Cumhuriyet tarihin en büyük seçim skandalıyla, tescillenmiş büyük bir şaibe organizasyonuyla İBB koltuğuna oturan; Demirtaş’ın terörist çizgisini beğenen, FETÖ’ye 15 Temmuz öncesi ve sonrasında toplam 2 milyon TL civarı himmet aktardığı belgelenen, HDPKK ile ittifak kuran Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası iptal edildi.
Klasik takiye stratejisiyle seçim öncesi milletin aklıyla alay eden İmamoğlu ve ortakları, seçim sonrasında özüne döndü ve beklenilen hainlikleri vakit kaybetmeden icraata döktü. Tipik bir FETÖ uygulaması olan, devletin gizli verilerini kopyalamaktan tutun, onlarca yıllık bir geleneği, “Dinî Yayınlar Fuarı’’nı komik bahanelerle ortadan kaldırmaya kadar; din ve devlet düşmanlığını dikte etmeye dair ne gerekiyorsa kısa sürede gerçekleştirdi.
Neticede, sözde Millet İttifakı’nın aleni tehditlerine rağmen, YSK toplantısında 7’ye 4 oy üstünlüğüyle İstanbul’da Büyükşehir seçimlerinin yeniden yapılması kararlaştırıldı.
Sonrasında Türkiye için yabancı olmayan bir muhalefet(!) reaksiyonu zuhur etti. FETÖ’cüsü, PKK’lısı, sömürgecisi hep bir ağızdan aynı lakırdıları kekelemeye başladı. HDPKK, FETÖ ve Batı bürokrasisiyle ortak demeçler verilip demokrasi edebiyatı yapıldı yine. Ekrem İmamoğlu’na mazbata verilirken Yüksek olan Seçim Kurulu, belgeli şaibeler sonucu seçimleri iptal edince, bir anda Yandaş Seçim Kurulu oluverdi her zamanki gibi. Yine halkı terörle tehdit ettiler utanmadan. Yine tencere tava çalıp meydanlarda kudurdu, 15 Temmuz’da benzinci kuyruklarında birbirini ezip evlerinin camında darbecileri alkışlayanlar. AK Parti’ye yönelik kapatma davasında, 367 krizinde, 27 Nisan e-muhtırasında, 17-25 Aralık yargı darbesinde, 15 Temmuz kanlı işgal teşebbüsünde demokrasi ve adalet mefhumlarını “ceplerinde kaybeden” tipler, tane tane anlatılan ve belgeleri bir bir ortaya dökülen sansasyonel şaibe organizasyonu patlak verince aniden hukuk abidesi kesildi başımıza. Üstelik mezkûr hukuksuzluklardan en çok zarar görenler dahi, zerre utanmadan, biat ettiler bu hukuksuzları tezgâhlayan uluslararası müstemlekeci lobiye. Zihnimizin ve ruhumuzun maruz kaldığı asırlık katliamın ürünü olan estetik idrak zâfiyetimizin, sanatçı ve entelektüel addedip meşhur yaptığı şarkıcı, şarlatan, yazar figürler; sermaye kuklacılarının dayattığı müşterek bir lisanla safını belli etti en berrak şekilde.
Güdülmeye gebe, dünyadan bîhaber fabrika tipi insan grupları da hipnoz olmuş durumda. Hiçbir suretle hicap duymuyorlar. Kurdukları fantezi evreninde kendilerini tatmin edip yargı dağıtıyorlar. 31 Mart’tan beri geveledikleri sloganların FETÖ’nün propaganda takımından türediğinin bile farkında değiller. Bizi 15. yüzyıldan beri düşman görüp ötelerken, diğer yandan ‘’düşman inşa etmek’’ ile suçluyorlar.
Bakın, güdeninden güdülenine, bunların hiçbiri, ama hiçbiriyle “Türkiye ittifakı” kurulamaz. Zira zihnimizdeki Türkiye tanımı, gönlümüzdeki Türkiye hudutları çok farklı. Bunlarla ‘’Türkiye ittifakı’’ kurmak; Türkiye için mücadele verirken elimizin, kolumuzun, dilimizin bağlanması demektir. “Kutuplaştırılıyoruz” geyiği, “demokratik endişe”ler, “diktatörlük” safsataları; tüm bu gevezelikler; sömürgeci Batı aklının Türkiye’nin iç işleyişinde kullanılmak üzere topluma şırıngaladığı uyuşturucu haplarından ibarettir. Ana gaye, terörizme ve Batı işgalciliğine karşı yükselecek millî refleksleri yumuşatmaya ve etkisizleştirmeye yöneliktir.
Zaten kukla İmamoğlu’nun da en büyük silahlarından biri “kucaklayıcı” maskesini takmaktı. Maskesi çabuk düştü. Yaptıkları da yapacaklarının teminatıydı aslında. Şimdilik, oyuncağı elinden alındı. Fakat hâlen, peşine takılan sürünün aklıyla hamur gibi oynayabiliyor. İdeolojik taassuba boğulmuş kitlelere güvenerek türlü yalanlar kusup, kahramanlığa soyunuyor.
Bir tercih yapmamız gerek.
Ya yavuz hırsız misali şiddetle üstümüze çullanan bu arsız kalabalığın fikir diktatörlüğüne boyun eğip, ezilip büzülerek Türkiye’nin kapılarını işgal ve sömürüye açacağız…
Yahut omurgamızı koruyup, sınırlarımızı netleştirecek; bu ihanet şebekesini, oligarşik vesayetin beynelmilel ve yerli temsilcilerini, özgürlük bahanesiyle terörle cilveleşen şuursuzluk akımını ezip geçerek Türkiye için savaşmaya gayret edeceğiz…