Anayasa Mahkemesinin aldığı son siyasi karardan ötürü bir takım çevreler hem var olan Paralel Yapı olgusunu yalanlamaya hem de onun üzerinden millet iradesiyle seçilmiş siyasi iktidarı karalamaya kalkıştılar.
Siyasi karar diyorum çünkü devletin devlet olmasına müteallik çok özel sırlarını ifşa etmiş iki haini basın özgürlüğü kisvesiyle beraat ettirmişlerdi. Akabinde ise millet iradesiyle iş başına gelmiş siyasi iktidarın tüm düşmanları inanılmaz bir neşeye gark olmuşlardı. Paralel örgütün de davul zurna çaldığı bu karar, onların cephesinde verdikleri savaşta kazanılmış bir mevzi olarak görüldü.
Ensar Vakfı’na yapılan saldırıları büyük kalenin muhafaza burçlarından birisine yapılan saldırılar kabilinde görmek gerekir. Ekmeklerine yağ sürmüş birisi için “o da Ensar Vakfı’dan gelen birisi, demek ki işlerine gelmeyen herkes paralel” demekle mevzuyu lehlerine çevirme gayreti göstermekteler.
Paralellik veya değillik geçmişte nerede bulunduğunla veya ne yaptığınla ilgili olmaktan öte Paralel Yapı’nın ortaya çıkmasından sonra nerede durduğun ile ilgilidir. AYM Başkanı’nın öğrencilik zamanında Ensar Vakfı’nın evlerinde kalmış olması şuan ki duruşundaki çarpıklığı aklamaz.
Ya da devlete darbe teşebbüsünde bulunmanın diğer adı 17 ve 25 Aralık operasyonlarını yöneten Paralel maşa Zekeriya Öz’ün de geçmişinde cemaat yurtlarında kalmamış olması gerçekleştirdiği büyük hainliğin üstünü örtemez. Lakin içerideyken hainliğin ifşasından sonra paralel dairenin dışına çıkabilmiş Hüseyin Gülerce’ler, Latif Erdoğan’lar bu ülkede suçlanamamışlardır.
Birileri büyük bir Türkiye görmek istemiyor. Büyük Türkiye demek ittihad-ı İslam’a bir adım daha atmak demek. İslam ümmetinin silkinip kendine gelmesine katkı sağlamak demek.
Dolayısıyla bu uğurda çalışan, bu uğurda mücadele eden başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bu şuur ve İslamî hassasiyetleri yüksek herkes onlar için düşmandır. Bu şuur ve hassasiyetleri yüksek kalenin muhafaza burçlarının mütemadiyen çeşitli saldırılara uğraması çok da yadsınacak bir mevzu değildir.
Tüm çalışmalarını ahlak-erdem-değer üzerine temellendirmiş Ensar Vakfı’nı ahlaksızlıkla suçlamak ve oradan vurmaya çalışmak ne kadar boş bir uğraştır. Bu gafillerin bilmesi gereken şey, atmaya çalıştıkları çamurun bu güneşi sıvayamayacağıdır. İçeriden ve dışarıdan gelen tüm saldırılar için burçlarda yılmadan, kaleyi cesurca savunmak gerekir. Fakat bu savunuculuğu üstlenenlerin temel sabitesinin cesaretin yanında İslam ahlakı üzerine olması varsa içerideki çürük cevizlerin temizlenmesi ve yüksek ufuklara yüksek burçlardan bakılması gerekir.