Bundan tam beş yıl öncesi.
Modern tıpla her şeyin tedavi edileceğine inandığım bir dönem. Hekimlik mesleğinin verdiği güvenle her şeyin ilaçla tedavi edilebileceğine inancım tamdı. Eşim ise biraz daha farklı bir düşüncüye sahip olmakla birlikte her iş dönüşü bana, GDO’lu ürünler, organik tarım ve bitkisel kaynaklı gıdaların tüketilmesi ile ilgili sürekli telkinlerde bulunuyordu. Organik ve doğal beslenmenin birtakım hastalıkların önünde engel teşkil edeceğine ilişkin sürekli fikir beyan ediyordu. Ayrıca kendisinin Harputlu olması hasebiyle balığın ekmekle yenilemeyeceği ile ilgili de ısrarcı olduğu dönemleri hatırlıyorum, ama inatçılığım ve modern tıbba olan güvenim onun söylediklerine kulak asmamam gerektiğini fısıldıyordu kulağıma… Her şeyi bilimsel olarak tanımlayıp, yapılan çalışmalarla hastalık tanımları genişliyor, tedavi protokolleri çeşitleniyordu. Kısacası bilim her şeye kadirdi bende… Biz de kurban…
Bu arada tüketimime dikkat etmediğim gibi, söylenenlerin bir safsata olduğuna da inandırıyordu mevcut sistematik kapital düzen.
Zaman aleyhimde işliyor, kilomun yüze dayandığını tartıda kendi gözlerimle görüyordum. Bu rakamı görebilmek içinde göbeğimi içeri çekmem gerekiyordu. Anlayacağınız göbeğim görmemi engelliyor ve fiziksel olarak rahatsızlık veriyordu. Görüntü kirliliği de cabası, ama olsun bunun bile modern tıpla tedavi edileceğini etrafıma ifade ediyordum. Ta ki çok yoğun bir acil nöbetinden sonra rahatsızlandığımı fark edene kadar. Eşim çalıştığım acilin sorumlusuydu. Sabah geldiğinde rahatsızlandığımı ifade ettim. Önce tansiyonuma baktı normalden biraz yüksekti. Şekerine de bakmam gerekli deyince. 15 yıl öncesine gittim. Şeker hastalığını ilk annemle tanımıştım. Tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyken eve geldiğimi ve annemin bir sandalyede oturup morali bozuk bir şekilde oğlum şekerim varmış dediğini hatırladım. O sırada parmağımda bir acı hissettim. Eşim şekerimin 160 olduğunu söylüyordu. O an annemin moral bozukluğu bana geçmişti. Ürperdim. Hasta olamazdım. Doktorlar hasta olamazdı çünkü. Eşimin de morali bozulmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu. Yüzüme bakıp moralimin düzelmesi için hafif bir tebessüm ediyordu, üzülmesin diye ben de tebessüm ettim. O günden sonra kafamda çılgın sorular oluşmaya başlamıştı. Artık her şeyi sorgular olmuş, her şeyin ilaçla tedavi edilemeyeceğini, hastalıklarda en önemli şeyin ortaya çıkmadan önlenmesi olduğunu yaşayarak öğrenmiştim. Bu benim için sonun başlangıcı olmuştu.
Evet! Ne başlangıç ama. Nihai olarak hastalıkların hepimiz için varolduğunu, tüketmem gereken gıdalara dikkat etmem gerektiğini biliyordum, ama damak zevki buna engel teşkil ediyor, kilo vermeyi sporla başarabileceğimi düşünüyordum. Önce sadece sporu denedim. 6 ay boyunca düzenli spor yaptım, ancak bir türlü istediğim kiloyu veremiyordum. Şeker tahlili sonuçlarımın hala yüksek çıkmaya devam etmesi moralimi bozmuyor değildi. Bu durum beni metformin adlı ilacı kullanmaya itmişti. İlaç sadece 2-3 kilo vermemi sağladı. Bir şeyleri yanlış yapıyordum ama neyi?
Devam edecek…