan lider, devletin desteğiyle güçlü olandan daha büyük bir liderliktir. Erdoğan’ın dünya sahnesindeki gücü de desteğini halktan alan güçlü bir liderliktir.
Erdoğan’ın gücü, yönettiği devletten gelmiyor. Erdoğan, yönettiği ülkenin gücüne güç katıyor. Oysa mesela Trump’ın şahsının ABD ve dünya için hiçbir güç değeri yoktur. Trump’ın temsil ettiği, arkasına aldığı güç bizzat ABD’nin devlet gücüdür. Dünya sahnesinde zayıf bir ABD’nin başındaki Trump’ın hiçbir hükmü olmayacaktır. Aynı şekilde zayıf bir Rusya’nın başındaki Putin de çok önemli bir güç olarak algılanmayacaktır.
Ancak kuşatılmış, sürekli iç ve dış saldırılar altında olan bir Türkiye’de Erdoğan güçlü bir lider, Türkiye’nin gücüne de anlam katan bir güçtür…
Yalçın Akdoğan kitabının ÖNSÖZ’ünün ilk cümlesinde, “Siyasi mücadele, ‘yürek titremesi’yle, ‘vicdan sızısı’yla başlar. Kıyıya vuran veya bombalanmış binanın enkazından çıkarılan bebekleri gördüğünüzde yüreğiniz cız ediyorsa, kalben buğz etmekten başka yollar ararsınız” diyor… İşte buğz etmekten başka yollar arayan bir siyasetçi olduğu için Erdoğan LİDER olmuş, LİDERLİK vasfı kazanmıştır.
Bugün AK Parti’nin yeniden teşkilatlarını yapılandırma sürecinde arayacağı isimlerde olması gereken en alt seviye “yürek titremesine”, “vicdan sızısına” sahip olmaktır. “Buğz etmekten” daha üst seviye olan, yanlışı “elle” ve “dille” düzeltme hasletine sahip olanları bulabiliyorsanız bu isimler çok daha isabetli tercihler olur…
Girdiğiniz savaşı bu insanlarla kazanır, yürüdüğünüz yolda karşılaştığınız tüm zorlukları bu insanlarla aşar, sizi, devleti ve milleti hedef alan saldırıları bu insanlarla bertaraf edebilirsiniz…
Haftaya AK Parti teşkilat yapılanmasıyla ilgili görüşlerimi paylaşmak üzere…
Allah’a emanet olun…